18 Nisan 2024 Perşembe
MENÜ
SON YAZILAR

İBRÂHÎM SÛRESİ

14/65 İBRÂHÎM SÛRESİ

(Sûrenin 35nci-41nci âyetlerinde; İbrâhîm (a.s)’ın ailesini Allah’a kayıtsız şartsız emanet edişi anlatılmaktadır. Mekke döneminde nazil olmuştur. Mushaf’da 14ncü, inişte 65nci sıradadır ve 52 âyettir.)

E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1.Elif! Lâm! Râ! Bu; insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman ve onları O’nun yoluna iletmen için sana indirdiğimiz bir Kitaptır. O Azîz’dir/üstündür, Hamîd’dir/övgüye lâyıktır.

2.O Allah ki, göklerde ve yerde olan her şey O’na aittir. Görecekleri şiddetli azaptan dolayı vay o kâfirlerin haline!

3.Onlar/kâfirler, dünya hayatını âhirete tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve o yolun eğri olmasını isterler. İşte onlar derin bir sapıklık içindedirler!

4.Biz, onlara iletebilmesi için her Rasûlü ancak/sadece kendi kavminin diliyle gönderdik. Allah, dileyeni/müstehak olanı saptırır, dileyeni/hak edeni hidayete erdirir. O Azîz’dir/üstündür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.

5.Andolsun ki: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat! diye Musa’yı âyetlerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda sabreden ve şükreden kimseler için nice ibretler vardır.

6.Ve bir zamanlar Musa kavmine dedi ki: Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın, hani sizi Firavun hanedanından kurtarmıştı. Onlar size azabın en ağırını yapıyor, erkek çocuklarınızı boğazlıyor kızlarınızı sağ bırakıyordu. Bunda, Rabbinizden sizin için büyük bir imtihan vardı!

7.Rabbiniz size şunu da bildirmişti: Eğer şükrederseniz verdiğim nimetleri artırırım. Eğer nankörlük ederseniz şüphesiz azabım çok şiddetlidir!

8.Musa dedi ki: Siz ve yeryüzündeki herkes inkâr etseniz bile, iyi bilin ki Allah Gani’dir/zengindir, Hamîd’dir/hamde lâyıktır!

9.Sizden öncekilerin Nûh ve Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Allah’tan başkası onları bilemez. Rasûlleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi ama onlar, Rasûllerin ağızlarını kapatarak dediler ki: Biz, size gönderileni/vahyi inkâr ediyoruz ve bizi davet ettiğiniz şeye karşı şüphe içindeyiz!

10.Rasûlleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi hiç? O, günahlarınızı bağışlamak için sizi davet ediyor ve ecelim müsemmâ/belirlenen eceliniz gelinceye kadar size süre veriyor! Dediler ki: Siz de tıpkı bizim gibi bir beşersiniz, atalarımızın kulluk ettiği şeylerden bizi çevirmek istiyorsunuz. O halde bize apaçık bir delil getirin!                                                                                              

11.Rasûlleri onlara dedi ki: Biz de ancak sizin gibi bir beşeriz. Ancak Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah’ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemiz mümkün değildir. Mü’minler Allah’a tevekkül etsinler/ güvensinler!

12.O bize gideceğimiz yolları göstermişken biz neden Allah’a tevekkül etmeyelim/güvenmeyelim? Bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah’a tevekkül etsinler/ güvensinler!

13.Kâfirler, Rasûllerine dedi ki: Ya bizim dinimize dönersiniz veya mutlaka sizi yurdumuzdan çıkaracağız! Rableri onlara/Rasûlara vahyetti ki: O zâlimleri mutlaka yok edeceğiz!  

14.Ve onların ardından o yerlere sizi yerleştireceğiz. Bu durum, makamımı ve uyarımı dikkate alan kimseler içindir!  

15.Rasûller (Allah’tan) fetih istediler. Her inatçı zorba perişan oldu.

16.Ardından cehennem azabı vardır ve irinli sudan içirilecektir.

17.O suyu yutmaya çalışacaklar fakat boğazdan geçiremeyecekler. Ölüm her taraftan onları saracak fakat ölüp kurtulamayacaklar, ardından daha ağır bir azap gelecektir.

18.Rablerini inkâr edenlerin/kâfirlerin misali: Fırtınalı bir günde şiddetli rüzgârın savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından ellerinde hiçbir şey kalmaz/uçup gider. Asıl derin sapkınlık işte budur!

19.Allah’ın gökleri ve yeri hakk/gerçek olarak yarattığını görmüyor  musun? O dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.

20.Allah’a bu asla zor değildir.

21.(Mahşerde) Onların hepsi Allah’ın huzuruna çıkarılır. Güçsüz olanlar, büyüklük taslayanlara derler ki: Biz size uymuştuk. Şimdi siz Allah’ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz? Onlar derler ki: Allah bizi doğru yola iletseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Artık şimdi sabretsek de sızlansak da bizim için birdir. Bizim için kurtuluş yoktur!  

22.Hüküm verilince şeytan onlara der ki: Allah’ın vaadi hakk/gerçek oldu. Ben de size vaatte bulundum ama benim yalanım ortaya çıktı. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm de yoktu. Ben sizi sadece (inkâra) çağırdım, siz de hemen bana uydunuz. O halde beni kınamayın asıl kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Daha önce sizin beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmedim. Muhakkak ki zalimlere elem verici bir azap vardır.  

23.İman edip salih amel işleyenler, Rablerinin izniyle altlarından ırmaklar akan cennetlere konulurlar ve ebedî olarak orada kalırlar. Birbirlerine temennileri: Selâm/esenlikler dilerim! sözüdür. 

24.Allah’ın nasıl bir misal verdiğini görmüyor musun? Güzel bir söz kökleri yerde, dalları göğe uzanan güzel bir ağaca benzer!

25.Rabbinin izniyle o her zaman meyve verir. Allah, insanların düşünüp ders almaları için böyle misaller verir.

26.Kötü bir söz de kökü yerden sökülmüş, ayakta duramayan çürük bir ağaç gibidir.

27.Allah, iman edenleri sözlerinde durdukları için hem dünyada hem de ahirette sapasağlam/ayakta tutar. Zâlimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar.

28.Allah’ın nimetlerini inkâr edenleri (kâfirleri) ve kavimlerini de helâka sürükleyenleri görmüyor musun?

29.Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir konaklama yeridir.

30.O’nun yolundan (insanları) saptırmak için Allah’a birtakım ortaklar uydurdular. De ki: (Bir müddet) nimetlenin/faydalanın, varacağınız yer ateştir!

31.İman eden kullarıma söyle! Alışverişin ve dostluğun bulunmadığı gün/ Mahşer Günü gelmeden önce yukiymus salâte/o namazı dosdoğru kılsınlar; kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıktan infak etsinler/ hayra harcasınlar.

32.Allah, gökleri ve yeri yaratandır. Gökten indirdiği yağmurla size rızık olarak yerden ürünler çıkarandır. Denizde yüzüp giden gemileri ve ırmakları emriyle hizmetinize verendir.

33.Yörüngelerinde akıp giden Güneş’i ve Ay’ı; geceyi ve gündüzü de hizmetinize verendir.

34.O, istediğiniz her şeyden size vermiştir. Allah’ın verdiği nimetleri sayacak olsanız, sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok zalim ve çok nankördür.

35.Bir zaman İbrahim şöyle dua etmişti: Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!

36.Rabbim! Çünkü onlar (putlara tapanlar) insanların birçoğunu saptırdılar. Kim bana uyarsa o bendendir, kim de bana isyan ederse elbette Sen Gafûr’sun/ bağışlayansın, Rahîm’sin/merhametlisin!

37.Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir kısmını Sen’in kutlu evinin/Kabe’nin yanında ekin bitmeyen bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Li yükıymus salâte/o namazı dosdoğru kılsınlar diye. İnsanlardan bir kısmının gönlünü onlara meylettir, onları çeşitli ürünlerle rızıklandır, umulur ki şükrederler!

38.Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen, bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.

39.Hamd/bütün övgüler Allah’a mahsustur. O ki, yaşlılığımda bana İsmail’i ve İshak’ı bahşetti. Şüphesiz ki Rabbim duaları işitendir.

40.Rabbim! Beni ve zürriyetimi mukıymes salâtı/o namazı dosdoğru kılanlardan eyle! Rabbim dualarımı kabul buyur!              

41.Rabbenağfirlî ve li vâlideyye ve lil mü’minîne yevme yekûmül hısâb/ Rabbim! Hesabın görüleceği Gün/Mahşer Günü; beni, anamı babamı ve bütün mü’minleri bağışla!                                                

(Bak. Bakara 201: Ve minhüm mey yekûlü Rabbenâ âtinâ fid dünyâ hasenetev ve fil âhirati hasenetev ve kınâ azâben nâr/Ve bazısı da: Rabbimiz! Bize dünyada iyilik/güzellik ver, ahirette de iyilik/güzellik ver, bizi ateşin/cehennemin azabından koru! der.)

42.Zâlimlerin yaptıklarından Allah’ın habersiz olduğunu sanma sakın! O, hesaplaşmayı korkudan gözlerin dışarıya fırlayacağı güne (Mahşer Günü’ne) tehir ediyor/erteliyor.                                                        

43.O gün başları yukarıya dikilmiş, akılları başlarından gitmiş bir halde, umutsuzca (davetçiye) koşuşurlar.                                 

44.Azabın kendilerine geleceği gün ile/Mahşer Günü ile insanları uyar. Zalimler derler ki: Rabbimiz! Bizi kısa bir süreliğine geri gönder de davetine icabet/kabul edelim ve Rasûlüne uyalım! Denir ki: Daha önce, sizin için bir yok oluşun olmayacağına yemin eden siz değil miydiniz? 45.Ve kendilerine zulmedenlerin meskenlerinde yaşadınız. Onlara nasıl davrandığımız size açıkça belli olmuştu, size örnekler de vermiştik.                                                                 

46.Onların tuzakları dağları yerinden oynatacak kadar güçlü olsa bile, onların tuzaklarını Allah bilmektedir/kontrol etmektedir.         

47.Allah’ın Rasûllerine verdiği vaadinden döneceğini sanma sakın! Şüphesiz ki Allah, Azîz’dir/güçlüdür, Züntikâm/intikam alandır.      

48.O Gün/Mahşer Günü; yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür. İnsanlar, Vâhid/tek olan, Kahhâr/güçlü olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.                                                              

49.O Gün/Mahşer Günü, suçluların zincirlere vurulduğunu görürsün. 50.Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de cehennem ateşi kaplamıştır.                                                              

51.Allah, herkese kazandığının kaşılığını verecektir. Şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görür.                                              

52.Bu/Kur’an; bununla uyarılmaları, Allah’ın bir tek ilâh olduğunun bilmeleri, ülül elbâb/selim akıl sahiplerinin öğüt almaları için insanlara bir mesajdır/tebliğdir!

(Harun Sorkun-Gözden Geçirme: Ocak 2024)

 

 

14/65 İBRÂHÎM SÛRESİ 

(Sûrenin 35nci-41nci âyetlerinde; İbrâhîm (a.s)’ın ailesini Allah’a kayıtsız şartsız emanet edişi anlatılmaktadır. Mekke döneminde nazil olmuştur. Mushaf’da 14ncü, inişte 65nci sıradadır ve 52 âyettir.)

E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1.Elif! Lâm! Râ! Bu; insanları Rablerinin izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman ve onları O’nun yoluna iletmen için sana indirdiğimiz bir Kitaptır. O Azîz’dir/üstündür, Hamîd’dir/övgüye lâyıktır.

2.O Allah ki, göklerde ve yerde olan her şey O’na aittir. Görecekleri şiddetli azaptan dolayı vay o kâfirlerin haline!

3.Onlar/kâfirler, dünya hayatını âhirete tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve o yolun eğri olmasını isterler. İşte onlar derin bir sapıklık içindedirler!

4.Biz, onlara iletebilmesi için her Rasûlü ancak/sadece kendi kavminin diliyle gönderdik. Allah, dileyeni/müstehak olanı saptırır, dileyeni/hak edeni hidayete erdirir. O Azîz’dir/üstündür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.

5.Andolsun ki: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat! diye Musa’yı âyetlerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda sabreden ve şükreden kimseler için nice ibretler vardır.

6.Ve bir zamanlar Musa kavmine dedi ki: Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın, hani sizi Firavun hanedanından kurtarmıştı. Onlar size azabın en ağırını yapıyor, erkek çocuklarınızı boğazlıyor kızlarınızı sağ bırakıyordu. Bunda, Rabbinizden sizin için büyük bir imtihan vardı!

7.Rabbiniz size şunu da bildirmişti: Eğer şükrederseniz verdiğim nimetleri artırırım. Eğer nankörlük ederseniz şüphesiz azabım çok şiddetlidir!

8.Musa dedi ki: Siz ve yeryüzündeki herkes inkâr etseniz bile, iyi bilin ki Allah Gani’dir/zengindir, Hamîd’dir/hamde lâyıktır!

9.Sizden öncekilerin Nûh ve Âd ve Semûd kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin haberleri size gelmedi mi? Allah’tan başkası onları bilemez. Rasûlleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi ama onlar, Rasûllerin ağızlarını kapatarak dediler ki: Biz, size gönderileni/vahyi inkâr ediyoruz ve bizi davet ettiğiniz şeye karşı şüphe içindeyiz!

10.Rasûlleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi hiç? O, günahlarınızı bağışlamak için sizi davet ediyor ve ecelim müsemmâ/belirlenen eceliniz gelinceye kadar size süre veriyor! Dediler ki: Siz de tıpkı bizim gibi bir beşersiniz, atalarımızın kulluk ettiği şeylerden bizi çevirmek istiyorsunuz. O halde bize apaçık bir delil getirin!                                                                                              

11.Rasûlleri onlara dedi ki: Biz de ancak sizin gibi bir beşeriz. Ancak Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah’ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemiz mümkün değildir. Mü’minler Allah’a tevekkül etsinler/ güvensinler!

12.O bize gideceğimiz yolları göstermişken biz neden Allah’a tevekkül etmeyelim/güvenmeyelim? Bize yaptığınız eziyetlere elbette sabredeceğiz. Tevekkül edenler yalnız Allah’a tevekkül etsinler/ güvensinler!

13.Kâfirler, Rasûllerine dedi ki: Ya bizim dinimize dönersiniz veya mutlaka sizi yurdumuzdan çıkaracağız! Rableri onlara/Rasûlara vahyetti ki: O zâlimleri mutlaka yok edeceğiz!  

14.Ve onların ardından o yerlere sizi yerleştireceğiz. Bu durum, makamımı ve uyarımı dikkate alan kimseler içindir!  

15.Rasûller (Allah’tan) fetih istediler. Her inatçı zorba perişan oldu.

16.Ardından cehennem azabı vardır ve irinli sudan içirilecektir.

17.O suyu yutmaya çalışacaklar fakat boğazdan geçiremeyecekler. Ölüm her taraftan onları saracak fakat ölüp kurtulamayacaklar, ardından daha ağır bir azap gelecektir.

18.Rablerini inkâr edenlerin/kâfirlerin misali: Fırtınalı bir günde şiddetli rüzgârın savurduğu bir küle benzer. Kazandıklarından ellerinde hiçbir şey kalmaz/uçup gider. Asıl derin sapkınlık işte budur!

19.Allah’ın gökleri ve yeri hakk/gerçek olarak yarattığını görmüyor  musun? O dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.

20.Allah’a bu asla zor değildir.

21.(Mahşerde) Onların hepsi Allah’ın huzuruna çıkarılır. Güçsüz olanlar, büyüklük taslayanlara derler ki: Biz size uymuştuk. Şimdi siz Allah’ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz? Onlar derler ki: Allah bizi doğru yola iletseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Artık şimdi sabretsek de sızlansak da bizim için birdir. Bizim için kurtuluş yoktur!  

22.Hüküm verilince şeytan onlara der ki: Allah’ın vaadi hakk/gerçek oldu. Ben de size vaatte bulundum ama benim yalanım ortaya çıktı. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm de yoktu. Ben sizi sadece (inkâra) çağırdım, siz de hemen bana uydunuz. O halde beni kınamayın asıl kendinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Daha önce sizin beni Allah’a ortak koşmanızı da kabul etmedim. Muhakkak ki zalimlere elem verici bir azap vardır.  

23.İman edip salih amel işleyenler, Rablerinin izniyle altlarından ırmaklar akan cennetlere konulurlar ve ebedî olarak orada kalırlar. Birbirlerine temennileri: Selâm/esenlikler dilerim! sözüdür. 

24.Allah’ın nasıl bir misal verdiğini görmüyor musun? Güzel bir söz kökleri yerde, dalları göğe uzanan güzel bir ağaca benzer!

25.Rabbinin izniyle o her zaman meyve verir. Allah, insanların düşünüp ders almaları için böyle misaller verir.

26.Kötü bir söz de kökü yerden sökülmüş, ayakta duramayan çürük bir ağaç gibidir.

27.Allah, iman edenleri sözlerinde durdukları için hem dünyada hem de ahirette sapasağlam/ayakta tutar. Zâlimleri ise saptırır. Allah dilediğini yapar.

28.Allah’ın nimetlerini inkâr edenleri (kâfirleri) ve kavimlerini de helâka sürükleyenleri görmüyor musun?

29.Onların varacakları yer cehennemdir. Orası ne kötü bir konaklama yeridir.

30.O’nun yolundan (insanları) saptırmak için Allah’a birtakım ortaklar uydurdular. De ki: (Bir müddet) nimetlenin/faydalanın, varacağınız yer ateştir!

31.İman eden kullarıma söyle! Alışverişin ve dostluğun bulunmadığı gün/ Mahşer Günü gelmeden önce yukiymus salâte/o namazı dosdoğru kılsınlar; kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıktan infak etsinler/ hayra harcasınlar.

32.Allah, gökleri ve yeri yaratandır. Gökten indirdiği yağmurla size rızık olarak yerden ürünler çıkarandır. Denizde yüzüp giden gemileri ve ırmakları emriyle hizmetinize verendir.

33.Yörüngelerinde akıp giden Güneş’i ve Ay’ı; geceyi ve gündüzü de hizmetinize verendir.

34.O, istediğiniz her şeyden size vermiştir. Allah’ın verdiği nimetleri sayacak olsanız, sayamazsınız. Şüphesiz ki insan çok zalim ve çok nankördür.

35.Bir zaman İbrahim şöyle dua etmişti: Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!

36.Rabbim! Çünkü onlar (putlara tapanlar) insanların birçoğunu saptırdılar. Kim bana uyarsa o bendendir, kim de bana isyan ederse elbette Sen Gafûr’sun/ bağışlayansın, Rahîm’sin/merhametlisin!

37.Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir kısmını Sen’in kutlu evinin/Kabe’nin yanında ekin bitmeyen bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Li yükıymus salâte/o namazı dosdoğru kılsınlar diye. İnsanlardan bir kısmının gönlünü onlara meylettir, onları çeşitli ürünlerle rızıklandır, umulur ki şükrederler!

38.Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen, bizim gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.

39.Hamd/bütün övgüler Allah’a mahsustur. O ki, yaşlılığımda bana İsmail’i ve İshak’ı bahşetti. Şüphesiz ki Rabbim duaları işitendir.

40.Rabbim! Beni ve zürriyetimi mukıymes salâtı/o namazı dosdoğru kılanlardan eyle! Rabbim dualarımı kabul buyur!              

41.Rabbenağfirlî ve li vâlideyye ve lil mü’minîne yevme yekûmül hısâb/ Rabbim! Hesabın görüleceği Gün/Mahşer Günü; beni, anamı babamı ve bütün mü’minleri bağışla!                                  

42.Zâlimlerin yaptıklarından Allah’ın habersiz olduğunu sanma sakın! O, hesaplaşmayı korkudan gözlerin dışarıya fırlayacağı güne (Mahşer Günü’ne) tehir ediyor/erteliyor.                                                

43.O gün başları yukarıya dikilmiş, akılları başlarından gitmiş bir halde, umutsuzca (davetçiye) koşuşurlar.                                     

44.Azabın kendilerine geleceği gün ile/Mahşer Günü ile insanları uyar. Zalimler derler ki: Rabbimiz! Bizi kısa bir süreliğine geri gönder de davetine icabet/kabul edelim ve Rasûlüne uyalım! Denir ki: Daha önce, sizin için bir yok oluşun olmayacağına yemin eden siz değil miydiniz? 

45.Ve kendilerine zulmedenlerin meskenlerinde yaşadınız. Onlara nasıl davrandığımız size açıkça belli olmuştu, size örnekler de vermiştik.                                                               

46.Onların tuzakları dağları yerinden oynatacak kadar güçlü olsa bile, onların tuzaklarını Allah bilmektedir/kontrol etmektedir.         

47.Allah’ın Rasûllerine verdiği vaadinden döneceğini sanma sakın! Şüphesiz ki Allah, Azîz’dir/güçlüdür, Züntikâm/intikam alandır. 

48.O Gün/Mahşer Günü; yer başka bir yere, gökler de başka göklere dönüştürülür. İnsanlar, Vâhid/tek olan, Kahhâr/güçlü olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.                                                      

 49.O Gün/Mahşer Günü, suçluların zincirlere vurulduğunu görürsün. 

50.Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de cehennem ateşi kaplamıştır.                                                               

51.Allah, herkese kazandığının kaşılığını verecektir. Şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görür.                                       

52.Bu/Kur’an; bununla uyarılmaları, Allah’ın bir tek ilâh olduğunu bilmeleri ve ülül elbâb/selim akıl sahiplerinin öğüt almaları için insanlara bir mesajdır/tebliğdir!

(Harun Sorkun-Gözden Geçirme: Ocak 2024)

 

 

X