3/98 ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ
(Medine döneminde nâzil olmuştur ve 200 âyettir. Mushaf’ta 3ncü, inişte 98nci sırada olup, adını 33. âyette geçen İmrân ailesinden almaktadır. İmrân Ailesi: Baba İmrân ve İmrân’ın karısı Hanne ile onların kızları Meryem ve Meryem’in oğlu İsa Mesih. Hanne’nin kızkardeşi Elizabet, Elizabet’in kocası yani İmrân’ın bacanağı Zekeriyya ve Zekeriyya’nın oğlu Yahya.)
E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’ sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1.Elif. Lâm. Mîm.
2.Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur, Hayy’dır/daima diridir, Kayyûm’dur/ varlıkları yaratıp yönetendir.
3.Kendinden öncekileri tasdik eden bu Kitab’ı/Kur’an’ı sana hakk/hakikat olarak O indirdi. Tevrat’ı ve İncil’i de O indirmiştir.
4.İnsanlara hidayeti/doğru yolu göstermek için Furkan’ı/hakkı batıldan
ayırmayı da O indirdi. Şüphesiz ki, Allah’ın âyetlerini inkâr edenlere/
kâfirlere şiddetli bir azap vardır. Allah Azîz’dir/üstün kudret sahibidir,
Züntikâm’dır/cezalandırandır.
5.Muhakkak ki, yerde ve gökte olan hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.
6.Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O’dur. O’ndan başka ilâh
yoktur. O; Azîzdir/kudret sahibidir, Hâkîmdir/hikmet sahibidir.
7.Bu Kitab’ı/Kur’an’ı sana indiren O’dur. Onun bir kısmı muhkem (açıkça anlaşılan ve hüküm bildiren) âyetlerdir ki bunlar Kitab’ın anasını/esasını teşkil ederler. Diğerleri müteşabih/benzeşen (çok anlamlı, yoruma açık) âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu kendi arzularına göre te’vil etmek/yorumlamak için müteşabih âyetlerin peşine düşerler. Onun te’vilini/yorumunu Allah ver râsihûne fil ılmi/ve ilimde derinleşmiş olanlardan başkası bilemez. (Onlar): Biz buna iman ettik hepsi Rabbimiz katındandır! Derler. İllâ ulûl elbâb/aklı selim olanlardan başkası (bu gerçekleri) düşünemez.
(NOT:Bu surenin 164ncü âyetinde: “Rasûl, mü’minlere Kitabı ve Hikmeti/Doğru hüküm çıkarmayı öğretir!” denilmektedir. Bu suretle âyetlerden doğru hüküm çıkarmayı yani âyetlerin yorumunu yalnız Allah’ın yapacağı söylenmiyor, Rasûl’ün de yapacağı ifade ediliyor.
M. Okuyan: Önce; “Onun yorumunu Allah’tan başkası bilemez” mealini vermiş sonra da 6 nolu dip notta: Bu cümle, Allah kelimesinin sonundaki mim secavendi yok sayılarak: “Onun yorumunu Allah ve ilimde derinlik sahibi olanlardan başkası bilemez!” şeklinde tercüme edilebilir demiştir. Secavend’lerin manaya olumsuz etkisine örneklerden sadece birisidir! Secavend Tefsirinde geniş bilgi verilmiştir. H.S.)
8.(Onlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ulaştırdıktan sonra kalplerimizi saptırma, bize katından rahmetini bağışla! Çünkü, yalnız Sen Vehhâb’ sın/çok bağışlayansın! derler.
9.Rabbimiz! Geleceğinden şüphe olmayan o günde/Mahşer Günü’nde bütün insanları toplayacak olan Sen’sin, şüphesiz Allah sözünden dönmez! derler.
10.Şüphesiz ki kâfirlerin malları da çocukları da Allah katında onlara hiçbir yarar sağlamayacaktır. İşte onlar o ateşin/cehennemin yakıtıdırlar.
11.Bunların hali tıpkı Firavun hânedanı ve onlardan öncekilerin haline benzer. Onlar âyetlerimizi yalanlamışlardı, Allah da onları günâhları yüzünden cezalandırmıştı. Allah’ın azabı çok çetindir.
12.Kâfirlere de ki: Yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası ne kötü bir varış yeridir!
13.Karşı karşıya gelen iki grupta sizin için büyük bir âyet/delil vardır: Bir grup Allah yolunda savaşıyordu, diğeri ise kâfirlerdi. (Mü’minler) Onları gözleriyle kendilerinin iki misli olarak görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için bir ibret vardır.
(NOT: Bedir savaşı Müslümanlarla Mekke’li müşrikler arasında yapılan ilk savaştır ve hicretin 2nci yılında yapılmıştır. Rasûlüllah ve ashabı; savaş için yeterli teçhizatı olmayan 300 kişi kadardı. Mekke’li müşriklerin ordusu ise yüzlerce deve ve atlarla takviye edilmiş, iyi teçhizatlı 1.000 kişi civarındaydı. Buna göre kâfirlerin sayısı müslümanların 3 katından da fazlaydı. Böyle olduğu halde Allah, müşrik ordusunu kendilerinin iki misli olarak göstermek suretiyle müslümanların morallerini yükseltmiştir. Enfâl 8.66 da sabreden müminlere, yüz kişiye karşılık iki yüz kişiyi yani kendilerinin iki misli kadar olan müşrikleri yenebilecekleri müjdesi verildi.)
14.Kadınlara, oğullara, altın ve gümüş dolu hazinelere, cins atlara, vel en’âmi/o koyun, keçi, sığır, deve cinsi hayvanlara ve ekinlere aşırı sevgi beslemek insanlara cazip görünür. Bunlar dünya hayatının geçici zevkleridir. Asıl varılacak en güzel yer ise Allah katındadır.
15.De ki: Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Muttâkiler için; içinden ırmaklar akan ve ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın hoşnutluğu vardır! Allah, kullarının yaptıklarını hakkıyla görmektedir.
16.Onlar: Rabbimiz! Şüphesiz biz iman ettik, bizim günâhlarımızı bağışla, bizi ateşin azabından koru! derler.
17.Onlar: Sabreden, dürüst olan, (Allah’a) boyun eğen, infak eden/hayra harcayan ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir.
18.Allah, melekler ve ülül ılmi kâimem bil kıst/adaletten ayrılmayan ilim sahipleri şahitlik etmektedirler ki O’ndan başka ilah yoktur. O, Azîz’dir/ güçlüdür, Hakîm’ dir/hikmet sahibidir.
19.Şüphesiz ki, Allah katında din İslam’dır. Kitap verilmiş olanlar ise, kendilerine bilgi geldikten sonra aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler bilsinler ki Allah hesabı çok çabuk görendir.
20.Seninle tartışanlara de ki: Ben Allah’a teslim oldum, bana uyanlar da! Kendilerine Kitap verilenlere ve ümmilere/vahiyden haberi olmayanlara de ki: Siz de teslim oldunuz mu? Eğer teslim olurlarsa doğru yolu bulmuş olurlar. Yüz çevirirlerse, senin görevin sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.
21.Şüphesiz ki; Allah’ın âyetlerini inkâr edenlere, Nebi’leri haksız yere öldürenlere ve adaleti emreden insanları katledenlere; elîm bir azabı müjdele!
22.İşte bunlar, amelleri dünyada da âhirette de boşa gidenlerdir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
23.Kendilerine Kitaptan bir nasip verilenleri/Kitap Ehlini görmedin mi? Aralarında hakem olması için Allah’ın Kitabı’na çağrılıyorlar da onlardan bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyorlar.
24.Bu; sayılı günler dışında bize ateş dokunmayacak! demelerinden ötürüdür. Dinlerinde uydurdukları bu tür yalanlar onları aldatmaktadır.
25.Geleceğinden şüphe olmayan bir günde onları bir araya getirdiğimizde halleri nice olacak? O gün/Mahşer Günü herkese kazandıklarının karşılığı tam olarak verilecek ve hiç kimseye haksızlık edilmeyecektir.
26.De ki: Ey Mâlikel mülki/mülkün/saltanatın sahibi olan Allah’ım! Mülkü/saltanatı dilediğine verirsin, dilediğinden mülkü/saltanatı geri alırsın. Dilediğini aziz edersin/yüceltirsin, dilediğini zelil edersin/ alçaltırsın. Bütün hayırlar/iyilikler Sen’in elindedir. Muhakkak ki Sen her şeye Kadîr’sin/gücü yetensin.
27.Geceyi gündüzün içine sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.
28.Mü’minler mü’minleri bırakıp da kâfirleri evliyâ/koruyucu, destekçi edinmesinler! Kim bunu yaparsa Allah ile bütün bağını koparmış olur. Ancak, sakınarak onlara karşı korunmanız başka. Allah sizi, kendisine karşı dikkatli olmanız konusunda uyarır, dönüşünüz yalnız Allah’adır.
29.De ki: Göğüslerinizde/kalplerinizde olanı saklasanız da açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye Kadir’dir/güç yetirendir.
30.Her nefis, dünyada yaptığı bütün iyilik ve kötülükleri karşısında hazır bulacağı o günde/Mahşer Günü’nde, yaptığı kötülüklerin kendisinden uzak olmasını ister. Allah, emirlerine karşı gelmekten sizin sakınmanızı ister. Çünkü Allah kullarına karşı Raûf’tur/çok şefkatlidir.
31.De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr’dur/ çok bağışlayandır, Rahîm’dir/ çok merhametlidir.
32.De ki: Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah kâfirleri sevmez.
33.Şüphesiz ki Allah; Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim ailesini/soyunu ve İmrân ailesini/soyunu âlemlere/diğer insanlara üstün kılmıştır.
34.Bunlar birbirlerinin soyundandır. Allah Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/ bilendir.
35.Hani İmran’ın karısı (Hanne): Rabbim! Karnımda olanı (Meryem’i) özgür olarak Sana (hizmetine) adadım, bunu benden kabul buyur! dedi. Şüphesiz ki Sen Semî’sin/işitensin, Alîm’sin/ bilensin.
36.Onu doğurunca; Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bildiği halde: Rabbim! Ben onu kız doğurdum, halbuki erkek çocuk kız çocuğu gibi değildir. Onun adını Meryem koydum. Onu ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden Sana emanet ediyorum! dedi.
(NOT: Meryem ismi, Allah’a ibadete adanan demektir. M. Öztürk-Kur’an’ı Kerim Meali Ankara Okulu-S:89)
37.Rabbi onu memnuniyetle kabul etti, güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve onu Zekeriya’nın himayesine verdi. Zekeriya ne zaman onu mihraptaki odasında ziyaret etse yanında yiyecekler görür ve: Ey Meryem! Bunlar sana nereden geliyor? diye sorardı. O da: Bunlar Allah katındandır. Şüphesiz Allah dilediğini hesapsızca rızık verir! derdi.
38.Zekeriya orada Rabbine: Rabbim! Katından bana temiz bir nesil bağışla; şüphesiz Sen duaları en iyi işitensin! diye dua etti.
39.O mihrapta namaz kılarken/dua ederken melekler: Allah sana Yahyâ’yı müjdeliyor! Allah’tan gelen bir sözü doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve sâlihlerden bir Nebi olacaktır! dedi.
40.(O): Rabbim! Ben yaşlı bir ihtiyarken ve karım da kısırken nasıl benim bir oğlum olabilir? dedi. Ona: İşte böyledir, Allah dilediğini yapar! denildi.
41. (O): Rabbim bana oğlum olacağına dair bir âyet/alâmet ver! dedi. Senin âyetin/alâmetin; işaret dışında üç gün insanlarla konuşamayacak olmandır! Rabbini çok zikret/hatırla ve sabah akşam O’nu tesbih et/şanını yücelt! denildi.
42.Hani melekler: Ey Meryem! Şüphesiz ki Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınları üstünde bir konuma getirdi! dedi.
43.Ey Meryem! Rabbinin huzurunda huşu ile dur, secde et ve rükû edenlerle birlikte rükû et! dedi. (NOT: Meryem validemize; Rükû edenlerle birlikte rükû et emrinin verilmiş olması, Cuma namazının kadınlara farz olduğunu gösteren delillerden birisidir. H.S.)
44.Sana vahyettiğimiz bu bilgiler gayb haberlerindendir. Meryem’i hangisinin himayesine alacağı konusunda kalemlerini attıkları/kur’a çektikleri zaman sen onların yanında değildin. Tartıştıkları sırada da sen onların yanlarında değildin.
45.Hani melekler: Ey Meryem! Muhakkak ki Allah sana kendisinden bir söz müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa Mesih’dir. Dünyada da âhirette de itibarlı ve Allah’a yakınlaştırılmış kişilerden olacaktır! demişti.
46.O, beşikte de yetişkinliğinde de insanlarla konuşacak ve sâlihlerden olacaktır.
47.(Meryem): Rabbim! Bana hiçbir beşer dokunmamışken nasıl çocuğum olabilir? dedi. (Ona): İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir şeyin olmasını istediğinde sadece ol der ve o da hemen oluşmaya başlar! denildi.
48.(Allah) Ona; Kitabı, Hikmeti Tevrat'ı ve İncil’i öğretecektir.
49.(İsa) İsrailoğulları’na Rasûl olarak geldiğinde: Ben size Rabbinizden bir âyet/mucize getirdim. Size çamurdan kuş şeklinde bir şey/maket yaparım ardından ona üflerim, Allah’ın izniyle kuş olur. Körleri ve cüzzamlıları/alaca hastalarını iyileştiririm. Allah’ın izniyle; ölüleri diriltirim. Evlerinizde yediklerinizi ve sakladıklarınızı da bilirim. Eğer mü’min kimselerseniz, şüphesiz bunlarda sizin için âyetler/mucizeler vardır! dedi.
50.Ben, Tevrat’tan bana ulaşanı tasdik etmek ve daha önce size haram kılınanlardan bazılarını helâl kılmak için geldim. Rabbinizden size bir âyet/mucize getirdim: Allah’a karşı takvâlı olun ve bana itaat edin! dedi.
51.Şüphesiz ki, Allah benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir; O’na kulluk edin dosdoğru yol budur!
52.İsa onların inkârcılığını sezince: Allah yolunda bana kim yardım edecek? diye sordu. Havârîler: Biz Allah’ın yardımcılarıyız, biz Allah’a iman ettik. Şahid ol ki biz müslümanız! dediler.
(NOT: Havârî kelim!esinin; beyaz giyenler, samimi olanlar, Rasûlü doğrulayanlar/takip edenler gibi manaları vardır.)
53. (Onlar) Ey Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik, Rasûlü’ne (İsa’ya) tâbi olduk; bizi şahitlerle birlikte yaz! dedi.
54. Onlar (Yahudiler) bir plân yaptılar, Allah da plân yaptı. Allah, en iyi plânı yapandır.
55.Allah şöyle demişti: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim ve katıma yükselteceğim. Seni kâfirlerden kurtaracağım. Sana tâbi olanları Kıyamet Günü’ne kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonunda hepinizin dönüşü Bana olacak; aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz konularda Ben hüküm vereceğim!
56.Kâfirlere gelince: Onları bu dünyada da âhirette de şiddetli bir azaba uğratacağım, onların yardımcısı da olmayacaktır!
57. İman edip salih amel işleyenlere gelince: Allah onların mükâfatlarını eksiksiz verecektir, Allah zalimleri sevmez.
58.İşte sana anlattıklarımız, âyetlerden ve hikmetli öğütlerdendir.
59.Doğrusu, Allah indinde İsa’nın durumu Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı ve sonra ona: Ol! dedi, o da oluşmaya başladı. (NOT: Âdem a.s. ve İsa a.s. her ikisi de babasız olarak yaratılmıştır. İsa a.s.’ın annesi vardır ve Hz. Meryem validemizdir, Âdem a.s.’ın ise bilinen anlamda annesi de yoktur! Çünkü, o topraktan yaratılmıştır.)
60.Bu hakk/gerçek Rabbindendir; sakın şüphe edenlerden olma!
61.Sana bu ilim geldikten sonra seninle tartışanlara: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefislerimizi ve nefislerinizi çağıralım, sonra da Allah’ın lânetinin yalancıların üzerine olmasını isteyelim! de.
62.Şüphesiz bu anlatılanlar gerçek kıssalardır. Allah’tan başka ilâh yoktur. Şüphesiz ki Allah Aziz’dir/kudret sahibidir, Hâkim’dir/hikmet sahibidir.
63.Eğer onlar yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah bozguncuları bilir.
64.De ki: Ey Ehl-i Kitap! Gelin aramızdaki ortak olan sözde buluşalım: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, min dûnillâhi/Allah’ın peşi sıra birilerini rabler edinmeyelim. Eğer onlar yüz çevirirlerse: şahid olun ki, biz müslümanlarız! deyin.
65.Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında neden tartışıyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Hâlâ akletmeyecek misiniz?
66.İşte siz böyle kimselersiniz. Diyelim ki hakkında biraz bilginiz olan konularda tartışıyorsunuz, fakat hakkında bilginiz olmayan konularda niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.
67.İbrâhim; ne bir Yahudi’ydi, ne de bir Hıristiyan. O, sadece hânif/Allah’ı birleyen bir müslümandı. O müşriklerden değildi.
68.İnsanların İbrâhim’e en yakın olanları ona uyanlar, bu Nebi ve iman edenlerdir. Allah, mü’minlerin velisidir/koruyucusudur.
69.Ehl-i Kitaptan bir grup sizi doğru yoldan saptırmak isterler. Oysa onlar ancak kendilerini saptırırlar da bunun bile farkına varmazlar.
70.Ey Ehl-i Kitap! Gerçeğe şahit olduğunuz halde Allah’ın âyetlerini neden inkâr ediyorsunuz?
71.Ey Ehl-i Kitap! Hakka/gerçeğe bâtılı neden karıştırıyor ve bildiğiniz halde hakkı/gerçeği neden gizliyorsunuz?
72.Ehl-i Kitaptan bir gurup: İman edenlere indirilenlere günün başında inandığınızı söyleyin günün sonunda inkâr edin, bu sayede belki onlar (dinlerinden) dönerler! dedi.
73.Kendi dininize uyanlardan başkasına inanmayın! dediler. De ki: Gerçek hidâyet/doğru yol Allah'ın hidayetidir/gösterdiği yoldur. (Onlar): Size verilenin benzerinin başkasına verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil getirirler diye mi böyle söylüyorsunuz? dedi. De ki: Şüphesiz lütuf Allah'ın elindedir onu dilediğine/lâyık olana verir, zira Allah Vâsî’dir/ her şeyi kuşatandır, Alîm’dir/her şeyi bilendir.
74.Rahmetini dilediğine/lâyık olana ihsan eder. Allah büyük lütuf sahibidir.
75.Ehli Kitap’tan öylesi vardır ki, ona yükler dolusu emanet etsen onu sana tastamam geri öder. Onlardan öylesi de vardır ki, kendisine bir dinar emanet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana geri ödemez. Bu onların ümmilere (Ehl-i Kitaptan olmayanlara) karşı yaptıklarımızdan bize bir sorumluluk yoktur! şeklindeki düşüncelleridir. Onlar Allah hakkında bilerek yalan söylüyorlar.
76.Hayır! Kim sözünü yerine getirir ve takvâlı davranırsa, şüphesiz ki Allah müttâkileri sever.
77.Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedele satanlar var ya, onların âhirette hiçbir nasipleri yoktur. Kıyamet Günü, Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elîm bir azâp vardır.
78.Onlardan (Ehli Kitap’tan) bir grup da var ki; söyledikleri Kitaptan olmadığı halde, Kitapdan sanmanız için dillerini eğip bükerek bu Allah'ın katındandır! derler. Böylece Allah hakkında bilerek yalan söylerler.
79.Allah'ın kendisine Kitap, Hikmet ve Nebilik verdiği bir kimsenin insanlara: min dûnillâhi/Allah'ın peşi sıra bana da kulluk edin! demesi düşünülemez (akla ziyandır). Onlar ancak: Allah'ın Kitabı’nı öğrenip onu başkalarına da öğreterek rabbâniyyîne/Rabbinize adanan kullar olun! derler.
80.Ve o (Nebi) size: Melekleri ve Nebileri Rabler edinmenizi de istemez. Siz müslüman olduktan sonra kâfir olmanızı (hiç) ister mi?
81.Allah; Nebilerden mîsâk/söz almıştı: Size Kitap ve Hikmet verdim. Yanınızda olanı (Kitabı) tasdik eden bir Rasûl geldiğinde ona iman edecek ve yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi, bu ısrî/ağır yükü üstlendiniz mi? demişti. Onlar da: Kabul ettik! dediler. (Allah), o halde şahid olun sizinle birlikte Ben de şahidim! dedi.
82.Artık bundan sonra kim dönerse, işte onlar fâsık/yoldan çıkmış olurlar.
83.Onlar Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde olanların hepsi isteyerek veya istemeyerek O'na teslim olmuştur ve sonunda hepsi O'na döndürülecektir.
84.De ki: Biz Allah’a iman ettik. Bize indirilene, İbrâhim’e, İsmâil’e, İshak’ a, Yakub’a ve torunlarına indirilenlere; Musa’ya, İsa’ya ve bütün Nebilere Rablerinden verilenlerin hepsine iman ettik. Biz onların arasında hiçbir ayırım yapmayız ve biz O’na teslim olanlarız.
85.Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, o din asla kabul edilmez ve o kimse âhirette hüsrana uğrar.
86.İman ettikten, bu Rasûl’ün hak olduğunu gördükten ve kendilerine apaçık âyetler/deliller geldikten sonra inkâr eden bir kavme Allah nasıl hidayet eder/doğru yolu gösterir? Allah, zâlim bir kavme hidayet etmez/doğru yolu göstermez.
87.İşte onların/kâfirlerin cezası; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti/dışlamaları onlaradır.
88.Onlar/kâfirler orada ebedî kalacaklar, azâpları hafifletilmeyecek ve onların yüzlerine de bakılmayacaktır.
89.Ancak kâfir olduktan sonra tevbe eden ve kendilerini düzeltenler hariçtir. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur/çok bağışlayan ve Rahîm’dir/çok merhametlidir.
90.İman ettikten sonra kâfir olan, sonra da küfürde ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmez. İşte onlar sapıklardır/yoldan çıkanlardır.
91.Muhakkak ki kâfirler ve kâfir olarak ölenler, yeryüzünün bütün altınlarını fidye olarak verseler bile onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elim bir azâp vardır, onların yardımcıları da olmayacaktır.
92.Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe/hayra harcamadıkça erdemli olamazsınız. Her ne infâk ederseniz/hayra harcarsanız, şüphesiz Allah onu bilir.
93.(Yahudiler): Tevrat indirilmeden önce, İsrail'in/Yakub'un kendi nefsine haram kıldıkları dışındaki bütün yiyecekler İsrailoğulları'na helâldi! diyor. Eğer sözünüzde samimiyseniz Tevrat'ı getirin de okuyun! de onlara.
94.Artık bundan sonra kim Allah adına yalan uydurursa, işte onlar zalimlerdir.
95.De ki: Allah doğruyu söylemiştir. O halde; Hanif olan/Allah’ı birleyen ve müşrik olmayan İbrahim'in dinine uyun!
96.Doğrusu; insanlar için kurulan ilk beyt/mabet; bereket kaynağı olan ve insanlara hidayeti/doğru yolu gösteren Mekke’deki Kâbe’dir.
97.Orada apaçık deliller ve İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren herkes güvende olur. Yoluna gücü yetenlerin Beyt'i/Kabe'yi hacc/ziyaret etmesi Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim bunu inkâr ederse bilsin ki Allah Ganîy’dir/kimseye ihtiyacı yoktur.
98.De ki: Ey Ehli Kitap! Allah yaptıklarınıza şahitken/görmekteyken, Allah'ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?
99.De ki: Ey Ehli Kitap! Doğru olduğuna şahit olduğunuz halde onu ivecev/eğri göstererek iman edenleri niçin Allah yolundan çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.
100.Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden/Yahudi ve Hristiyanlardan bir gruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi inkâra sevk ederler/kâfir yaparlar! (Sakın onlara uymayın. H.S.)
101.Allah'ın âyetleri size okunuyorken, Rasûl de aranızdayken siz inkâra/küfre nasıl saparsınız? Kim Allah'a sımsıkı sarılırsa o sıratım mustekıyme/dosdoğru yola iletilmiştir.
102.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah’a yakışan şekilde takvâlı olun ve sadece müslümanlar olarak can verin!
103.Hep birlikte Allah’ın ipine/Kur’an’a sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşmandınız da O kalplerinizi uzlaştırdı ve O'nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun kenarındayken sizi oradan kurtardı. Allah doğru yolu bulmanız için size âyetlerini böyle açıklıyor.
104.İçinizden; hayra çağıran, ma’rûfu/iyiliği tavsiye eden, anil münker/ kötülükten sakındıran bir ümmet/topluluk olsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.
105.Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra tefrikaya düşerek ihtilâf edenler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır.
106.O Gün (Kıyamet Günü); bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara: İman ettikten sonra inkâr mı ettiniz? İnkâr etmenizden dolayı azabı tadın! denir.
107.Yüzleri ağaranlar Allah'ın rahmetine nail olurlar ve orada (cennette) ebedî kalacaklardır.
108.İşte bunlar âyâtüllâhi/Allah'ın âyetleridir ki sana onları hakk/hakikat olarak açıklıyoruz. Allah âlemlere zulmetmek istemez.
109.Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır ve bütün işler Allah'a döndürülür.
110.Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz. Bil mâ’rûfi/iyiliği tavsiye eder, anil münkeri/kötülükten sakındırırsınız. Allah'a iman edersiniz, eğer Ehli Kitap da iman etseydi, bu onlar için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var fakat ekserisi fâsıktır/yoldan çıkmıştır.
111.Onlar (Ehli Kitap), eziyet etme dışında size bir zarar veremezler. Sizinle savaşacak olsalar arkalarına dönüp kaçarlar, sonra onlara yardım da edilmez.
112. Onlar nerede olurlarsa olsunlar, Allah'ın ipine/vahyine ve insanların ipine/akitlerine tutunmadıkları sürece zillet/alçaklık içinde kalırlar. Allah’ın gazabına uğramışlar, üzerlerine miskinlik çökmüştür. Zira onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve Nebi’leri haksız yere öldürüyorlardı. Çünkü, isyan ediyorlar ve haddi aşıyorlardı.
113.Onların hepsi aynı değildir. Ehli Kitap’dan Allah'ın âyetlerini dosdoğru okuyarak geceleyin secdeye kapanan bir topluluk da var.
114. (Bunlar) Allah'a ve Âhiret Günü’ne inanırlar; bil mâ’rûfi/iyiliği tavsiye eder, anil münkeri/kötülükten sakındırırlar ve hayırda yarışırlar. İşte bunlar sâlihlerdendir.
115.Onların yaptığı hiçbir hayır karşılıksız bırakılmaz. Allah müttâkileri çok iyi bilir.
116.Muhakkak ki kâfirlerin malları da evlatları da Alah'ın azabına karşı onlara hiçbir fayda/koruma sağlamayacaktır. Onlar ateş ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.
117.(Onların/kâfirlerin) Bu dünya hayatında infâk ettiklerinin/hayra harcadıklarının durumu; kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerine vurup helâk eden kavurucu bir rüzgâra benzer. Allah onlara zulmetmez, lâkin onlar kendi kendilerine zulm ediyorlar. (NOT: Edison’a Ahirette ne olacak diyenlere bu âyet güzel bir örnektir. İman etmedikçe, hayır diye yaptığınız boştur! H.S.)
118.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Sizden (dininizden) olmayanları bitânetem/sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar, size kötülük etmekten geri durmazlar, hep kötülüğünüzü isterler. Ağızlarından kin ve düşmanlık taşmaktadır, içlerinde/sinelerinde gizledikleri nefret ise daha büyüktür. Eğer aklınızı kullanırsanız âyetlerimizi size böyle açıkladık!
119.Sizler onları seven kimselersiniz, halbuki onlar sizi sevmezler. Siz Allah'ın indirdiği bütün Kitaplara inanırsınız; ama onlar sizinle bir araya geldiklerinde biz de inandık! derler, kendi başlarına kaldıklarında ise size olan kinlerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: Kininizle geberin! Şüphesiz ki Allah, sinelerin içinde saklananları bilmektedir.
120.Siz bir imkâna/iyiliğe kavuşacak olsanız bu onları üzer, başınıza bir kötülük gelince de ona sevinirler. Ama, eğer sabreder/direnir ve takvâlı olursanız, onların tuzakları size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz Allah Muhît’tir/onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır!
121.Hani, sen müminleri (Uhud'da) savaş mevzilerine yerleştirmek üzere sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Allah Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/ bilendir.
122.Sizden iki bölük korkuya kapılıp dağılmak üzereydi. Halbuki, Allah onların Veli’si/yardımcısıdır, mü’minler yalnız Allah'a tevekkül etsinler/ güvensinler!
123.Andolsun ki Bedir’de siz zayıf durumdayken, Allah size yardım etmişti. O halde, Allah’a karşı takvâlı olun ki şükretmiş olasınız!
124.O zaman sen mü’minlere: İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi desteklemesi size yetmez mi? diyordun.
125.Evet! Siz sabreder/direnir ve takvâlı olursanız, düşman size ansızın saldırdığında, Rabbiniz nişanlı beş bin melekle sizi yine destekleyecektir!
126.Allah bunu (meleklerle yardımı), size bir müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yaptı. Çünkü zafer sadece, Azîz/kudret sahibi ve Hakîm/ hikmet sahibi olan Allah katındandır.
127.Bu yardım; kâfirlerden bir kısmını imha etmek veya onları hezimete uğratarak hayal kırıklığıyla çekip gitmelerini sağlamak içindir.
128.(Allah), Onların tevbelerini kabul eder veya zâlim oldukları için onlara azap eder. Bu konuda senin yapacağın bir şey yoktur.
129.Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. O, dileyeni/hak edeni affeder, dileyene/müstehak olana azap eder. Allah, Gafûr’dur/çok affedicidir, Rahim’dir/çok merhametlidir.
130.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Lâ te’külü er ribâ ad’âfem müdaâfeh/kat kat artırılmış o ribâyı yemeyin. Allah’a karşı takvâlı olun ki kurtuluşa erebilesiniz.
131.Kâfirler için hazırlanmış olan ateşten korunmak için takvâlı olun!
132.Allah'a ve Rasûlüne itaat edin ki size merhamet edilsin.
133.Rabbinizin mağfiretine/bağışlamasına ve müttâkiler için hazırlanmış ve gökler ile yer genişliğinde olan cenneti kazanmak için yarışın.
134.Onlar (muttâkiler) ki bollukta da darlıkta da infâk ederler/hayra harcarlar. Öfkelerini yenerler insanları affederler. Allah, muhsin olanları/ güzel davrananları sever.
135.Onlar (müttâkiler), çirkin bir iş yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı hatırlayıp günâhlarının bağışlanmasını dilerler. Günâhları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar hata yapmakta bilerek/bilinçli olarak ısrar etmezler.
136.İşte onların mükâfatı, Rablerinden bir bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. İyi işler yapanların mükâfatları ne güzeldir.
137.Sizden önce de nice (ilahî) yasalar uygulandı. Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün!
138.Bu (Kur'an), bütün insanlar için bir açıklamadır. Müttâkiler için de bir hidayettir/doğru yolu gösterendir, bir öğüttür.
139.Gevşemeyin ve üzülmeyin. Eğer mü’minseniz üstün olan sizsiniz.
140.Siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, o kavim de ( Bedir’de) benzer bir yara almıştı. Biz, böyle (sıkıntılı) günleri insanlar arasında döndürüp dururuz. Allah’ın bu yolla içinizdeki iman edenleri ayırt etmesi ve gerçeğin şahitleri belli etmesi içindir. Allah zalimleri sevmez.
141.Bu, Allah'ın iman edenleri arındırması ve kâfirleri de mahvetmesi içindir.
142.Yoksa siz; Allah’ın içinizdeki cihad edenleri ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz?
143.Andolsun ki siz, onunla yüz yüze gelmeden önce ölümü/şehit olmayı temenni ediyordunuz, onu (ölümü) görünce de bakakaldınız?
144.Muhammed yalnızca bir Rasûl’dür, ondan önce de Rasûl’ler gelip geçmiştir. Şayet o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse Allah'a hiçbir zarar veremez, Allah şükredenlerin mükafâtını verecektir.
145.Allah’ın izni olmadan ve takdir edilmiş vâde dolmadan hiç kimse ölmez. Kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz; kim de âhiret nimetini isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenlerin mükafâtını vereceğiz.
146.Nice Nebi’ler yanlarındaki Rabbanilerle beraber savaşmıştı. Onlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı yılmadılar, gevşemediler ve boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.
147.Söyledikleri sadece şuydu: Rabbimiz! Günahlarımızı ve işlerimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla; ayaklarımızı sabit kıl, kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!
148.Allah da onlara hem bu dünya nimetlerini verdi hem de âhiretin en güzel nimetlerini bahşetti. Allah muhsin olanları/iyi davrananları sever.
149.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Eğer kâfirlere itaat ederseniz onlar sizi gerisin geriye (eski dininize) döndürürler ve hüsrana uğrayanlardan olursunuz.
150.Hayır! Sizin Mevlânız/yardımcınız Allah’dır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.
151.Allah’ın haklarında hiçbir delil indirmediği varlıkları Allah'a şirk/ortak koştukları için kâfirlerin yüreklerine korku salacağız. Onların barınakları ateştir/cehennemdir, zâlimlerin varacakları yer ne kötüdür!
152.Allah size olan vaadini yerine getirdi, O’nun izniyle siz onları öldürüyordunuz. Arzuladığınız zafere kavuşunca (Uhud’da) gevşeyip anlaşmazlığa düştünüz. İçinizden bir kısmınız dünyayı/ganimeti istiyor, diğer bir kısmınız da âhireti istiyordu. Allah, sizi imtihan etmek için size olan desteğini kesti. Yine de O sizi bağışladı, çünkü Allah mü’minlere karşı çok lütufkârdır.
153.Rasûl arkanızdan sizi çağırdığı halde siz hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. (Allah) Size öyle bir gam üstüne gam verdi ki, elinizden gidene (zafere/ganimete) de başınıza gelen musibete (mağlubiyete) de üzülmediniz. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
154.Sonra O, bu kederin ardından bir kısmınıza güven duygusu veren tatlı bir uyku verdi. İçinizden bir gurup da canlarının derdine düşmüştü. Allah hakkında cahiliye düşüncelerine benzeyen yanlışa kapıldılar: Bu işten bize bir fayda var mı? diyorlardı. De ki: Her şeyin takdiri yalnız Allah’a aittir! Onlar: Sana açıklamadıkları şeyleri sinelerinde saklıyorlar: Bu işte yetkimiz olsaydı burada öldürülmezdik! diyorlar. Onlara de ki: Evlerinizde bile kalmış olsaydınız, içinizden eceli gelmiş olanlar öldürülecekleri yere kendiliğinden gelirlerdi! Bütün bunları Allah, içinizde olanları ortaya çıkarmak ve kalplerinizi kirlerden arındırmak için yaptı. Zira Allah, sinelerdeki her şeyi bilendir.
155.İki ordunun (Uhud’da) karşılaştığı gün, içinizden geri dönenlere gelince; yaptıkları hatalardan dolayı şeytan onların ayaklarını kaydırdı. Ancak yine de Allah onları bağışladı. Allah Gafûr’dur/bağışlayandır, Halîm’dir/hoşgörülüdür.
156.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! İzâ darabû fil erdı/ yeryüzünde sefere çıkan veya savaşa katılan kardeşleri için: Onlar yanımızda olsalardı ölmezdi veya öldürülmezdi! diyen kâfirler gibi olmayın. Allah bunu onların kalplerinde bir pişmanlık yapacaktır. Yaşatan da öldüren de Allah’tır. Allah yaptıklarınız her şeyi görmektedir.
157.Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, size Allah’tan bir bağışlanma ve merhamet vardır. Bilin ki bu, onların elde edecekleri her şeyden daha hayırlıdır.
158.Ölseniz de öldürülseniz de sonunda Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.
159.(Ey Rasûl!) Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara (Uhud’da) yumuşak davrandın. Eğer sert ve katı yürekli olsaydın etrafından uzaklaşırlardı. Sen onları affet, bağışlanmaları için de dua et ve yönetim işinde onlarla istişare et. Bir işe karar verdiğin zaman da Allah’a tevekkül et/güven. Muhakkak ki Allah kendisine tevekkül edenleri/güvenenleri sever.
160.Allah size yardım ederse hiçbir kimse sizi yenemez. Ama eğer O sizi yardımsız bırakırsa artık size kimse yardım edemez. O halde, mü’minler sadece Allah’a tevekkül etsinler/güvensinler.
161.Bir Nebi’nin emanete/ganimet malına hıyanet etmesi mümkün değildir. Her kim emanete hıyanet ederse, Kıyamet Günü yaptığının günahıyla birlikte gelir ve karşılığını eksiksiz görür, kimseye de haksızlık edilmez.
162.Allah’ın rızasını kazanan biriyle, O’nun gazabına uğradığı için varacağı yer cehennem olan bir kimse aynı olur mu? Orası ne kötü varış yeridir!
163.Allah katında onların dereceleri farklı farklıdır. Allah onların yaptıkları her şeyi görmektedir.
164.Andolsun ki Allah; onlara âyetlerini okuyan, onları arındıran, onlara Kitabı ve Hikmeti/doğru hüküm çıkarmayı öğreten kendi içlerinden bir Rasûl göndermekle mü’minlere ihsanda bulunmuştur. Halbuki onlar daha önce apaçık bir dalâlet/sapıklık içindeydiler. (NOT: Bak. 3.7)
165. Düşmanlarınıza (Bedir’de) iki katını tattırdığınız musibet, kendinize (Uhud’da) dokununca; Bu da nereden geldi? demiştiniz! De ki: Bu, kendi yaptıklarınız yüzündendir! Şüphesiz ki Allah Kadîr’dir/her şeye gücü yetendir.
166.İki ordunun (Uhud’da) karşılaştığı gün uğradığınız musibet, Allah’ın izniyle mü’minlerin belirlenmesi için olmuştur.
167.Ve münafıkları da ortaya çıkarmak içindir! Onlara: Allah yolunda savaşa katılın veya savunma yapın! denildiğinde; Eğer biz savaşmayı bilseydik size katılırdık! dediler. Onlar, o gün kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söyleyerek imandan çok küfre daha yakındılar. Halbuki Allah, onların kalplerinde gizlediklerini çok iyi bilmektedir.
168.Onlar (savaşa katılan) kardeşlerine: Bizim sözümüzü dinleyip evde otursalardı öldürülmezlerdi! dediler. De ki: Doğru söylüyorsanız haydi ölümü kendinizden savın da görelim!
169.Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın! Bilakis onlar diridirler ve Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. 170.Allah’ın kendilerine lütfettikleriyle mutludurlar. Arkalarından gelecek olanlara; hiçbir korku ve keder duymayacaklarını müjdelemek isterler.
171.Allah’ın nimetini, lütfunu ve mü’minlere vereceği mükâfatı zayi etmeyeceğini de müjdelemek isterler.
172.Aldıkları yaralara rağmen Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uydular. İyilik yapanlara ve takvâlı olanlara büyük bir mükâfat vardır.
173.Bazı insanlar onlara: Düşmanlarınız büyük bir ordu ile üzerinize geliyor, onlardan korkun! dediklerinde: Bu onların imanlarını artırdı ve hasbünallâhü ve nı’mel vekil/Allah bize yeter, O ne güzel Vekil’dir! dediler.
174.Allah’ın lütfu ve nimetiyle kendilerine bir kötülük dokunmadan geri döndüler. Allah’ın rızasını da kazandılar. Allah büyük lütuf sahibidir!
175.Size o haberi getiren şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Siz ondan korkmayın, eğer mü’minseniz Ben’den korkun!
176.(Rasûlüm!) Küfürde yarışanlar/kâfirler seni üzmesin. Şüphesiz ki onlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah, âhirette onlara bir nasip vermeyecektir. Onlar için büyük bir azap vardır.
177.Şüphesiz ki, imana karşılık küfrü/kâfirliği satın alanlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elim bir azap vardır.
178.Kâfirler, kendilerine süre tanımamızın yararlarına olduğunu sanmasın. Onlara süre tanıyoruz ama onlar günahlarını artırıyorlar. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
179.Allah, temiz olanı pis olandan ayırmadan mü’minleri içinde bulundukları bu durumda bırakacak değildir. Allah size gaybı bildirecek de değildir. Lâkin Allah Rasûl olarak dilediğini seçer. O halde Allah’a ve Rasûl’lerine iman edin. Eğer iman eder ve takvâlı davranırsanız size büyük bir mükâfat vardır.
180. Allah’ın lütuf olarak kendilerine verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendilerinin hayrına olduğunu sanmasınlar. Aksine bu onlar için şerdir/kötüdür. (İnfâkta) Cimrilik yaptıkları o mallar Kıyamet Günü’nde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
181.Allah fakir biz ise zenginiz! diyenlerin sözünü Allah elbette işitti. Onların hem bu söylediklerini hem de haksız yere Nebi’leri öldürmelerini de yazacağız ve onlara: Tadın o yakıcı azabı! diyeceğiz.
182. Bu kendi ellerinizle yaptıklarınızın karşılığıdır! Allah kullarına asla zulmetmez.
183.Onlar: Ateşin yiyeceği (yakıp yok edeceği) bir kurbanı bize getirinceye kadar hiçbir Rasûl’e iman etmeyeceğimize dair Allah bizden söz aldı! dediler. Onlara: Benden önce de size Rasûl’ler gelmiş ve hakikatın apaçık delillerini getirmişlerdi. Doğru söylüyorsanız, onları niçin öldürdünüz? diye sor.
184.Seni yalanlarlarsa; hakikatın apaçık delilleriyle, ilâhî hikmet yüklü Kitaplarla ve aydınlatıcı vahiyle, senden önce gelen Rasûl’leri de yalanlamışlardı.
185.Her nefis/can ölümü tadacaktır. Kıyamet Günü yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa elbette o kurtuluşa ermiştir. Zira dünya hayatı aldatıcı bir faydalanmadan başka bir şey değildir.
186.Şüphesiz ki, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz. Sizden önce kendilerine Kitap verilenlerden ve müşriklerden sizi üzecek sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâlı davranırsanız (kazanırsınız). Şüphesiz ki bunlar kararlılık gerektirmektedir.
187.Allah, kendilerine Kitap verilenlerden: Onu insanlara mutlaka açıklayacaksınız ve asla gizlemeyeceksiniz! diye mîsâk/söz almıştı! Fakat onlar bu sözlerine sırt çevirdiler ve basit bir menfaata değiştirdiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kötüdür!
188.Yaptıklarına sevinen, yapmadıkları şeylere övünenlerin azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elîm bir azap vardır.
189.Göklerin ve yerin mülkü/hükümranlığı Allah’ındır. Allah Kadir’dir/her şeye gücü yetendir.
190.Kuşkusuz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takip edişinde ûlul elbâb/aklı selim ve sağduyu sahipleri için nice ibretler vardır.
191.Onlar (ûlul elbâb); ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler/hatırlarlar. Göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler/düşünürler. Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen Sübhân’sın/noksanlıklardan münezzehsin, o ateşin azabından bizi koru! derler.
192. Rabbimiz! Sen kimi ateşe atarsan onu zelil ve perişan edersin. Zalimlere yardım edecek kimse de olmaz!
193.Rabbimiz! Rabbinize iman edin diye bizi imana çağıran bir davetçiyi duyduk ve hemen iman ettik! Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve canımızı meal ebrâr/erdemli olanlarla birlikte al!
194.Rabbimiz! Rasûllerin aracılığıyla yaptığın vaadini bize de bahşet, Kıyamet Günü bizi mahcup etme, şüphesiz ki Sen vaadinden asla dönmezsin!
195.Rableri onların duasına şöyle icabet etti: Ben; sizden kadın olsun, erkek olsun çalışan/gayret eden hiç kimsenin emeğini zayi etmem, çünkü hepiniz birbirinizdensiniz. Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların ve Ben’im yolumda işkence görenlerin, savaşanların ve öldürülenlerin günahlarını mutlaka örteceğim. Allah’tan bir mükâfat olarak onları altlarında ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatların en hayırlısı Allah katından olandır!
196.Kâfirlerin diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.
197.O, geçici bir tatminden ibarettir, sonunda varacakları yer cehennemdir, ne kötü bir yerdir orası.
198.Lâkin Rablerine karşı takvâlı olanlar için Allah’tan bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan ve ebedî kalacakları cennetler vardır. Allah katından gelenler, hayrul lil ebrâr/erdemli olanlar için en hayırlı olandır.
199.Şüphesiz Kitap Ehlinden öyle kimseler var ki: Allah’a, size indirilene, kendilerine indirilenlere tam bir samimiyetle iman ederler. Onlar, Allah’ın âyetlerini az bir kazanç için satmazlar. Onların ecirleri/mükâfatı Rableri katındadır. Şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görendir.
200.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Sabredin/dirençli olun, birbirinizle dayanışma içinde ve tetikte/nöbette olun. Allah’a karşı takvâlı olun, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
(Harun Sorkun-Gözden Geçirme: Mart 2023)