19 Mart 2024 Salı
MENÜ
SON YAZILAR

BAŞLICA HARAMLAR (VE HELÂLLER)

 

BAŞLICA HARAMLAR (VE HELÂLLER)

Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla.

[TÂHRİM 66.1: Ey Nebi! Eşlerinin rızasını kazanmak için, Allah’ın helâl kıldığı şeyi neden kendine haram ediyorsun? Allah yine de çok bağışlayıcıdır, engin merhamet kaynağıdır. (5.87*6.119)

NOT: Haram koyma yetkisi Allah’a aittir. O’nun haram kılmadığını hiç kimse haram kılamaz. Kur’an’da haramlar sayılmış olduğundan, bunların dışındakilerin helâl oldukları kabul edilmektedir.]

BAKARA 2.79: Kitabı elleriyle (tahrif ederek) yazıp, sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için “Bu, Allah katındandır diyenlerin vay haline!" Elleriyle yazdıklarından dolayı yazıklar olsun onlara, kazandıklarından dolayı da yazıklar olsun! (2.159*2.174*3.78*5.15*5.44*6.91)

BAKARA 2.159: Katımızdan indirdiğimiz apaçık belgeleri ve delilleri Kitapta insanlara bildirdikten sonra onu gizleyenlere; Allah ve lânet etme yeteneğine sahip tüm varlıklar lânet edeceklerdir.

BAKARA 2.168: Ey insanlar! Yeryüzündeki helâl ve temiz olan her şeyden yararlanın! Şeytanın izinden gitmeyin! Zira o sizin düşmanınızdır. (2.57*2.172*5.4*5.88*7.160)

BAKARA 2.169: O (Şeytan) size; sadece kötülüğü, haddi aşmayı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

BAKARA 2.172: Ey iman edenler! Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerin temiz olanlarından yiyin! Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, O'na karşı görevlerinizi hakkıyla yerine getirin.

BAKARA 2.173: Allah, size yalnızca leşi, akmış kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanı haram kıldı. Kim bunları yemeye mecbur kalır da birinin hakkına saldırmadan ve ihtiyaç sınırını da aşmadan bunlardan yerse, ona bir günah yoktur. Çünkü Allah, çok affedici ve çok merhametlidir. (5.3*6.121*6.145*16.115)

BAKARA 2.174,175: Şüphesiz Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyenler ve bunu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına doldurdukları ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onları temizlemeyecektir. Can yakıcı bir azap da onların olacaktır. Onlar, hidâyet karşılığında sapıklığı, mağfiret karşılığında âzabı tercih edenlerdir. Onlar, ateşe karşı ne kadar da dayanıklılar?

BAKARA 2.177: İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, nebilere inanıp güvenen kişinin yaptığıdır. Bu kişiler; yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, esir ve kölelere sevdiği maldan harcarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Anlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirirler. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabrederler. İşte doğru olanlar onlardır, müttakîler de onlardır. (4.136)

BAKARA 2.178: Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, esire karşı esir, kadına karşı kadın (öldürebilirsiniz, fazlası değil). Kim, öldürülenin kardeşi (mirasçısı) tarafından bir bedel karşılığı bağışlanırsa marufa uygun olarak bedeli güzelce ödesin. Böyle olması, Rabbiniz tarafından yapılmış bir hafifletme ve bir iyiliktir. Kim bundan sonra da düşmanlığa devam ederse, ona acı bir azap vardır. (2.179*4.92*4.93*5.32*5.45*17.33)

BAKARA 2.179: Ey Ulü'l-elbâb (aklı selim ve sağduyu sahipleri), kısasta sizin için hayat vardır, belki bu sayede (birbirinizin kanını dökmekten) korunursunuz.

BAKARA 2.195: Mallarınızı Allah yolunda harcayın da kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, çünkü Allah, iyilik edenleri sever.

BAKARA 2.219: Sana hamr’ı (sarhoşluk veren maddeleri) ve kumarı soruyorlar. De ki: “Onların her ikisinde de insanlar için büyük zararlar ve birtakım menfaatler vardır. Ama bunların verdikleri zararlar, sağlayacakları faydalardan çok daha büyüktür. ”Neyi (hayra) harcayacaklarını” soruyorlar. De ki: “İhtiyacınızdan fazlasını!” Allah, düşünesiniz diye âyetlerini size böyle açıklıyor. (5.90,91)

BAKARA 2.222: Sana kadınların ay hâli hakkında soruyorlar. De ki: “O bir eziyettir. Ay hâli sırasında kadınlarınızı (rahat) bırakın ve onlar temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman, Allah’ın size emrettiği gibi yaklaşın. ”İyi bilin ki; Allah, tevbe edenleri ve arınıp temizlenenleri sever.

BAKARA 2.229: O talak (dönüşü mümkün olan boşama) iki defa olur. Bundan sonra kadını ya iyilikle tutmak ya da (son defa boşayıp) güzellikle ayrılmak gerekir. Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacağınızdan korkmanız hariç, onlara verdiklerinizden (mehir ve hediyelerden) bir şeyi geri almanız size helâl olmaz. (Ey iman edenler!) Allah’ın koyduğu sınırlarda eşlerin duramayacaklarından endişe ederseniz, bu durumda kadının (kocasından aldıklarını) fidye olarak verip kendini kurtarmasında (iftida hakkı) her ikisi için de günah olmaz. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır, sakın ha onları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları aşanlar, kendilerine zulmetmiş olurlar.

BAKARA 2.267: Ey iman edenler! Çalışıp kazandıklarınızdan ve yerden sizin için bitirdiğimiz şeylerin iyilerinden hayra harcayın! Size verildiğinde almayı istemeyeceğiniz şeylerden başkalarına vermeye kalkmayın! Bilin ki Allah’ın hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, ne yaparsa en güzelini yapar.

BAKARA 2.275: Faiz yiyenler, şeytanın aklını çeldiği kimseler gibi davranırlar; Bu onların, “Alışveriş de tıpkı faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Oysa ki Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bu nedenle kim, Rabbinin öğüdünü dinler ve faizi almaktan vazgeçerse, önceden aldıkları kendine kalır ve onun hesabı Allah’a aittir. Her kim de faizi almaya devam ederse işte onlar cehennem ahalisidir ve orada ebedi kalacaklardır. (2.276*2.277*2.278*2.279*2.280*3.130*30.39)

BAKARA 2.276: Allah, faizi (kazancını) daraltır ama yapılan hayırları (zekât ve sadakaları) kat kat artırarak bereketlendirir. Allah, âyetleri görmezden gelen ve günâhda ısrar eden hiç kimseyi sevmez.

BAKARA 2.277: Buna mukabil; inanıp güvenerek salih amel işleyenler, namazı istikametle kılan ve zekâtı gönülden gelerek veren kimseler; işte onlar, mükâfatlarını Rablerinden alacaklar ve onlara ne korku vardır ve ne de üzülürler.

BAKARA 2.278: Ey iman edenler! Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve eğer Allah’a yürekten güveniyorsanız (müminseniz), kalan faiz alacaklarınızdan vazgeçin.

BAKARA 2.279: Fakat, eğer bunu yapmazsanız, bilin ki Allah’a ve Rasulüne savaş açmış sayılırsınız. Ama, eğer tevbe ederseniz sermayenizi (geri almaya) hak kazanırsınız. Böylece ne haksızlık yapmış ne de haksızlığa uğramış olursunuz. (Not: Allah’a ve Rasulüne savaş açanların cezası Maide 5. 33 de belirtilmiştir.)

BAKARA 2.280: Şayet borçlu güç durumdaysa, rahatlayıncaya kadar ona vade tanıyın. Alacağınızı tamamıyla silmek (zekâta ve sadakaya saymak), eğer bilirseniz sizin için daha hayırlıdır.

BAKARA 2.281: Allah’ın huzuruna çıkarılacağınız o günden (mahşer gününden) çekinip korunun. O gün, herkese kazandıkları tam olarak verilecek ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır.

BAKARA 2.282: Ey inananlar, birbirinize belli bir vadeye kadar borçlandığınızda borcunuzu yazın. Aranızdaki bir yazıcı, borcu doğru olarak yazsın. Yazıcı yazmaktan kaçınmasın, Allah’ın öğrettiği gibi yazsın. Borçlu olan özenle yazdırsın, Rabbinden çekinsin de yazdırırken borcunu eksiltmesin. Borçlu olan güçsüz veya yazdıramayacak durumda ise onun velisi doğru olarak yazdırsın. Borcun yazılmasında erkeklerden iki kişiyi de şahit tutun. İki erkek yoksa, bir erkek ile iki kadın da olur. Bunlar, şahitliğini kabul edeceğiniz kişilerden olsunlar. Kadınlardan biri unutur veya yanılırsa, diğeri hatırlatır. Şahitler çağrıldıklarında şahitlik etmekten kaçınmasınlar. Borç ister büyük ister küçük olsun, vadesiyle birlikte yazmaktan üşenmeyin. Allah katında böylesi daha düzgün, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Alışverişi peşin yapıyorsanız, onu yazmamanızdan dolayı size bir vebal yoktur. Bir de, alım satımlarınızı şahit huzurunda yapın. Ancak bundan, yazan da, şahitler de zarar görmesin, onlara zarar verirseniz yoldan çıkmış olursunuz. Allah’tan çekinerek korunun, bunu size Allah öğretiyor, Allah her şeyi bilendir. (2.283*4.135)

BAKARA 2.283: Yolculukta olur da borcu yazacak birisini bulamazsanız, borçludan rehin alabilirsiniz. Alacaklı borçluya güvenir de (rehin almazsa) kendine güvenilen borçlu, Allah’tan çekinsin de güveni kötüye kullanmasın. Şahitler, şahitliği gizlemesinler, kim gizlerse kötülük yapmış olur. Allah, yaptığınız her şeyi bilmektedir. (NOT: FAİZ (RİBA) RİSALESİNDE AYRINTILI BİLGİ VERİLMİŞTİR.)

AL-İ İMRAN 3.50: (İsa) Ben, size benden önce gönderilen Tevrat’ı tasdik etmek ve daha önce haram kılınan şeylerden bazılarını helâl kılmak için gönderildim ve size Rabbinizden bir mesaj getirdim: Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

AL-İ İMRAN 3.78: Onlardan öylesi de var ki; söyledikleri kitapta olmadığı halde, kitaptan sanmanız için dillerini eğip bükerek farklı farklı okurlar ve "Bu Allah'ın katındandır" derler. Sonuçta onlar bile bile Allah'a iftira etmiş olurlar.

AL-İ İMRAN 3.130: Ey iman edenler! Faizi kat kat artırarak yemeyin. Allah’ın bu yasağını çiğnemekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

AL-İ İMRAN 3.131: Kâfirler için hazırlanmış olan cehennemden (Allah'ın emirlerine uyarak) kendinizi koruyun.

NİSA 4. 15: Kadınlarınızdan o yüz kızartıcı (sevicilik) suçunu işleyenlere karşı aranızdan dört şahit getirin. Bunlar (dört kişi) şahitlik ederlerse, onları ölünceye kadar yahut Allah onlara (tevbe ve /veya evlilik gibi) bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin. (4.16*17.32*24.2-9*25.68*31.13)

NİSA 4. 16: Aranızdan iki erkek fuhuş (livata) yaparsa onları cezalandırın. Eğer tevbe edip durumlarını düzeltirlerse artık onları cezalandırmaktan vazgeçin. Çünkü Allah tevbeleri kabul edendir, engin merhamet sahibidir.

NİSA 4.25: Esir kadınlar evlendikten sonra yüz kızartıcı bir suç (zina) işlerlerse, onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı (elli celde) uygulanır.

NİSA 4.43: Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüpken de yıkanıncaya kadar namaz kılmayın. Eğer hasta veya yolcu iseniz yahut tuvalete gitmişseniz veyahut kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş sonra da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin. Ellerinizi, kollarınızı ve yüzünüzü onunla mesh edin. Şüphesiz Allah, çok affedici ve engin merhamet sahibidir.

NİSA 4.48: Allah, kendisine ortak koşulmasını (şirki) bağışlamaz. Şirkten uzak kalan kimselerin bunun dışındaki günahlarını bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa (ortak oluşturursa), O’na büyük bir iftira ederek korkunç bir günah işlemiş olur. (4.116*6.151*9.31*25.68*31.13)

NİSA 4.92: Hataen olması hariç, bir müminin diğer bir mümini öldürmeye asla hakkı yoktur. Hataen bir mümini öldürenin; mümin bir esiri özgürlüğüne kavuşturması ve öldürülenin ailesine diyet (kan bedeli) ödemesi gerekir, eğer onlar diyeti bağışlarlarsa o başka. Yanlışlıkla öldürülen mümin size düşman olan bir topluma mensup ise o zaman mümin bir esiri özgürlüğe kavuşturmak gerekir (ayrıca diyet ödemek gerekmez). Ama, sizinle sulh anlaşması olan bir topluma mensupsa, mümin bir esiri özgürlüğüne kavuşturmak ve ayrıca diyet ödemek gerekir. Buna imkân bulamayanlar, tevbesinin Allah tarafından kabulü için peş-peşe iki ay oruç tutmalıdır. Zira Allah, her şeyi bilendir, her hükmünde tam isabet edendir.

NİSA 4.93: Kim bir mümini kasten öldürürse onun (âhiretteki) cezası, içinde ebedi kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetleyip rahmetinden uzaklaştırmış ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.

NİSA 4.116: Allah, kendisine şirk (ortak) koşulmasını bağışlamaz, şirkten uzak olanların bunun dışındaki günahlarını bağışlar. Allah’a şirk koşanlar ise derin bir sapıklığa düşmüş olurlar.

NİSA 4. 135: Ey iman edenler! Kendi aleyhinize veya ana-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa adaleti titizlikle ayakta tutan ve Allah için şahitlik yapan kimseler olun. Hakkında şahitlik ettiğiniz kimseler zengin de olsa, fakir de olsa adaletten ayrılmayın. Çünkü Allah’ın hakkını korumak (adaletten ayrılmamak), zengin ve fakirin, ana-baba ve akrabaların haklarını korumaktan daha önemlidir, Allah onların haklarını sizden daha iyi gözetir. Sakın hislerinize uyarak adaleti terk etmeyin. Eğer sözü eğip-bükerek gerçeği çarpıtır veya şahitlikten vazgeçerseniz şüphesiz ki Allah, yaptığınız her şeyi çok iyi bilmektedir. (2.282*2.283)

NİSA 4. 136: Ey iman edenler! Allah’a, Elçisine, o elçiye indirdiği Kitaba ve daha önce indirilen Kitaplara iman edin (inanıp-güvenin). Kim, Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkâr ederek kâfir olursa, işte o tam olarak sapıtmış demektir.

NİSA 4.160: Yahudilerin işledikleri zulümlerden dolayı, önceden helal kılınmış temiz şeylerin bir kısmını onlara haram kıldık. Çünkü hem kendileri Allah yolundan sapıyorlar ve hem de birçok kimseyi saptırıyorlardı.

MÂİDE 5.1: Ey iman edenler! Sözleşmelere sadakat gösterin (gereğini yapın). Size bildirilenler dışındaki hayvanların eti helâl kılınmıştır, ancak ihramlıyken avlanmanız helâl değildir. Allah dilediği hükmü verir (dilediğini helâl, dilediğini haram kılar).

MÂİDE 5.3: Kesilmeden ölmüş (murdar) hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar size haram kılınmıştır. Eğer ölmeden önce kesmemişseniz; boğularak ölen, dövülerek öldürülen, yüksekten düşerek ölen, boynuzlanarak öldürülen veya yırtıcılar tarafından ısırılarak öldürülenler haramdır. Putlar için kesilen hayvanlar, ayrıca zar atarak ve fal bakarak geleceğe ilişkin kehanette bulunmanız da haramdır. Bunlar yoldan çıkmaktır (sapıklıktır). Bugün kafirler, dininizden (çıkacağınızdan) ümitlerini tamamen kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, Ben’den korkun! Bugün dininizi, sizin için kemale erdirdim ve size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm’ı (Allah’a teslimiyeti) uygun gördüm. Her kim günaha eğilimi olmadan zorda kalarak (bu yasakları çiğnemeye) mecbur kalırsa Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.

MÂİDE 5.4: Sana, kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: ”Temiz ve güzel olanlar size helâl kılındı.” Eğittiğiniz ve Allah’ın size verdiği bilgi ile yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için yakaladıklarını “Bismillah (Allah'ın adıyla)” diyerek yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının, çünkü Allah hesabı çabuk görendir.

MÂİDE 5.5: Bugün, temiz ve güzel olanlar size helâl kılındı. Kendilerine Kitap verilmiş olanların yiyecekleri de size helâldir, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Kendinizi korumuş, iffetli yaşamış ve gizli dost da tutmamışsanız, iffetli hür ve mümin kadınlar ile kendilerine sizden önce Kitap verilmiş olanların iffetli kadınları, mehirlerini vererek (nikahlamanız) halinde size helâldır. Her kim Allah’ın âyetlerini (hükümlerini) inkâr ederse, onun iyilik namına yaptıkları boşa gider ve ahirette kaybedenlerden olur.

MÂİDE 5.15: Ey Ehl-i Kitap! Kitabınızdan gizlediklerinizden birçoğunu açıklayıp ortaya çıkaran, birçoğunun da üzerinde durmayan elçimiz geldi. Artık size Allah’tan bir nur ve açık bir mesaj (Kitap) ulaşmıştır.

MÂİDE 5.32: Bundan dolayı İsrailoğulları’na şöyle vahyettik: Öldürülen bir cana karşılık (kısas) olmaksızın veya yeryüzünde fitne-fesadı önlemek gayesiyle olmaksızın kim bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Elçilerimiz İsrailoğulları’na, (adam öldürme ve fesad çıkarmanın günah olduğunu bildiren) açık delillerle gelmişlerdi, buna rağmen onların çoğu aşırılıktan vazgeçmediler.

MÂİDE 5.33: Allah’a ve Rasulü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğu (fitne-fesadı) yaymaya çalışanların cezası sadece (işledikleri suça göre); ya öldürülmeleri, veya asılmaları, yahut ellerinin ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi, veyahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bunlar, dünyada uğrayacakları rezilliktir. Ahirette ise onları büyük bir azap beklemektedir.

MÂİDE 5.44: İçinde hidayet (rehber) ve nur olan Tevrat’ı Biz indirdik. Allah’a teslim olmuş nebîler, Yahudilere onunla hüküm verirlerdi. Rabbâniler (gerçek dindarlar) ve ahbâr (din bilginleri) de Allah’ın Kitabı’nı korumakla görevli olduklarından; Tevrat’ın Allah’ın Kitabı olduğuna şahitlik ederler ve onunla hüküm verirlerdi. O halde, insanlardan korkmayın Ben’den korkun. Âyetlerimi geçici bir bedelle satmayın. Allah'ınindirdiğiyle hükmetmeyenler, kâfirlerin ta kendileridir.

MÂİDE 5.45: Onlara o kitapta (Tevrat’ta) şunu yazdık: Cana-can, göze-göz, buruna-burun, kulağa-kulak, dişe-diş ve yaralamalara eş değer kısas (karşılık) gerekir. Kim bağışlarsa (kısas hakkından vazgeçerse) kendi günahları için keffaret olur. Ama, Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar zâlimlerdir.

MÂİDE 5.72: ”Meryem oğlu Mesih Allah’tır” diyenler, kâfir olurlar. Oysa Mesih onlara şöyle demişti: “Ey İsrailoğulları! Hem benim hem de sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa Allah ona cenneti yasak (haram) eder ve onun gideceği yer cehennemdir. Zalimlerin ise yardımcısı olmaz.”                                                                                            

MÂİDE 5.87: Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı nimetlerden temiz ve hoş olanları kendinize yasaklayarak aşırı gitmeyin. Allah, aşırı gidenleri sevmez. (6.119*66.1)                    

MÂİDE 5.88: Allah’ın size verdiği rızıkların helâl, temiz ve hoş olanlarından yiyin. İnanıp güvendiğiniz Allah’tan çekinin.                                                                                                                        

MÂİDE 5.89: Allah, düşünmeden ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ama yemin ederek kendinizi bağladıklarınızdan sizi sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozmanın keffâreti; ailenize yedirdiğinizin yemeğin ortalamasından on fakiri doyurmak veya giydiklerinizin orta hallisiyle onları giydirmek yahut bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır. Bunları yapamayan kimse (peş peşe) üç gün oruç tutar. Bozduğunuz yeminlerin keffâreti işte budur. Yeminlerinizi yerine getirin. Allah, âyetlerini size böyle açıklar ki görevinizi yerine getiresiniz.                            

MÂİDE 5.90: Ey iman edenler (inanıp güvenenler)! Hamr (kişiyi uyuşturup sarhoş eden maddeler), kumar, putlar (dikili taşlar) ve fal okları şeytan işi pisliklerdir. Onlardan uzak durun ki umduğunuza kavuşasınız. (2.219*5.91)                                                                                          

MÂİDE 5.91: Şeytanın isteği, hamr (kişiyi uyuşturup sarhoş eden maddeler) ve kumar yoluyla sizin aranıza düşmanlık ve nefret sokmak, sizi Allah’ın Zikri’nden (Kur’an’dan) ve namazdan alıkoymaktır. Artık vazgeçersiniz değil mi?                                                   

MÂİDE 5.92: Allah’a itaat edin, Elçi’nin getirdiğine itaat edin ve (haramlardan) kaçının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki elçinin sorumluluğu açık bir tebliğden ibarettir.                                                      

MÂİDE 5.95: Ey iman edenler! Avı, ihramlıyken öldürmeyin. Hanginiz onu, bilerek öldürürse öldürdüğüne denk (koyun, keçi, sığır, deve cinsi) bir hayvanı kurban olarak Kâbe’ye göndermelidir. Denklik kararını sizden güvenilir iki kişi versinler. Ceza, yoksulları doyuracak keffâret yahut suçu dengeleyecek oruç şeklinde de olur. Bu, işlediği suçun cezasını çekmesi içindir. Allah, önceden yaptıklarınızı bağışlamıştır. Bundan sonra kim önceki suça (günaha geri) dönerse Allah ona hak ettiği cezayı verir. Üstün olan, hak edildiği kadar cezayı veren Allah’tır.  

MÂİDE 5.96: Deniz (göl ve nehir) hayvanlarını avlamak ve yemek size helâl kılındı ki, hem siz yararlanın hem de yolcular ondan yararlansın. Kara avı ise ihramda olduğunuz sürece haram kılındı. Bir gün topluca huzuruna çıkarılacağınız Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun.

MÂİDE 6.91: (O Yahudiler) “Allah hiçbir insana bir şey (vahiy) indirmemiştir” diyerek Allah’ı gereği gibi takdir edemediler. Onlara şöyle de: “Öyleyse insanları aydınlatması ve onlara rehber olması için Musa’nın getirdiği Kitabı indiren kimdir?” Siz onu yazılı hale getiriyor, işinize geleni ortaya çıkarıyor birçoğunu da gizliyorsunuz. Ayrıca size de, atalarınıza da bilmediğiniz şeyler (bu Kitap sayesinde) öğretildi. Onlara: “O Kitabı indiren Allah’tır” diye cevap ver, sonra onları bırak daldıkları boş laflarla oyalanıp dursunlar.            

EN’AM 6.119: Neye dayanarak Allah’ın adı anılarak (kesilenlerden) yemiyorsunuz? Halbuki Allah, zorda kalmadığınız sürece yenmesi haram olanları size açıkça bildirmiştir. Onların birçoğu, hiçbir bilgiye dayanmadan sırf keyiflerine uyarak (yasak alanını genişleterek) başkalarını saptırmaktadır. Fakat Allah, kimlerin haddi aştığını çok iyi bilmektedir. (5.87*66.1)                                                                                          EN’AM 6.120: Günahın açığından da gizlisinden de uzak durun (kaçının). Zira, günahkâr kimseler işlediklerinin cezasını çekeceklerdir.                     

EN’AM 6.121: Üzerine Allah’ın adı anılmayıp başkasının adı anıldığından fısk olduğu kesin olan şeylerden yemeyin! Şeytanlar kendi dostlarına (bu gibi konularda) sizi tartışmaya çekmeyi telkin ederler. Eğer onların (dediklerine) uyarsanız, siz de onlar gibi müşrik olursunuz!

EN’AM 6.136: Bu zâlimler, bizim yetiştirdiğimiz ekinlerden ve en’amdan (koyun, keçi, sığır, deve cinsi büyükbaş) Allah’a da pay ayırırlar ve kendi saçma anlayışlarına göre “Bunlar Allah’ın, bunlar da O’na ortak olan ilahlarımızın” derler. Üstelik, ilahları için ayırdıklarından Allah’ın payına aktarma yapılmazken, Allah için ayırdıklarından ilahlarının payına kolayca aktarma yapıyorlar. Bunlar ne kötü hüküm veriyorlar!                                        

EN’AM 6.137: Suç ortakları bu paylaştırmayı, müşriklerin çoğuna güzel gösterdikleri gibi onları mahvetmek ve dinlerini iyice bozmak için çocuklarını öldürmeyi bile güzel gösteriyordu. Bu gibi konularda tercihi Allah yapsaydı elbette bunu yapamazlardı. Öyleyse sen onları, yalan ve iftiralarıyla başbaşa bırak

EN’AM 6.138: Yine batıl inançlarına göre derler ki: “Şu hayvanlar ve ekinler kutsaldır, bizim izin verdiklerimizden başka kimse onlardan yiyemez! Ayrıca şu hayvanlara yük vurulması ve binilmesi haram kılınmıştır!” Bunun gibi, bazı hayvanları keserken Allah’ın adını anmazlar. İşte bütün bunlar onların Allah adına uydurdukları yalandan başka bir şey değildir. Allah da onları uydurdukları yalan ve iftiralar yüzünden cezalandıracaktır.

EN’AM 6.139: Yine şöyle derler: “Şu hayvanların yavruları canlı doğarsa onların etini sadece erkeklerimiz yiyebilir. Şayet yavru ölü doğarsa erkeklerin yanı sıra kadınlar da yiyebilir.” Kendi başlarına helal-haram koydukları için Allah onları cezalandıracaktır. Allah, her hükmünde tam isabet kaydeden ve her şeyi en mükemmel yapandır

EN’AM 6.140: Cehaletleri ve beyinsizlikleri yüzünden çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiklerini, Allah’a iftira ederek haram kılanlar kesinlikle ziyana uğramışlar, yollarını sapıtmışlar ve doğru yolu bulamamışlardır.

 EN’AM 6.143: (Müşriklerin iddiasına göre) erkekli-dişili dört çift hayvanın etinin yenmesi haram kılınmıştır; koyundan bir çift, keçiden bir çift. Onlara de ki: “Allah bu hayvanların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa dişilerin rahimlerinde olan yavrularını mı haram kıldı? Eğer iddianızda samimiyseniz, buna ilahi kaynaklı bilgiyle cevap verin bakalım!”

EN’AM 6.144: Yine, deveden bir çift ve sığırdan bir çift. De ki: “Allah bu hayvanların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa dişilerin rahimlerinde olan yavrularını mı haram kıldı? Yoksa Allah bunları haram kılarken siz O’nun yanında mıydınız?” O halde, hiçbir bilgiye dayanmadan, (sırf insanları saptırmak için) Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Bilin ki Allah, zalimleri (zulmü terk etmedikleri takdirde) doğru yola iletmez.

EN’AM 6.145: Rasulüm! Onlara de ki: ”Bana vahyedilenler arasında, yenmesi haram kılınan yiyecekler olarak; (kesilmeden) ölmüş hayvanın eti, akıtılmış kanı, bir pislik olan domuz etini, sapıklıkla Allah’tan başkası adına kesilen hayvanın etini görüyorum. Zorda kalan olursa aşırıya gitmeden bunlardan da yiyebilir. Çünkü Rabbin, çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.

EN’AM 6.146: Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sığır ve koyunların sırt, bağırsak ve kemik yağları dışındaki iç yağlarını da haram kıldık. Böylece işledikleri zulümler yüzünden onları cezalandırdık. Biz elbette doğruyu söyleriz.

EN’AM 6.147: Bu gerçeğe rağmen eğer seni yalanlarlarsa onlara de ki: Rabbiniz sınırsız merhamet sahibidir, ama günaha gömülüp gidenleri cezalandırması da kaçınılmazdır.

EN’AM 6.148: Müşrikler diyecekler ki: “Allah (mümin olmamızı) tercih etseydi biz de, atalarımız da şirke düşmezdik, herhangi bir şeyi de kendimize haram kılmazdık!” Onlardan öncekiler de böyle yalanlara sarıldılar ama sonunda azabımızı tattılar. De ki: “Yanınızda bir bilgi ve belgeniz varsa çıkarıp bize gösterin, ama siz sadece zanlarınızın peşinden gidiyor ve yalan söylüyorsunuz!”                                                                                                                                 

EN’AM 6.149: Onlara şöyle de: “Herkesi susturan kesin delil Allah’a aittir. Eğer tercihi Allah yapsaydı elbette hepinizi doğru yola getirirdi (ama tercihi size bıraktı

EN’AM 6.150: Yine de ki: “Bunları Allah’ın haram kıldığına tanıklık edecek şahitlerinizi getirin de görelim.” Eğer bazıları (yalan) şahitlik edecek olurlarsa, sakın sen onlara inanma. Âyetlerimizi yalanlayan ve ahirete inanmayıp da bazı varlıkları Rablerine denk tutanların boş arzu ve heveslerine sakın uyma.                            EN’AM 6.151: Onlara de ki: “Gelin size Allah’ın neleri farz kıldığını bildireyim: Allah’tan başka varlıklara ilâhlık yakıştırmayın, Ana-babaya iyi davranın, açlık korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, çünkü sizin rızkınızı da çocuklarınızın rızkını da O verir, açık veya gizli hiçbir günaha ve hayasızlığa yaklaşmayın. Haklı bir sebep olmaksızın Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın.” Allah bunları emretmektedir ki aklınızı kullanıp hatalara düşmeyin.

EN’AM 6.152: Allah’ın şunları da emrettiğini bilin: “Rüşt çağına (malını yönetebilecek duruma) gelinceye kadar yetimin malına en güzel bir şekilde yaklaşın. Ölçü ve tartıda doğruluktan ayrılmayın (hataen olursa) bilin ki Biz, insanı gücünün yetmediği bir şeyle sorumlu tutmayız. Bir söz söylediğinizde, akrabanız dahi olsa mutlaka adaleti gözetip doğruyu söyleyin. Allah’a ve insanlara verdiğiniz sözleri yerine getirin.”

A’RAF 7.32: Onlara sor: “Allah’ın kulları için yarattığı zîneti, iyi ve temiz rızıkları haram kılan kimdir?” Cevap ver onlara: “Bunlar dünya hayatında (herkesle birlikte) müminler içindir, Kıyamet Günü ise sadece müminlere has olacaktır.” Biz, bilen bir topluluk için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.                                                                         

 A’RAF 7.33: Onlara yine de: “Rabbim; gizli veya açık kötülükleri, günahın her türlüsünü, haddi aşmayı, Allah’tan başkalarına ilahlık yakıştırmanızı ve kendi-kendinize haramlar uydurarak bunları Allah’a isnad etmenizi yasaklamıştır.”                                                                   

A’RAF 7. 80-84: Lût’u da kavmine elçi olarak gönderdik, onlara şöyle dedi: “Sizden önce hiç kimsenin yapmadığı iğrenç bir şeyi (fuhşu) siz nasıl yaparsınız? Kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yöneliyorsunuz. Doğrusu siz haddi aşan azgın bir kavimsiniz!” Kavmi şu cevabı verdi: “Memleketinizden çıkarın şunları, ne kadar da temiz insanlarmış böyle!” Biz de Lût’u ve ona inanan ailesini kurtardık, fakat karısı geride kalıp helâk edilenlerden oldu. Üzerlerine pişmiş, sert taşlar yağdırdık.                                                                                                        

 A’RAF 7.157: İnanıp (güvenen) bu kimseler; ellerindeki Tevrat ve İncil’de geleceği bildirilen ve Ümmi olan Nebi ve Rasul’e uyarlar. Ümmi olan Nebi ve Rasul; onlara marufu (iyiliği) emreder, münkeri (fenalığı) yasaklar. Temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Onların üzerlerindeki Isr’larını (ağır yüklerini) indirir, bağları ve zincirleri çözer. Ona inanan, onu destekleyen, ona yardım eden, ona indirilen Nûr’a (Kur’an’a) uyanlar kurtuluşa eren kimseler olacaktır. (Not: Ümmi, kısaca Ehli Kitaptan olmayan demektir.)    

A’RAF 7.160: Biz onları on iki boya (oymağa) ayırdık. Kavmi Musa’dan su isteyince o da Bize yakardı ve “Değneğini taşa vur!” diye vahyettik. Musa değneğini vurunca taştan on iki pınar fışkırdı. İsrailoğullarının on iki boyundan her biri kendi içeceği kaynağı öğrendi. Ayrıca, bulutları onların üzerine (çölde) gölgelik yaptık, onlara kudret helvası ile bıldırcın eti verdik ve “Size verdiğimiz güzel rızıklardan yiyin” dedik. Buna rağmen onlar (nankörlük) ettiler ve böyle yaparak Bize değil kendilerine zulmettiler

TEVBE 9.31: Onlar; Ahbârı (din bilginlerini), ruhbânı (din adamlarını) ve Meryem oğlu Mesih’i Allah’tan başka rabler edindiler. Oysa onlara, sadece tek bir ilaha (Allah’a) kul olmaları emredilmişti. O’ndan başka ilah yoktur, Allah onların şirk koştukları şeylerden uzaktır. 

YÛNUS 10.59: De ki: “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden bir kısmını helâl, bir kısmını haram saymaktasınız? De ki: “Bunu size Allah mı bildirdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”                           

YÛNUS 10.60: Allah adına yalan uyduranlar Kıyamet Günü’nü ne sanıyorlar? Allah’ın insanlara ikramı boldur ama onların çoğu buna şükretmezler                                   

HÛD 11. 77-82: Melekler Lût’a geldiklerinde, kavminin ahlâksızlığı yüzünden çok zor duruma düştü, göğsü daraldı ve “(Eyvah!) Bugün çok sıkıntılı bir gün olacak” dedi. Önceden (livata) yapmaya alışkın olan kavmi koşarak geldi. Lût onlara: “Ey kavmim! (Misafirlerime sakın dokunmayın), İşte (kavmimin) kızları. Sizin için en temiz olanı kızlarla evlenmektir. Allah’tan korkun ve beni misafirlerime rezil etmeyin. İçinizde hiç akıllı adam yok mu?” Onlar: “Sen de biliyorsun ki, bizim senin (kavminin) kızlarında gözümüz yok, aslında sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler. Lût: “Keşke size karşı koyacak bir gücüm ya da sağlam bir kaleye sığınabilme imkânım olsaydı” dedi. Melekler şöyle dediler: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar asla sana zarar veremeyecekler. Sen geceleyin aile fertlerinle birlikte çık git ve içinizden hiç kimse arkasına bakmasın, geri kalmasın. Ama karın hâriç. Çünkü sapık kavminin başına gelecek olan âzab, onun da başına gelecektir. Azabın zamanı sabah vaktidir ve sabah da çok yakın, onun için acele et!” Nihayet âzab hükmümüz gelince, onların yaşadıkları bölgenin altını-üstüne getirdik ve üzerlerine pişmiş, sert taşlar yağdırdık.                                                                                                                

İBRÂHÎM 14.2: O Allah’tır ki, göklerde ve yerde olan her şey O’na aittir. Kâfirlerin, suçlarıyla orantılı bir cezadan dolayı çekecekleri ceza var.                                             

İBRÂHÎM 14.3: Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler, başkalarını da Allah yolundan çevirmeye ve o yolu çapraşık ve dolambaçlı göstermeye çalışırlar. Böylece onlar derin bir sapıklığın içindedirler.

HİCR 15 72-74: Melekler: “Ey Lût! Hayatın üzerine yemin ederiz ki, şehvet bunların başlarını döndürmüş, ne yaptıklarını bilmiyorlar” demişlerdi. Sonunda tan yeri ağarırken korkunç bir çığlık onları yakalayıvermişti. Şehrin altını-üstüne getirmiş ve üzerlerine pişmiş, sert taşlar yağdırmıştık.                                              

NAHL 16.90: Allah; adaletli olmayı, iyilik yapmayı, yakınları gözetip-kollamayı emreder. Hayâsızlığı, ahlâksızlığı, azgınlık ve taşkınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için öğüt verir. (Cuma namazlarında hutbeden sonra bu âyetin Arapça metni ve Türkçe meali okunmaktadır.) (2.83*2.169*4.135*6.151*7.33)                                

NAHL 16.91: Aranızda sözleştiğiniz zaman, Allah için verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı şahit gösterip sağlamlaştırdığınız yeminlerinizi bozmayın. Allah yaptığınız her şeyi bilir. (2.224*2.225*3.77*4.33*17.34)                                                                                                                    

NAHL 16.114: Allah’ın size verdiği rızkın helal ve temiz olanlarından yiyin. Kulluğu yalnız O’na yapıyorsanız, O’nun nimetlerine şükredin.                                    

NAHL 16.115: Allah size sadece; leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etini haram kıldı. Fakat, kim başkasının hakkına tecavüz etmeden ve haddi aşmadan bunlardan yemek zorunda kalırsa, Allah bağışlayan ve merhamet edendir.

NAHL 16.116: Dillerinizle yalan uydurup “bu helaldir, bu da haramdır” diyerek, bu yalanınızı Allah’a mal etmeyin. Kendi yalanlarını Allah’a mal edenler asla umduklarına kavuşamazlar.

NAHL 16.117: Böyle yapanların elde edecekleri çok az (dünya menfaatıdır). Âhirette onlara acıklı bir azap vardır.                                                                        

NAHL 16.118: Yahudileşen kimselere, sana bildirdiğimiz bazı şeyleri haram kılmıştık. Bununla Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi-kendilerine zulmettiler

İSRÂ 17.31: Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onların rızkını da, sizin rızkınızı da Biz veriyoruz. Şüphesiz onları öldürmek büyük bir günahtır.                                                              

İSRÂ 17. 32: Ve sakın zinaya yaklaşmayın! Çünkü o arsızca bir hayâsızlık ve çirkin bir yoldur.

İSRÂ 17.33: Haklı sebepler olmadıkça, Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse onun velisine kısas (eşdeğer ceza konusunda) yetki verdik. O da katili öldürme işinde aşırılığa kaçmasın, çünkü o (kısas hakkı verilerek) zaten yardım görmüştür.

İSRÂ 17.34: Onlar reşit oluncaya kadar yetimlerin mallarına niyetlerin en güzeliyle (korumak ve çoğaltmak dışında) yaklaşmayın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin, çünkü verilen sözlerden sorguya çekileceksiniz.                                                        

İSRÂ 17.35: Ölçerken, ölçüyü tam yapın ve doğru teraziyle tartın. Böylesi, hayırlı ve sonu güzel olandır.                               

İSRÂ 17.36: Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin peşine düşme! Çünkü; kulak, göz ve kalp (gönül), peşine düştüklerinden sorumlu tutulacaktır.                           

İSRÂ 17.37: Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.                               

İSRÂ 17.38: Bu anlatılanların kötü ve yasaklanmış olanı, Rabbinin katında hoş olmayan ve uygunsuz olanlardır.                            

İSRÂ 17.70: Biz, Ademoğullarını (akıl ve bilgiyle donatarak) değerli kıldık, karada ve denizde onların ulaşımını sağladık, temiz ve güzel nimetler verdik. Onları yarattıklarımızın birçoğundan da üstün kıldık.                                   

HAC 22.30: Her kim Allah’ın yasaklarına saygı gösterirse, Rabbi katında onun kendi yararınadır. Zaten, size bildirilenler dışında kalan bütün hayvanlar size helâl kılınmıştır

MÜ’MİNÛN 23.51: Ey Rasuller! (Rasullerime tabi olanlar!) Temiz ve helal nimetlerden yiyin ve salih amel işleyin, çünkü Ben sizin ne yaptığınızı bilirim.                                                                        

NÛR 24.2-3: Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz celde (kırbaç) vurun. Allah’a ve Âhiret Günü’ne inanıyorsanız onlara olan acıma duygunuz sizi Allah’ın hükümlerini uygulamaktan alıkoymasın, inananlardan bir gurup da onlara uygulanan cezaya tanıklık etsin. Zina yapan erkek ancak zinakâr bir kadınla, zina yapan bir kadın da ancak zinakâr bir erkekle evlenebilir. Zaten bu (gibi insanlarla evlenmek) müminlere çirkin gösterilmiştir (günahtır).

NÛR 24. 4-5: Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup da bunu ispat için dört şahit getiremeyenlere (iftira cezası olarak) seksen celde (kırbaç) vurun ve onların şahitliğini asla kabul etmeyin. Çünkü onlar fâsıktırlar. Ancak bunun ardından tevbe ederek kendini düzeltenler müstesnadır. Çünkü Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. (4.15*4.16*17.32*25.68)                                                                               

NÛR 24. 6-7: Kendinden başka şahitleri olmadığı halde eşlerini zinayla suçlayan kimselere (kocalara) gelince; onların şahitliği, “kendisinin doğru söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit göstermesi, beşincisinde de eğer yalan söylüyorsam Allah’ın lâneti benim üzerime olsun!” demesidir. (Böylece koca iftira cezasından kurtulur.)

NÛR 24.8-9: “Fakat (kadın) kocasının yalan söylediğine dair dört defa Allah’ı şahit gösterir, beşincisinde de eğer kocam doğru söylüyorsa Allah’ın lâneti benim üzerime olsun!” derse (kadın zina cezasından kurtulur). [İslamî literatürde buna “Lânetleşme” denilmektedir.]

NÛR 24. 11-13: (Rasulün eşine) bu ağır iftirayı atanlar sizin içinizdeki bir grup (münafık) tır. Bu yapılanı kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine bu sizin için bir iyiliktir. Onlardan her birine günah olarak işlediğinin karşılığı ceza vardır. Elebaşı olan ve bu büyük günahı yüklenen (Abdullah b. Ubey) için de çok büyük bir âzap vardır. Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin kendi vicdanları ile hüsn-ü zanda bulunup da “bu apaçık bir iftiradır” demeleri gerekmez miydi? Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Madem ki şahitler getiremediler öyleyse onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler.

NÛR 24. 19: Müminler arasında hayasızca söylentilerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da, âhirette de elem verici bir âzap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

NÛR 24. 22: İçinizden servet sahibi kimseler; akrabaya, yoksullara, Allah yolunda hicret etmiş olanlara (mallarından) vermeyeceklerine dair yemin etmesinler, affedici ve bağışlayıcı olsunlar. Hem Allah’ın sizi bağışlaması hoşunuza gitmez mi? Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.                                                      

NÛR 24.23: Hiçbir şeyden habersiz, iffetiyle yaşayan mümin kadınlara (zina) iftira edenler, dünyada ve âhirette lânetlenmişlerdir ve onlar için büyük bir azap vardır.

NÛR 24. 27: Ey iman edenler! Kendinize ait olmayan evlere, sahiplerinden izin almadan ve orada olanlara selam vermeden girmeyin. Sizin için daha iyi olan budur, umulur ki düşünüp anlarsınız.                                                                                                                            

NÛR 24. 30: (Rasulüm!) Mümin erkeklere söyle; bakışlarını (yasak olandan) sakınsınlar, ferçlerini (iffetlerini) korusunlar. Onlar için en uygun arınma yolu budur. Allah onların yaptıklarından haberdardır.                                                                                  

NÛR 24. 31: Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını (yasak olandan) çevirsinler, ferçlerini (iffetlerini) korusunlar. Zinetlerinden (cazibe ve güzelliklerinden) görünen (zaruri) kısımlar dışındakileri açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine sıkıca bağlasınlar. Kocaları, babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları (üvey oğulları), erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi evlerindeki kadınlar, meşru şekilde malik oldukları kadınlar, emirlerindeki cinsel arzudan yoksun erkek hizmetliler veya kadınların edep yerlerine ilgi duymayan çocuklar dışında hiç kimseye zinetlerini (cazibe ve güzelliklerini) açmasınlar. Yürürken, gizledikleri zinetleri (cazibe ve güzellikleri) bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey iman edenler! Hepiniz Allah’a tevbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.                                                        

FURKÂN 25.67: Onlar, infak ettikleri zaman israf etmezler ve cimrilik yapmazlar. Bu ikisinin arasında dengeli bir şekilde davranırlar.                                      

FURKÂN 25.68: Onlar, Allah’la beraber başka bir ilaha yalvarıp-yakarmazlar, meşru ve haklı bir sebep olmadan Allah’ın dokunulmaz kıldığı cana kıymazlar, zina da etmezler. Çünkü kim bunları yaparsa günaha batmış olur.

FURKÂN 25.69: Ve Kıyamet Gününde onun azabı katlanacak ve onursuzca orada kalacaktır

ANKEBÛT 29. 33-34: Melekler geldiğinde Lût, kavminin gelen misafirlere sarkıntılık edecekleri endişesine kapılarak ne yapacağını şaşırdı. Melekler ona: “Korkma ve bizim için tasalanma; seni, aileni ve sana inananları kurtaracağız. Ancak karın hariç, o geride kalıp helâk olanlar arasında olacak” dediler. “Biz yaptıkları ahlâksızlıklar sebebiyle bu beldenin halkına gökten bir âzab indireceğiz (üzerlerine pişmiş, sert taşlar yağdıracağız).

RÛM 30.39: İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz faizli borç, Allah katında size artış sağlamaz. Allah’ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte mallarını kat-kat artıranlar zekât verenlerdir.

LOKMÂN 31.13: Lokman oğluna öğüt verirken şöyle diyordu: “Yavrucuğum! Allah’tan başkasına ilahî sıfatlar yakıştırma, çünkü O’na ortak koşmak çok büyük bir zulümdür!”

AHZÂB 33.30: Ey Nebi hanımları! İçinizden her kim açık bir hayasızlık yaparsa onun âzabı (mümin hür kadınlara göre) ikiye katlanır, zira bu Allah için çok kolaydır.

MUMTEHANE 60.13: Ey iman edenler! Allah’ın gazap ettiği bir topluluğu dost edinmeyin. Çünkü; mezardakilerin tekrar diriltileceğinden kâfirlerin ümitlerini kestikleri gibi, onlar da âhiretten ümitlerini öyle kesmişlerdir.                                                         

TÂHRİM 66.1: Ey Nebi! Eşlerinin rızasını kazanmak için, Allah’ın helâl kıldığı şeyi neden kendine haram ediyorsun? Allah yine de çok bağışlayıcıdır, engin merhamet kaynağıdır. (5.87*6.119)

(NOT: Bu çalışmamızda sadece “başlıca haramlar” ele alınmıştır.)   

(1nci gözden geçirme yapılmıştır. Harun Sorkun, Haziran.2019)

 

 

X