28 Mart 2024 Perşembe
MENÜ
SON YAZILAR

KALEM SÛRESİ

68/2 KALEM SÛRESİ             
(Sûre adını ilk âyette geçen “kalem” kelimesinden almaktadır. Mukatta’a harfi “Nûn” ile başladığından “Nûn Sûresi” diye de anılmaktadır. Mushafda 68nci, inişte ise 2nci sıradadır ve 52 âyettir.)   
 
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1-2.Nûn’a, kaleme ve yazdıklarına and (şahid) olsun ki Rabbinin nimeti sayesinde sen mecnun değilsin.
3-4.Senin için kesintisiz bir mükafât vardır ve şüphesiz ki sen yüce (muazzam/ilkeli) bir ahlâk üzeresin. (2.93*42.52)
5-6.Hanginizin mecnun (cinlenmiş) olduğunu, yakında sen de göreceksin, onlar da görecekler.
7.Senin Rabbin; kendi yolundan sapanları da, doğru yol üzerinde bulunanları da kuşkusuz en iyi bilendir.
8.Sakın, gerçeği yalanlayanlara boyun eğme.
9.İstiyorlar ki sen onlara taviz veresin de onlar da sana taviz versinler.
10-14.Sürekli yalan yere yemin edene, iftiracıya, başkalarını çekiştirip küçük görene, hayra engel olan cimrilere, mütecaviz ve günaha batmışlara, muhteris ve asalaklara, mal ve çocuklarıyla böbürlenenlere asla taviz verme ve itaat etme!
15.Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, “Eskilerin masalları!” derler.
16.Biz yakında onun burnunu sürteceğiz (Biz yakında onun burnuna çıkmayacak şekilde zillet damgası vuracağız).
17-18.Biz, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denemiştik. Hani bahçe sahipleri (inşaallah gibi) bir kayıt koymaksızın sabah erkenden bahçenin mahsulünü kesinlikle devşireceklerine yemin etmişlerdi.
19-20.Fakat onlar uykudayken, Rabbin tarafından gelen bir âfet bahçeyi sarıverdi de bahçe çıplak bir araziye dönüştü.
21-22.Sabahleyin birbirlerine şöyle seslendiler: “Eğer devşirecekseniz erkenden bahçenize koşun!”
23-25.Derken yola koyuldular ve birbirlerine şöyle fısıldıyorlardı: “Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın!” Bunu gerçekleştireceklerine inanarak erkenden yola koyuldular. (6.141)
26-27.Bahçeyi gördüklerinde ise, “Herhalde yanlış yere gelmişiz” dediler, sonra da “Yok yok, doğrusu biz her şeyimizi kaybetmişiz” dediler.
28-32.İçlerinden en makul olanı, “Ben size Allah’ın yüceliğini dile getirmelisiniz (olaylara müdahalesini unutmayın)” dememiş miydim? Şöyle cevap verdiler: “Rabbimizin şanı yücedir, doğrusu biz haksızlık etmişiz”. Ardından birbirlerini kınamaya başladılar, “Yazıklar olsun bize. Gerçekten biz azmış ve sapmıştık, belki Rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir, biz Rabbimizden bunu diliyoruz” dediler.
33.İşte (dünyevi) azap böyledir. Âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir, keşke bilselerdi!
34-35.Takva sahipleri için Rableri katında nimetleri bol cennetler vardır. Ne yani, Allah’a teslim olanları günahkârlarla bir mi tutsaydık?
36-39.Size ne oluyor, ne biçim hüküm veriyorsunuz? Yoksa size ait bir kitap var da, dilediğiniz her şeyin sizin olacağını ondan mı okuyorsunuz? Veya, “Neye hükmederseniz o mutlaka sizindir” diye sizin lehinize olarak tarafımdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
40.Sor onlara; “Bu iddiayı onların hangisi savunacak?”
41.Yoksa onların (kendilerine akıl veren) ortakları mı var? Sözlerinde doğru iseler haydi getirsinler ortaklarını!
42.Dizlerde dermanın kalmadığı o gün (Kıyamet Günü), secdeye çağrılırlar ama buna güçleri yetmez.
43.O gün gözlerini korku bürümüş, yüzlerini zillet kaplamıştır. Oysa onlar dünyada sapasağlam iken secde etmeye (Allah’a iman ve ibadete) çağrılmış, fakat buna yanaşmamışlardı.
44-45.Bu hadisi (sözü) yalanlayanı Bana bırak. Onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağım. Onlara süre tanıyorum, doğrusu Benim planım sağlamdır.
46-47.Yoksa sen (tebliğine karşılık) onlardan bir ücret istiyorsun da borç yüzünden ağır bir yük altında mı kalıyorlar? Yahut gaybın bilgisine sahipler de oradan mı alıp yazıyorlar? 
48.Sen Rabbinin hükmüne sabret. Balığın yoldaşı (Yûnus) gibi olma. Hani o pişman ve perişan bir halde Rabbine dua etmişti! (21.87*37.139-144) 
49-52.Eğer ona Rabbinin lütfu ulaşmasaydı, kınanmış bir şekilde ıssız bir yere atılacaktı. Fakat, Rabbi onu seçip sâlihlerin arasına koydu. O kâfirler Kur’an’ı her duyduklarında, gözleriyle seni devireceklermiş gibi bakarlar. “O bir delidir” deyip dururlar. Oysa Kur’an, âlemler için öğütten başka bir şey değildir. 

 

X