20 Nisan 2024 Cumartesi
MENÜ
SON YAZILAR

ENFÂL SÛRESİ

8/95 ENFÂL SÛRESİ 

(Sûre adını ilk âyetinde geçen, enfâl kelimesinden almaktadır. Enfâl, savaşta elde edilen ganimetler anlamındadır. Mushaf’da 8nci sırada, nüzulda/inişte ise 95inci sıradadır. Medine döneminin başlarında inmiştir ve 75 âyetten meydana gelmektedir.)

E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1.Sana enfâli/ganimetleri soruyorlar. De ki: Enfâl/ganimetler Allah ve Rasûlü’nündür (kamu’nun). Eğer mü’min iseniz; Allah’a karşı takvâlı olun, aranızı düzeltin/düzgün tutun, Allah’a ve Rasûlüne itaat edin.                                                                                         

(NOT: Bu âyette Allah ve Rasûlü’nün (kamu’nun) olduğu ifade edilen ganimetlerin Rasûl tarafından nasıl dağıtılacağı 8.41nci âyette açıklanmıştır: Buna göre: Ganimetlerin beşte biri (%20si) Allah ve Rasûlü’ne (kamu’ya, yani); onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yol oğluna/yolda kalanlara aittir. (Geriye kalan %80 ise mücahitlerindir.)                                                                                                                            Savaşmadan elde edilen mallara ise Fey denilmektedir. Feylerin nasıl dağıtılacağ Haşr 59.6-9 âyetlerde belirtilmiştir: Feyler; Allah’a ve Rasulû’ne (kamu’ya, yani), onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yol oğluna/yolda kalanlara ve ayrıca fakir muhacirlere aittir. Fey’lerde; onu elde etmek için at ve deve koşturmayan mücahitlerin payı yoktur. H.S.)                    

2.Mü’minler o kimselerdir ki: Allah anıldığında kalpleri ürperir, Allah’ın âyetleri okunduğunda imanları artar ve sadece Rablerine tevekkül ederler/güvenirler.                               

3.Onlar yükıymûnes salâte/o namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler/hayra harcarlar.                                

4.İşte onlar gerçek mü’minlerdir. Rableri katında onlara dereceler, bağışlanma ve bol rızık vardır.                                                                    

5.Nitekim, Rabbin hakk uğruna seni evinden çıkardığı zaman, mü’minlerden bir kısmı bundan hoşlanmamıştı.  

6.Hakk/hakikat ortaya çıktığı halde, sanki göz göre göre ölüme gidiyorlarmış gibi seninle tartışıyorlardı.                              

7.Allah, iki topluluktan (Mekke ordusu veya kervandan) birinin sizin olacağını vaat ediyordu. Siz ise, zayıf ve silahsız olanı (kervanı) istiyordunuz. Halbuki Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve kâfirlerin kökünü kazımak istiyordu.

8.Mücrimler/günahkârlar hoşlanmasa da bunlar hakkı ortaya çıkarmak ve bâtılı yok etmek içindir.                                         

9.Hani siz (Bedir’de) Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da: Peş peşe (inecek) bin melekle size yardım edeceğim! diyerek duanızı kabul etmişti.                                                                                                       

10.Allah bunu size, bir müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yaptı. Çünkü zafer/yardım ancak Allah’tandır. O, Azîz’dir/kudret sahibidir, Hakîmdir/hikmet sahibidir. (Bak. 3.126)                                                                            

11.Hani O, katından bir güven olmak üzere sizi hafif bir uykuya daldırıyordu. Sizi arındırmak, şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi yatıştırmak ve ayaklarınızı yere sabit kılmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.                                                       

12.Hani Rabbin meleklere: Ben sizinle beraberim. Siz mü’minlere cesaret verin, Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım! diye vahyediyordu. Haydi! Vurun onların boyunlarına, vurun onların parmaklarına!                                                                

13.Böyle! Çünkü onlar Allah’a ve Rasûlü’ne karşı geldiler. Kim Allah’a ve Rasûlü’ne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın azabı şiddetlidir.                        

14.Şimdi onu/azabı tadın. Şüphesiz kâfirler için ateş/cehennem azabı vardır.                                                                      

15.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Ordu halinde kâfirlerle  karşılaştığınız zaman onlara arkanızı dönmeyin/kaçmayın!                          

16.Mevzi değiştirme veya taktik geri çekilme gibi durumlar dışında öyle bir günde kim düşmana arkasını dönerse/kaçarsa, mutlaka Allah’ın gazabına uğrar ve varacağı yer cehennem olur. Orası ne kötü bir varış yeridir!                                         

17.Onları siz öldürmediniz, fakat onları Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın fakat Allah attı. Bunu, mü’minleri güzel bir imtihandan geçirmek için yaptı. Muhakkak ki Allah Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/bilendir.                                                      

18.İşte gördünüz! Allah kâfirlerin tuzaklarını böyle boşa çıkardı!                                                                                    

19.Eğer fetih istiyorsanız, işte fetih size geldi. Eğer son verirseniz bu sizin hayrınıza olur. Eğer dönerseniz, Biz de döneriz ve sayınızın çokluğu size bir fayda vermez. Muhakkak ki Allah mü’minlerle beraberdir.                                                           

20.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlüne itaat edin, işittiğiniz halde (vahiyden) yüz çevirmeyin!  

21.İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın.                                                      

22.Allah katında canlıların en kötüsü aklını kullanmayan/akletmeyen  sağırlar ve dilsizlerdir. (Bak. 10.100)                         

23.Allah, eğer onlarda bir hayır görseydi onlara işittirirdi. Eğer onlara işittirseydi bile onlar yine yüz çevirirlerdi.                       

24.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah ve Rasûlü size hayat verecek şeye çağırdığı zaman, bu çağrıya uyun. Muhakkak ki Allah kişi ile kalbi arasına girer. Muhakkak ki O’nun huzurunda toplanacaksınız.                                  

25.Sadece içinizdeki zalimleri vurmakla kalmayacak olan fitneye karşı takvânızı takının. Bilin ki Allah’ın cezası şiddetlidir. 

26.Hatırlayın ki, bir zamanlar siz yeryüzünde ezilen bir azınlıktınız, insanların sizi alıp götürmesinden korkuyordunuz. O; şükretmeniz için sizi barındırdı, yardımıyla sizi destekledi ve temiz rızıklar ihsan etti.                                 

27.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlüne ihanet etmeyin, yoksa bilerek emanete hıyanet etmiş olursunuz!

28.Bilin ki mallarınız da çocuklarınız da sadece bir imtihandır. Muhakkak ki Allah yanında büyük mükâfat vardır.                  

29.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah’a karşı takvâlı olursanız Allah size Furkânı/hak ile bâtılı birbirinden ayırma kabiliyetini bahşeder, günahlarınızı örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.                                                                      

30.O kâfirler bir zamanlar seni hapsetmek ev yaktülûke/veya öldürmek yahut sürgün etmek için plan/tuzak yapıyorlardı. Allah da onlara karşı plan yapıyordu. Allah, plan yapanların en hayırlısıdır!                                                                               

31.Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman dediler ki: Biz bunu elbette duyduk. İstesek buna benzeyen sözleri bizde söyleyebiliriz. Bunlar öncekilerin masallarından başka bir şey değildir!                                                                                                

32.Bir zaman da dediler ki: Allah’ım! Bu eğer senin katından gelen bir hakk/gerçek ise gökten üzerimize taş yağdır, ya da bize elim bir azap gönder!                                                                                                                              

33.Sen onların içindeyken Allah onlara azap etmez. Onlar bağışlanma diledikleri sürece de Allah onlara azap edecek değildir!  

34.Onlar Mescid-i Haram’ın hizmetine ehil olmadıkları halde, Mescid-i Haram’a girmeye engel oluyorlarken Allah onlara neden azap etmesin? Onun hizmetine ehil olanlar ancak muttâkilerdir, lakin onların çoğu bunu bilmezler.                       

35.Onların Beyt’te/Kâbe’de salât/namaz/ibadet diye yaptıkları ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildir. Öyleyse inkâr etmenizden dolayı azabı tadın! (Bak. Mâun 107.1-7)                            

36.Şüphesiz ki kâfirler, insanları Allah yolundan çevirmek için mallarını harcıyorlar, onu yine harcayacaklar. Sonunda bu onlarda pişmanlık olacak ve en sonunda mağlup olacaklar. Kâfirler cehenneme sürüleceklerdir!                                                                                              

37.Böylece Allah, pis olanı temizden ayıracak, pisleri birbirinin üstüne yığıp hepsini bir yerde toplayarak hepsini cehenneme sokacaktır. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.                                                         

38.Kâfirlere de ki: Eğer (inkârdan) vazgeçerlerse geçmiş yaptıkları bağışlanır, eğer inkâra geri dönerlerse öncekilere uygulanmış olan (sünnetullah) onlara da uygulanır!                                                                          

39.Fitne/baskı ve zulüm kalmayıncaya ve din/Allah’ın yasaları hâkim oluncaya kadar onlarla kâtilûhüm/savaşın. Eğer vazgeçerlerse, muhakkak ki Allah onların yaptıklarını görmektedir.                                      

40.Eğer yüz çevirirlerse bilin ki Allah sizin Mevlânızdır. O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardımcıdır.                                                                                  

41.Eğer siz; Allah’a ve kulumuza indirdiklerimize iman ediyorsanız; yevmel furkân/hak ile batılın ayrıldığı ve iki ordunun karşılaştığı o günde (Bedir’de), ganimetlerin beşte biri; Allah’ın, Rasûlü’nün, onun yakınlarının, yetimlerin, miskinlerin/düşkünlerin ve ibnu’s-sebîl/yol oğlunundur. Allah her şeye Kadîr’dir/gücü yetendir. (Bak. 2.285*8.1* 59.6-9)                                             

42.O zaman (Bedir’de) siz vadinin (Medine’ye) yakın yamacında, onlar ise uzak yamacındaydı, kervan da sizden aşağıdaydı. Şayet onlarla sözleşmiş olsaydınız bile böyle denk getiremezdiniz. Fakat Allah olması gereken bir işi yaptı; helâk olan helâk olduğunu apaçık bir kanıtla bilsin, yaşayan da yaşadığını apaçık bir kanıtla bilsin. Zira Allah Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/bilendir.                                                                             

43.Allah rüyanda onları sana az gösteriyordu. Eğer onları sana çok gösterseydi çekinecek ve savaşma konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah, sizi bu hale düşmekten korudu. Çünkü O, kalplerde olanları en iyi bilendir!                                                                      

44.Karşı karşıya geldiğinizde; size onları az gösteriyor, onlara da sizi az gösteriyordu. Allah, takdir edilen bir iş gerçekleşsin diye böyle yaptı. Bütün işler Allah’a döndürülür/arz edilir.                                                          

45.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Bir düşman topluluğuyla karşılaştığınızda sabredin ve dirençli olun. Allah’ı çokça anın, umulur ki kurtuluşa erersiniz.                                                                                                     

46.Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin, yoksa dağılıp gücünüzü kaybedersiniz. Sabredin, şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir.                                                                                                  

47.Çalım satarak ve gösteriş yaparak yurtlarından çıkan ve insanları Allah yolundan engelleyenler gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.                                                                                     

48.O zaman şeytan onlara yaptıkları işi güzel göstermiş ve: Bugün, insanlardan size galip gelecek kimse yoktur, ben de sizin yanınızdayım! dedi. Fakat iki ordu karşılaşınca: Ben sizden ayrılıyorum, çünkü ben sizin görmediklerinizi görüyorum, ben Allah’tan korkarım. Allah’ın azabı çok çetindir! dedi.                                                                                   

49.Hani münâfıklar, o kalplerinde hastalık olanlar: Bunları dinleri aldatmış! diyordu. Halbuki kim Allah’a tevekkül ederse/güvenirse bilsin ki, muhakkak ki Allah Azîz’dir/güçlüdür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.            

50.Melekler kâfirlerin canlarını alırken onların hallerini bir görseydin! Onların suratlarına ve sırtlarına vurarak: Haydi yakıcı azabını tadın! derler.                                                                                                               

51.Bu sizin kendi ellerinizle yaptıklarınızın karşılığıdır. Zira Allah kullarına asla haksızlık etmez!                                   

52.Onlar tıpkı Firavun ailesi/hanedanı ve daha öncekiler gibidir. Onlar da Allah’ın âyetlerini inkâr etmişlerdi, Allah günâhları yüzünden onları yakalamıştı. Muhakkak ki Allah Kavi’dir/güçlüdür, Şedit’tir/azabı çok şiddetlidir.                                           

53.Bu şundandır: Bir kavim/halk kendisini değiştirmedikçe Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez. Muhakkak ki Allah Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/ bilendir.                                                                                                    

54.Onlar Firavun ailesi/hanedanı ve onlardan önceki kavimlerin yolunu izlediler ve Rabbinin âyetlerini yalanladılar. Biz de onları günahları yüzünden helak ettik, Firavun ailesin/hanedanını da suda boğduk. Çünkü onların hepsi zalimdi.                   

55.Şüphesiz ki, Allah katında canlıların en kötüsü kâfirlerdir, onlar iman etmezler.                                                     

56.Onlar kendileriyle yaptığın her antlaşmanın ardından sözlerinden dönerler ve çekinmeden antlaşmaları bozarlar.    

57.Savaşta onları yakalarsan, onları öyle bir darmadağın et ki, arkalarından gelenlere ders olsun. Belki ders alırlar.           

58.Eğer (sözleşme yaptığın) bir kavmin ihanetinden endişe edersen, sen de antlaşmayı bozduğunu onlara bildir. Şüphesiz ki Allah hainleri sevmez.                                                                                                         

59.Kâfirler öne geçtiklerini sanmasınlar, onlar sizi aciz bırakamazlar. 

60.Onlara/düşmanlara karşı bütün gücünüzle kuvvet ve besili atlar/savaş araçları hazırlayın. Böylece Allah’ın düşmanlarını ve sizin düşmanlarınızı, ayrıca sizin bilmediğiniz Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda infâk ettiğiniz/hayra harcadığınız her şey size eksiksiz ödenir ve haksızlığa uğratılmazsınız. (Bak.4.71)                                    

61.Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et/güven. Çünkü O Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/bilendir.

62.Onlar sana hile yapmak isterlerse, Allah sana yeter. O, yardımıyla ve mü’minlerle seni destekleyendir.                      

63.Onların kalplerini birbirine O ısındırdı. Sen dünya kadar mal harcasaydın onların kalplerini birbirine kaynaştıramazdın, lakin Allah onları kaynaştırdı. Şüphesiz ki O, Azîz’dir/güçlüdür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.                                                      

64.Ey Nebi! Allah, sana ve sana uyan mü’minlere yeter.                                   

65.Ey Nebi! Mü’minleri savaşa teşvik et. Sizden sabırlı yirmi kişi olursa iki yüz kişiye galip gelir. Eğer sizden sabırlı yüz kişi olursa, kâfirlerden bin kişiye galip gelir. Çünkü onlar, gerçeği kavramayan bir kavimdir.                                                         

66.Şimdi Allah, sizde bir zafiyet olduğunu bildi ve yükünüzü hafifletti. Allah’ın izniyle, sizden sabırlı yüz kişi olursa onlardan iki yüz kişiye galip gelir. Sizden sabırlı bin kişi de olursa onlardan iki bin kişiye galip gelir. Allah sabredenlerle beraberdir.        

67.Hiçbir Nebiye, yeryüzünde/savaş alanında düşmana üstünlük sağlamadan esir almak yaraşmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyordunuz oysa Allah âhireti istiyor. Allah Azîz’dir/üstün olandır, Hakîm’dir/hikmet sahibidir. (Bak. Tevbe 9.5*Muhammed 47.1-6)                                                                     

68.Eğer, Allah’ın daha önceden verdiği bir hüküm olmasaydı, aldıklarınız  (ganimet) yüzünden büyük bir azaba uğrardınız.

69.Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz olanlarını yiyin ve Allah’a karşı takvâlı olun. Muhakkak ki Allah Gâfur’dur/ bağışlayandır, Rahîm’dir/merhametlidir.                                                                                                 

70.Ey Nebi! Elinizdeki minel esrâ/o esirlere de ki: Eğer Allah kalplerinizde bir hayır olduğunu görürse, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve sizi bağışlar! Allah Gafûr’dur/bağışlayandır, Rahîm’dir/merhametlidir.                                      

71.Eğer sana hıyanet etmek isterlerse, daha önce de Allah’a hıyanet etmişlerdi. Allah onlara karşı sana güç/fırsat verdi. Allah Alîm’dir/bilendir, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.                                                                        

72.Şüphesiz ki iman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenler (muhacirler) ve onları barındırıp yardım edenler (ensar), işte bunlar birbirlerinin velisidirler/yardımcısıdırlar. İman ettiği halde hicret etmeyenlere gelince; onlar hicret edinceye kadar sizin onları koruma sorumluluğunuz yoktur. Eğer onlar din konusunda sizden yardım isterlerse, aranızda barış antlaşması olan kavimler aleyhine olmaksızın, onlara yardım etmeniz gerekir. Allah amellerinizi/yaptıklarınızı görmektedir. 

73.Muhakkak ki kâfirler birbirlerinin evliyasıdır/yardımcısıdır. Eğer siz de böyle yapmazsanız (birbirinize yardım etmezseniz) yeryüzünde fitne/ zulüm ve büyük bir fesat/kargaşa çıkar.                                                                

74.İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ile onları barındırıp yardım edenler, işte onlar gerçek mü’minlerdir, onlara bağışlanma ve bol rızık vardır.                                                                     

75.Daha sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte cihat edenler de sizdendir. Ancak, Allah’ın Kitabında akraba olanlar birbirlerine daha yakındır. Şüphesiz ki Allah Alîm’dir/bilendir.

(Harun Sorkun-Gözden Geçirme: Kasım 2023)

 

 

 

 

 

 

 

X