24 Nisan 2024 Çarşamba
MENÜ
SON YAZILAR

FÂTIR SÛRESİ

35/43 FÂTIR SÛRESİ

(Sûre adını, ilk âyetinde geçen “Fâtır” kelimesinden almaktadır. Fâtır, esma-i hüsna’dan olup “yaratmayı ilk başlatan” manasındadır. “Melâike Sûresi” olarak da bilinmektedir. Mekke döneminde inmiş olup, Mushaf’ta 35ncİ, inişte ise 43ncü sıradadır ve 45 âyetten meydana gelmiştir.)

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla. 

1.Hamd (bütün övgüler), gökleri ve yeri yoktan var eden; melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. O, yaratmanın sınırlarını dilediği kadar genişletir. Çünkü Allah her şeye kadirdir (güç yetirendir).

2.Allah’ın insanlara açtığı rahmetin kapısını kimse kapatamaz, O’nun kapattığını da kimse açamaz. Çünkü O, her işinde mükemmel ve her hükmünde tam isabetli olandır.

3.Ey insanlar! Allah’ın size verdiği nimetleri hatırlayın. Allah’tan başka gökten ve yerden sizi rızıklandıran yaratıcı var mı? O’ndan başka ilâh yoktur, öyleyse neden haktan yüz çeviriyorsunuz?

4.Eğer seni yalanlıyorlarsa, unutma ki senden önce de birçok Rasul yalanlanmıştı. Sonunda bütün işler (hesabı görülmek üzere) Allah’a döndürülecektir.

5.Ey insanlar! Allah’ın vaadi gerçektir. Dünya hayatı asla sizi aldatmasın. Aldatıcı şeytan da sizi Allah ile aldatmasın.

6.Şüphesiz şeytan sizin apaçık düşmanınızdır, siz de onu düşman bilin! Çünkü o kendi yandaşlarını alevli ateşin halkından olmaya çağırır.

7.İnkâr edenlere suçlarıyla orantılı (şedit) bir ceza uygulanır. İman edip salih amel işleyenlere ise bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. 

8.İşlediği günahların cazibesine kapılarak sonunda bunları güzel gören kimseye ne demeli? Allah müstahak olanı (sapıklığı tercih edeni) sapıklık içinde bırakır, layık gördüğünü (doğru yolu tercih edeni) de doğru yola yöneltir. O halde, sen onların (sapıkların) yaptıklarından dolayı kendini harap etme! Allah onların bütün yaptıklarını hakkıyla bilmektedir.

9.Rüzgârları göndererek bulutları harekete geçiren Allah’tır. Böylece o bulutları ölü (kurumuş) bir bölgeye sevk ederek yağmur yağdırırız. Böylece ölü toprakları canlandırırız. İşte, ölümden sonraki diriliş de böyle olacaktır.

10.Kim izzet (onur, saygınlık, güçlü olmak v.b.) isterse bilmeli ki izzet tamamıyla Allah’a aittir. O’na sadece güzel sözler yükselir, sözleri de yükselten o kişinin salih amelleridir. Sinsi-sinsi kötülük tasarlayanları ise suçları ile orantılı bir ceza beklemektedir. Onların tuzakları da boşa çıkarılacaktır.

11.Allah sizi (önce) topraktan, sonra bir damla sudan (spermden) yarattı, sonra da sizi iki cinsten biri (erkek veya dişi) haline koydu. O’nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne hamile kalabilir ve ne de doğurabilir. O’nun yasası dışında hiç kimse ömrünü uzatamaz ve kısaltamaz. Şüphesiz bunlar Allah için çok kolaydır.

12.Şu iki çeşit su kütlesi birbirine eşit olmaz; birisi tatlıdır, susuzluğu giderir ve içimi güzeldir, diğeri ise tuzlu ve acıdır. İkisinden de taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyaları çıkarırsınız. Gemilerin denizi yararak gittiklerini görürsün ki bu da O’nun lütfundan nasibinizi aramanız ve O’na şükretmeniz içindir.

13.O, gündüzü kısaltarak geceyi uzatır, geceyi kısaltarak gündüzü uzatır. O, güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır, her biri belirlenen bir süreye kadar yörüngesinde hareket eder. İşte sizin Rabbiniz, mülkün tamamının sahibi olan Allah’tır. O’ndan başka yalvarıp-yakardıklarınız bir hurma çekirdeğinin zarına bile hükmedemezler.

14.Onlara yalvarsanız duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet Günü de, sizin onları (Allah’a) ortak koştuğunuzu inkâr ederler. Hiç kimse sana bunları, her şeyin içyüzünü bilen Allah gibi haber veremez.

15.Ey insanlar! Allah’a muhtaç olan sizlersiniz. Allah ise her bakımdan zengindir (hiçbir şeye muhtaç değildir) ve övülmeye hakkıyla lâyık olandır.

16.O dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir nesil getirir.

17.Bunu yapmak Allah için hiç de zor değildir.

18.Hiçbir günahkâr başka birinin günahını yüklenemez. (Günah) yükü ağır gelen kimse başka birisini onu taşımaya çağırsa, çağırdığı onun yakın akrabası dahi olsa, o kişi onun günahından hiçbir şey yüklenmez. Fakat sen sadece, görmedikleri halde Rablerine karşı derin bir ürperti duyanları ve namazı özenle ve sürekli kılanları uyarabilirsin. Kim (günahtan) arınırsa sadece kendisi için arınmış olur. Sonunda dönüp varılacak yer Allah’ın huzurudur.

19.Gören ile görmeyen (mümin ile müşrik) bir değildir.

20.Karanlık ile aydınlık (küfür ile iman) da bir değildir.

21.Gölge ile yakıcı sıcak (sevap ile günah) da bir değildir.

22.Diriler ile ölüler (müminler ile kâfirler) de bir değildir. Allah, mesajını dileyene işittirir. Sen, (ölülerden farksız olan) müşriklere hiçbir şey işittiremezsin.

23.Sen sadece bir uyarıcısın!

24.Biz seni bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Kendilerine bir uyarıcı gönderilmeyen hiçbir toplum yoktur. 

25.Onlar seni yalanlarsa bil ki onlardan önceki toplumlar da Rasullerini yalanlamışlardı. Halbuki Rasulleri onlara apaçık belgeler (mucizeler), hikmet dolu sayfalar ve doğru yolu gösteren vahiyler getirmişlerdi.

26.En sonunda inkârda ısrar edenleri yakaladım, Beni inkâr nasılmış gördüler!

27.Allah’ın gökten su indirdiğini görmedin mi? Biz onunla, yerden renkleri birbirinden farklı meyveler yetiştirdik. Dağlardan da beyaz, kırmızı ve simsiyah renkleriyle yollar açtık.

28.Biz; insanları, hayvanları ve en’amı da (koyun, keçi, sığır, deve) çeşitli renklerde yarattık. Kulları içinde ancak ilim (bilgi) sahibi olanlar Allah’ın büyüklüğü karşısında saygıyla ürperirler. Kuşkusuz Allah çok güçlüdür ve çok bağışlayıcıdır.

29.Allah’ın Kitabı’na uyan, namazı özenle ve sürekli kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infak eden (hayra harcayan) kimseler, hiç tükenmeyecek bir kazanç elde ettiklerinden emin olabilirler.

30.Allah onların hak ettikleri karşılığı tam olarak verecek ve üstelik lütfundan daha da artıracaktır. O çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını bol-bol verendir.

31.(Rasulüm!) Sana vahyettiğimiz bu Kitap, kendinden önceki ilahî Kitapları tasdik eden gerçektir. Elbette Allah, kullarından hakkıyla haberdardır, onları görmektedir.

32.Sonra kullarımızdan seçtiğimiz kimseleri bu Kitabı (tebliğe) mirasçı yaparız. Onlardan bazıları, bu emanetin hakkını vermemek suretiyle kendi-kendilerine zulmederler. Bazıları da (Allah’ın buyruklarına uymaya gayret ederek) orta bir yol tutar. Bazıları ise Allah’ın izniyle emanetin hakkını vermek için en önde koşar. İşte en büyük fazilet, en önde olmaktır.

33.Onlar ebedi mutluluk yurdu olan Adn cennetlerine girecekler, altın bilezikler ve inciler takacaklar ve ipekten (özgürlük sembolü) elbiseler giyecekler.

34.Ve şöyle diyecekler: “Bizden bütün kaygıları gideren Allah’a hamd olsun. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayıcıdır, hiçbir iyiliği ve şükrü karşılıksız bırakmaz.”

35.”O, lütfuyla bizi ebedi cennet yurduna yerleştirdi. Burada biz yorgunluk, bıkkınlık ve can sıkıntısı çekmeyeceğiz.”

36.İnkâr edenlerin hakkı cehennem ateşini boylamaktır. Onların ölümlerine izin verilmediği için ölüp de kurtulamazlar, azapları da hiç hafifletilmez. Biz, nankörlük yapanları işte böyle cezalandırırız.

37.Onlar cehennemde, “Rabbimiz! Bizi buradan çıkarıp dünyaya geri gönder, geçmişte yaptığımızın aksine Senin rızanı kazanacak işler yapalım” diye yalvaracaklar. Biz de: “Doğru yolu bulmak isteyen birine yetecek bir süre kadar sizi yaşatmadık mı? Üstelik sizi uyaran bir Rasul de gelmişti. O halde, yaptıklarınızın cezasını çekin. Size yardım edecek kimse de yoktur.” 

38.Allah, göklerin ve yerin gaybını (insan idrakini aşanları) bilir. Kalplerde olanı (duygu, düşünce ve niyetleri) bilen de O’dur.

39.Yeryüzüne sizi halifeler yapan O’dur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin zararı kendi aleyhinedir. Kâfirlerin küfrü, sadece Rableri nezdinde kendilerine yönelik gazabı artırır. Kâfirlikte direnenler, kendilerine ziyandan başka bir şey elde etmezler.

40.Müşriklere de ki: “Allah ile aranıza koyup, O’na ortak koşarak yardım istediklerinize hiç baktınız mı? Yeryüzünde onların yarattıkları bir şey var mı? Yoksa, göklerin yaratılışında onların bir payı var mı? Yoksa onlara bir Kitap (vahiy) verdik te onlar buna dayanarak ortak olduklarını mı söylüyorlar? Hayır! Onlar sadece hurafelere dayanıyorlar.”

41.Gökleri ve yeri, bir düzen ve denge içinde tutan Allah’tır. Şayet, düzen ve bozulmaya yüz tutsa, Allah’tan başka hiç kimse bunun önüne geçemez. O halîmdir (istediği cezayı vermeye muktedir olduğu halde yumuşak davranan), çok bağışlayandır.

42.Onlar, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, diğer ümmetlerin hepsinden daha fazla uyarıcıya uyacaklarına dair Allah’a yemin ettiler. Fakat uyarıcı geldiğinde (verdikleri sözün aksine) bu onların uzaklaşmalarını ve tepkilerini artırdı.

43.Hem de yeryüzünde büyüklük tasladılar ve sinsice tuzaklar kurdular. Oysa sinsi tuzaklar ancak sahiplerinin ayaklarına dolanır. Sünnetullah’a (kâfirlerin helâkına) bakmazlar mı? Allah’ın sünnetinde hiçbir değişiklik bulamazsın, Allah’ın sünnetinde hiçbir sapma da bulamazsın.

44.Bunlar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonlarının ne olduğuna bakıp ibret almazlar mı? Halbuki o kavimler bunlardan daha güçlüydüler. Allah’ı göklerde ve yerde aciz bırakabilecek hiç kimse yoktur. O her şeyi bilir, her şeye kâdirdir (ölçü koyar-güç yetirir).

45.Allah, yaptıkları yüzünden insanları hemen cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde tek canlı bile kalmazdı. Fakat, Allah onları cezalandırmayı belirlenen vakte kadar erteliyor. Allah kullarının yapıp-ettiklerini görmektedir.

 

X