24 Mart 2023 Cuma
MENÜ
SON YAZILAR

MÂİDE SÛRESİ

5/108 MÂİDE SÛRESİ

(Sûre adını; 112nci ve 114ncü âyetlerde geçen mâidetem mines semâi/gökten indirilen “sofra” anlamındaki "mâide" kelimesinden almıştır. Mushafta 5nci, inişte 108nci sıradadır. Medine’de inmiş olup 120 âyettir.)

Eûzu bi’llahimin’eş-şeytânir-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillâhirrahmânirrahıym/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. Haram oldukları bildirilenler hariç; en’âm cinsi (koyun, keçi, sığır, deve) hayvanlar size helal kılındı ancak ihramlıyken avlanmanız (kara avı) helal değildir. Muhakkak ki Allah dilediği hükmü verir.                  

2.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Şeâirallahi/Allah’ın sembollerine, haram aylara, Kâbe’ye hediye olarak gönderilen gerdanlık takılmış kurbanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını kazanmak için Beyt-ül Harâm’a gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Bir zamanlar Mescid-i Harâm’a girmenize engel olmuş bir kavme yönelik öfkeniz onlara saldırganlık yapmanıza yol açmasın. İyilikleri ve takvâyı yaymak için birbirinizle yardımlaşın. Ancak günâh işlemek ve düşmanlık etmek için birbirinize destek olmayın. Allah’a karşı takvâlı olun zira Allah’ın azâbı çok şiddetlidir.        

3.Kesilmeden ölmüş hayvanın (eti), kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların (eti) size haram kılınmıştır. Eğer ölmeden önce kesmemişseniz; boğularak ölen, dövülerek öldürülen, yüksekten düşerek ölen, boynuzlanarak öldürülen veya yırtıcı hayvanlar tarafından ısırılarak öldürülenlerin (eti) haramdır. Putlar için kesilen hayvanların (eti) de haramdır. Zar atarak ve fal bakarak geleceğe ilişkin kehanette bulunmanız haramdır. Bunlar fısktır/ sapıklıktır. Bugün kâfirler, dininizden (yok etmekten) ümitlerini kestiler, onlardan korkmayın, Ben’den korkun! Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim ve size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak lekümül islâme/o İslâm’ı seçtim. Her kim günah eğilimi olmadan ve zorda kalarak (haramlardan) yemeye mecbur kalırsa Allah Gafûr’dur/ bağışlayandır, Rahîm’dir/merhametlidir.                                  

(NOT: Allah size din olarak; lekümül islâme/o İslâmı seçtim diyerek, önceki Rasûllerin hepsinin tebliğ ettikleri dini, yani “Allah’ın tek dini olan İslâmı” işaret etmektedir. H.S.)                                                                                                     

4.Sana, kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar? Onlara: Temiz ve güzel olanların hepsinin helâl kılındığını! söyle. Ve Allah’ın size verdiği bilgi ile eğittiğiniz avcı hayvanların sizin için yakaladıklarını Bismillah/Allah'ın adıyla diyerek yiyin! Allah’a karşı takvâlı olun muhakkak ki Allah hesabı çabuk görendir.                                                                                    

5.Bugün, temiz ve güzel olanların hepsi size helâl kılındı. Kendilerine Kitap verilmiş olanların yiyecekleri size, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Kendinizi korumuş, iffetli yaşamış ve gizli dost da tutmamışsanız, iffetli hür ve mümin kadınları ve sizden önce kendilerine Kitap verilmiş olanların iffetli kadınlarını mehirlerini vererek (nikâhlamanız) size helâldır. Her kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse onun iyilik namına yaptıkları boşa gider ve ahirette kaybedenlerden olur.              

6.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! İzâ kumtüm iles salâti/o namaza kalkacağınız zaman; yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı mesh edin/sıvazlayın, topuklarınıza kadar ayaklarınızı da (mesh edin/sıvazlayın). Eğer cünüp olmuşsanız gusledin/yıkanın. Şayet hastaysanız veya yolculuk yapıyorsanız yahut abdest bozmaktan geliyorsanız ev lâmestümün nisâe/veya kadınlara (cinsel olarak) dokunmuş ve su da bulamamışsanız; temiz bir toprağa teyemmüm edin/dokunun onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin/sıvazlayın. Allah, size zorluk çıkarmak istemez. O’nun isteği sizi temizlemek/arındırmak ve size olan nimetini tamamlamaktır ki şükredenlerden olasınız. (Bak. Nisa 4.43)                                                                                                                                         

7.Allah’ın size olan nimetini ve O’na verdiğiniz sözü hatırlayın, hani: semı’nâ ve eta’nâ/işittik ve itaat ettik! demiştiniz. Allah’a karşı takvâlı olun, çünkü Allah içinizde olanları bilir.                                                                                                             

8.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve dürüstçe şahitlik yapan kimseler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi, adaletsiz davranmaya sevk etmesin. Siz âdil olun, takvâya en uygun olan budur. Allah’a karşı takvâlı olun. Muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.                                                                                            

9.Allah, âmenû ve amilüs sâlihâti/iman edip salih amel işleyenlerin günahlarını bağışlayacağını ve onlara büyük mükâfat vereceğini vadetmiştir.                                                                                                                                        

10.Âyetlerimizi inkâr edip yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ahalisidir.                                                                

11.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizde olan nimetini hatırlayın; hani bir topluluk size zarar vermeye kalkışmıştı da Allah onları engellemişti. Allah’a karşı takvâlı olun. Müminler sadece Allah’a güvensinler.        

12.Allah, İsrailoğullarından misak/kesin söz almıştı ve içlerinden on iki temsilci görevlendirmişti. Allah onlara: Bilin ki Ben sizinle beraber olacağım! Eğer siz; ekamtümüs salâte/o namazı dosdoğru kılarsanız, o zekâtı verirseniz, Rasûllerime inanarak onları desteklerseniz ve Allah’a karzı hasen/güzel bir borç verirseniz; Ben de sizin günâhlarınızı örterim/silerim ve sizi içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra içinizden her kim inkâr ederse işte o kesinlikle doğru yoldan sapmış olur.                                                                                                                   

13.Verdikleri sözden döndükleri için onları lânetledik/dışladık ve kalplerini katılaştırdık. Unutmamaları istenen şeylerden bir kısmını unuttular ve kelimeleri bağlamlarından kopararak tahrif ettiler. Çok azı hariç sen onlardan hep kötülük göreceksin. Sen onlara aldırma ve onları bağışla, muhakkak ki Allah iyilik edenleri sever.                                                                   

14.Biz Nasârâ’yız/Hristiyanız! diyenlerden de misak/kesin söz almıştık ama onlar unutmamaları istenen şeylerden bir kısmını unuttular. Bu yüzden onların arasına Kıyamet Gününe kadar sürecek düşmanlık ve nefret yerleştirdik. Allah onların yaptıkları şeyleri yakında haber verecektir.                                                                                                                                               

15.Ey Ehl-i Kitap! Kitap’dan gizlediklerinizden birçoğunu açıklayan, birçoğunun da üzerinde durmayan Rasûlüm size geldi. Doğrusu size Allah’tan bir nûr ve apaçık bir Kitap/Kur’an gelmiştir.                                                                             

16.Allah; onunla/Kur’an’la rızasına uyanları; selâmet yollarına sokar, karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru yoluna ulaştırır.                                                                                         

17.Andolsun ki; Meryem oğlu Mesih’e, o Allah’tır! diyenler kesinlikle kâfir olmuştur. De ki: Allah; Meryem oğlu Mesih’i, onun annesini/ Meryem’i ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek isterse O’na kim engel olabilir? Göklerin, yer yüzünün ve onların arasında olan her şeyin yönetimi/otoritesi Allah’a aittir. Dilediğini yaratır. Allah her şeye Kâdir’dir/ gücü yetendir.    18.Yahudiler ve Hristiyanlar: Biz Allah’ın oğulları ve sevdiği kimseleriz! dediler. Öyleyse günahlarınızdan dolayı, neden size azap ediyor? de. Hayır, siz O’nun yarattıklarından bir beşersiniz/insansınız. Allah dileyeni/hak edeni affeder, dileyene/  müstehak olana azap eder. Göklerin, yer yüzünün ve onların arasında olan her şeyin yönetimi/otoritesi Allah’a aittir ve dönüş O’nadır.                                                                                                                                                                                           

19.Ey Ehl-i Kitap! Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi! demeyesiniz diye Rasûllerin arasının kesildiği bir fıtrat döneminde gerçekleri açıklayan, müjdeleyici ve uyarıcı Rasûlüm size geldi. Allah her şeye Kadîr’dir/güç yetirendir.                               

20.Bir gün Musa kavmine: Ey kavmim! Allah’ın size verdiği nimetleri hatırlayın. İçinizden Nebîler seçti, sizi melikler/güç sahibi/efendi yaptı ve âlemlere/diğer toplumlara vermediği birçok şeyi size verdi! dedi.                                                        

21.Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal topraklara girin, fakat geri adım atmayın, yoksa hüsrana uğrarsınız! dedi.  

22.Onlar: Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz asla oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa ancak o zaman gireriz! dediler.                                                                                                                                                    

23.Derken, korkanların içinden Allah’ın nimet verdiği iki kişi çıkarak: Onların üzerine bildik kapıdan girin! Oraya girdiğinizde mutlaka galip gelirsiniz. Eğer mü’minseniz yalnız Allah’a güvenin! dediler. 

24.Onlar yine:                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                              24.Onlar yine: Ey Musa! Onlar orada bulundukları sürece biz asla oraya girmeyiz. Sen ve Rabbin birlikte savaşın! Biz burada oturup bekleyeceğiz! dediler.                                                                                                                                

25.Musa: Ey Rabbim! Kendim ve kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum. Artık fâsık/yoldan çıkan bu kavm ile bizim aramızı ayır! dedi.                                                                                                                                                                    

26.Allah: Kutsal topraklar onlara kırk yıl boyunca yasaklanmıştır. Bulundukları yerde şaşkın şaşkın dolaşıp duracaklar. Artık, fâsık bu kavm için kendini üzme! diye buyurdu.                                                                                                                          27.Onlara iki âdemoğluna ait şu gerçek olayı anlat. Bir gün ikisi de Allah’a kurban sunmuşlar, birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen: Seni kesinlikle öldüreceğim! deyince kardeşi: Allah sadece müttâkilerden kabul eder! demişti.

(NOT: Bazı meallerde “iki âdemoğlu” yerine “Âdem’in iki oğlu” ifadesi kullanılmaktadır. “Ebney âdeme” belirtisiz isim tamlamasıdır ve “iki âdemoğlu” anlamındadır. Onların Âdem’in (a.s.) çocukları olduğunu gösteren hiçbir delil yoktur. H.S.)                                                                                                                                               

28.Ama sen beni öldürmek için el kaldırsan bile ben seni öldürmek için el kaldırmayacağım. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.                                                                                                                                                              

29.Dilerim ki, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip cehenneme gidenlerden olursun! Zalimlerin cezası işte budur.                                                                                                                                                                               

30.Nihayet kardeşini öldürme konusunda nefsine mağlup oldu ve onu öldürdü. Böylece hüsrana uğrayanlardan oldu. 31.Allah, kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O da: Yazıklar olsun bana, ben bu karganın yaptığını yapamayacak, kardeşimin cesedini örtemeyecek kadar aciz biri miyim? deyip yaptığına pişman oldu. 32.Bundan dolayı İsrailoğullana şöyle yazdık: Öldürülen bir cana karşılık/kısas olmaksızın veya yeryüzünde fesat/ bozgunculuk yapmaya karşılık olmaksızın; kim bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur! Rasûllerimiz onlara, açık delillerle gelmişlerdi, buna rağmen onların çoğu aşırılıktan vazgeçmez.                                                                                                                      

33.Allah’a ve Rasûlü’ne savaş açanların ve yeryüzünde fesat/ bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası; ya öldürülmeleri  veya asılmaları yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu onlar için dünyadaki rezilliktir. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır.                                                                               

34.Ancak, siz onlara hâkim olmadan/ele geçirmeden önce tevbe ederlerse başka. Bilin ki Allah Gafûr’dur/çok bağışlayan, Rahîm’dir/çok merhametlidir.                                                                                                                    

35.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah’a karşı takvâlı olun. O’nun rızasını kazandıracak vesileler/yollar arayın ve Allah yolunda cihad/mücadele edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.                                                                        

36.Şüphesiz ki kâfir olanlar; yeryüzündeki her şey hatta bir o kadarı daha kendilerinin olsa, Kıyamet Günü’nün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak vermek isteseler asla kabul edilmez. Onların payına düşen elîm bir azaptır.                  

37.O ateşten çıkmak isterler ama çıkamazlar. Onların hak ettikleri bitmeyen/kalıcı bir azaptır.                                     

38.Hırsızlık yapan erkeğin ve hırsızlık yapan kadının yaptıklarına karşılık, Allah’tan ibret verici bir ceza olarak fektaû eydiyehumâ/ ellerini kesin. Allah Azîz’dir/güçlüdür, Hakîm’dir/hikmet sahibidir.  

(NOT: Âyette geçen “fektaû eydiyehumâ” tabirine, “ellerini kesin” manası yerine mecaz bir anlam vermek suretiyle “güçlerini yok edin” manasının verildiği görülmektedir. Mecaz anlam verildiği takdirde hırsızlık yapana “ibret verici bir ceza verilmesi” mümkün olamaz. Dolayısıyla doğru mealin “ellerini kesin” olması gerekir. H.S.)                                                                 

39.Kim, yaptığı zulümden sonra tevbe eder ve kendini düzeltirse, muhakkak ki Allah onun tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah Gâfur’dur/bağışlayandır, Rahim’dir/merhametlidir.                                                                           

40.Göklerde ve yerde bütün yetkinin/hükmün Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? O, dileyene/müstehak olana azap eder, dileyeni/hak edeni de bağışlar. Allah Kadîr’dir/her şeye gücü yetendir.                                                                               

41.Ey Rasûl! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla inandık diyenlerin küfürde birbirleriyle yarışmaları seni üzmesin. Yahudilerden bazıları; seni dinlemeye gelmeyen kavimlere (yalan) bilgi vermek için seni dinlerler. Kelimeleri bağlamlarından kopararak manâlarını tahrif ederler. Onlara: (Muhammed) bizim istediğimiz gibi bir hüküm verirse kabul edin, başka bir hüküm verirse reddedin! derler. Allah’ın, azaba müstahak gördüğünü sen kurtaramazsın! İşte onlar, Allah’ın kalplerini arındırmaya lâyık görmediği kimselerdir, onları bu dünyada zillet, âhirette korkunç bir azap beklemektedir.              

42.Onlar yalana kulak verirler, haram yemeye de düşkündürler. Bir hüküm vermen için sana gelirlerse aralarında ister hüküm ver ister verme. Onları kendi hallerine bırakırsan sana hiçbir zarar veremezler. Ama eğer bir hüküm verirsen adaletle hüküm ver. Çünkü Allah adil davrananları sever.                                                                                          

43.İçinde Allah’ın hükümleri bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl oluyor da senden hüküm istiyorlar, sonra da senin verdiğin hükme rıza göstermiyorlar? Onlar, aslında mü’min değiller!                                                                        

44.İçinde hidâyet ve nûr olan Tevrat’ı Biz indirdik. Nebîler, (Allah’a) teslim olmuş Yahudilere onunla hüküm verirlerdi. Ver rabbâniyyûne/ kendini Rabbe adayanlar vel ahbâru/ve din bilginleri de korumakla görevli oldukları Allah’ın Kitabıyla hüküm verirlerdi. O halde, insanlardan değil Ben’den çekinin. Âyetlerimi geçici bir bedelle satmayın. Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, kâfirlerin tâ kendileridir.                                                                                                                                   45.Onlara o kitapta/Tevrat’ta şunu yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalara kısas (adil karşılık) gerekir. Kim kısastan vazgeçerse kendi günahları için keffâret olur.  Ama, Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler zâlimlerin tâ kendileridir.                                                                                                

46.Onların ardından Tevrat’ı tasdik edici olarak Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ona, içinde hidayet/doğru yol rehberi ve nûr bulunan, kendinden önceki Tevrat’ı tasdik eden, müttâkiler için hidayet/doğru yol rehberi ve öğüt olan İncil’i verdik.       47.İncil ehli, Allah’ın onda indirdiğiyle hükmetsinler! Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler fâsık/yoldan çıkmış olan kimselerdir.                                                                                                                                                                   

48.Sana, önceki Kitapları tasdik edici ve koruyucu olan bu Kitabı/ Kur’an’ı hakk/gerçek olarak indirdik. O halde, onların aralarında Allah’ın indirdiğiyle/Kur’an ile hüküm ver ve sana gelen hakkı/ gerçeği bırakıp da onların heveslerine uyma. Her birinize bir şerîat/yol ve yöntem belirledik. Eğer Allah dileseydi hepinizi tek bir ümmet yapardı. Ama, size verdikleriyle imtihan etmek için böyle yaptı. Artık hayırda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz konularda hükmünü bildirecektir.                                                                                   

49.Onlar aralarında Allah’ın indirdiği/Kur’an ile hükmet, onların arzu ve heveslerine uyma. Dikkatli ol, Allah’ın indirdiklerinden bir kısmını uygulamaktan seni saptırmalarına fırsat verme. Eğer onlar senin verdiğin hükümden yüz çevirirlerse, bil ki Allah onları günahlarından dolayı cezalandıracaktır. Muhakkak ki, onların çoğu fâsıktır/yoldan çıkmıştır.                                                                                                     

50.Yoksa onlar cahiliye hükümlerini mi arıyorlar? Gerçeği kavramış bir kavim için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim olabilir?                                                                                                                                                                       

51.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları evliyâ/koruyucu-destekçi edinmeyin. Onlar birbirlerinin velisidirler/koruyucusu-destekçisidir. Sizden kim onları evliyâ/ koruyucu-destekçi edinirse kesinlikle onlardan olur. Allah, zâlim kavme hidayet etmez.                                                                                     

52.Kalplerinde hastalık olanların: Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz! diyerek onların dostluğunu kazanmaya çalıştıklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih nasip eder veya katından yeni bir  durum yaratır da onlar içlerinde gizledikleri şeyden pişman olurlar.                                         

53.İman edenler birbirlerine şöyle derler: Bizimle birlikte olduklarına dair var güçleriyle yemin edenler bunlar mı? Onların bütün amelleri boşa çıkmış ve hüsrana uğrayanlardan olmuşlardır.                                                                               

54.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! İçinizden dininden dönenler bilsin ki, Allah onların yerine öyle bir kavim getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever; onlar mü’minlere karşı şefkatli, kâfirlere karşı onurludurlar, Allah yolunda cihad/mücadele ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu Allah’ın dileyene/lâyık olana verdiği lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir ve her şeyi bilir.                                                                                                                                                      55.Sizin veliniz/koruyucunuz-destekçiniz sadece Allah, O’nun Rasûlü ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı dosdoğru kılan ve zekatı veren mü’minlerdir.                                                                                            

56.Kim Allah’ı, Rasûlünü ve mü’minleri veli/koruyucu-destekçi edinirse, muhakkak ki Allah’ın tarafını tutanlar galip gelecektir.                                                                                                   

57.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Sizden önce Kitap verilenlerden ve kâfirlerden dininizi alay ve eğlence edinenleri veli/koruyucu-destekçi edinmeyin. Eğer mü’minseniz Allah’a karşı takvâlı olun.                                           

58.Ve izâ nâdeytüm iles salâtit/o namaza çağırdığınız zaman, onlar onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların akıllarını kullanmayan bir kavim olmaları yüzündendir.                                                                           

59.De ki: Ey Ehl-i Kitap! Allah’a, bize indirilene ve bizden önce indirilenlere inandığımız için mi bizden nefret ediyorsunuz? Şüphesiz sizin çoğunuz fâsıksınız/yoldan çıkmışsınız!                                                                                             

60.De ki: Allah katında cezası daha ağır olanları size bildireyim mi? Onlar, Allah’ın lanetlediği ve gazap ettiği tâgûta/ şeytanî güçlere kulluk ettikleri için kimini maymuna, kimini de domuza çevirdikleridir. İşte yerleri en kötü olan ve doğru yoldan en fazla sapanlar onlardır!                                                                                              

61.Yanınıza geldiklerinde iman ettik derler, oysa kâfir olarak girip kâfir olarak çıkarlar. Allah onların gizlediklerini çok iyi bilmektedir.                                                                                                                                                                               

62.Onların birçoğunun; günah işlemekte, düşmanlık yapmakta ve haram yemekte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün, yaptıkları şey ne kötüdür!                                                                                                                              

63.Rabbâniyyûne/Rabbe adanan kullar vel ahbâru/ve din bilginleri de; onların günah söz söylemelerine ve haram yemelerine engel olsalardı ya! Yaptıkları şey ne kötüdür.                                                                                                                      64.Yahudiler bir de: Allah’ın eli bağlıdır/sıkıdır! dediler. Böyle söyledikleri için elleri bağlandı ve lanetlendiler. Aksine Allah’ın iki eli de açıktır ve dilediği gibi infâk eder. Andolsun ki Rabbinin sana indirdikleri onlardan birçoğunun tugyânını/azgınlığını ve kâfirliğini artırır. Biz de onların aralarına Kıyamet Günü’ne kadar sürecek düşmanlık ve nefret yerleştirdik. Onlar savaş için ateş yaktığı her seferinde, Allah onu söndürmüştür. Zira onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar, Allah bozguncuları sevmez.                                                                                                                               

65.Eğer, Ehl-i Kitap olanlar da iman edip takvâ sahibi olsalardı, onların günahlarını örter ve naim/nimeti bol cennetlere koyardık.                                                                                                                                                                                   

66.Eğer onlar; Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden kendilerine indirileni gereği gibi uygulasalardı; gökten ve yerden verilen nimetlere kavuşurlardı. Aralarında aşırılığa kaçmayanlar var ama onlardan çoğunun davranışı ne kötüdür!                                67.Ey Rasûl! Rabbinden sana ne indirilmişse onu tebliğ et, eğer böyle yapmazsan Rasûllük görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola ulaştırmaz.                                                                         

68.De ki: Ey Ehl-i Kitap! Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirilmiş olanı tam olarak uygulamadıkça (inancınızı) bir esasa dayandırmış olmazsınız! Rabbinden sana indirilen/Kur’an, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. Artık o kâfir kavme üzülme.                                                                                                                                            

69.İnnellezîne âmenû/Muhakkak ki iman edenler, Yahudiler, Sâbiîler ve Hristiyanlardan; Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman edip, salih amel işleyenlere korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.  (Bak.2.62)                                                                   

70.Şüphesiz ki, Biz İsrailoğullarından kesin söz almıştık ve onlara Rasûller göndermiştik. Ama onlar hoşlanmadıkları bir şey getiren Rasûllerden bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürdüler.                                                                                

71.Bir fitne/imtihan olmayacağını sandılar da gerçeklere kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah onların tevbelerini kabul etti ama onların çoğu yine kör ve sağır kesildiler. Allah onların yaptıklarını görmektedir.                                                           

72.Andolsun, Meryem oğlu Mesih’e: O Allah’tır diyenler! kâfir oldular. Oysa ki Mesih: Ey İsrailoğulları! Hem benim hem de sizin Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a şirk koşarsa Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin hiçbir yardımcısı olmaz! dedi.                                                                                                 

73.Allah üçün üçüncüsüdür/üç ilâhtan biridir! diyenler de kâfir oldular. Oysa tek bir ilâh dışında ilâh yoktur. Bu iddialarından vazgeçmezlerse bu kâfirler acıklı bir azaba uğrayacaktır.                                                                                                 

74.Hâlâ Allah’a tevbe edip bağışlanma/mağfiret dilemiyorlar mı? Allah Gafûr’dur/çok bağışlayandır, Rahîm’dir/çok merhametlidir.                                                                                                                                                                             

75.Meryem oğlu Mesih sadece bir Rasûldür/elçidir. Ondan önce de Rasûller/elçiler gelip geçmiştir. Onun annesi Meryem iffetli/dürüst bir kadındır. Her ikisi de diğer insanlar gibi yiyip içerlerdi (ilah değildi). Sen şu âyetleri nasıl açıkladığımıza bir bak, bir de onların âyetlerimizi nasıl ters yüz ettiklerini gör.                                                                              

76.De ki: Size zararı veya faydası olmayan birine mîn dûnillâhi/Allah’ın peşi sıra kulluk mu ediyorsunuz? Allah, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.                                                                                                          

77.De ki: Ey Ehl-i Kitap! Haksız yere dininizde aşırılık etmeyin. Evvelce kendileri sapmış, birçoklarını da saptırmış olan ve halâ doğru yolda olmayan bir kavmin arzusuna uymayın!                                                             

78.İsrailoğullarından kâfir olan kimseler, haddi aşarak Allah’a isyan etmeleri yüzünden; hem Davud’un hem de Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlendiler/dışlandılar.                                                                                             

79.İşledikleri kötülüklerden dolayı birbirlerini uyarmazlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür.                       

80.Onlardan çoğunun kâfirleri veli/destekçi-taraftar edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine istediği şey ne kötüdür. Allah  onlara gazap etmiştir ve  onlar azapta ebedî kalacaklardır.                                             

81.Eğer Allah’a ve bu Nebi’ye ve ona indirilene/Kur’ân’a iman etselerdi kâfirleri evliyâ/destekçi-taraftar edinmezlerdi. Ama onların çoğu fâsık/yoldan çıkmışlardır.                                                                        

82. İman edenlere insanlardan düşmanlığı en şiddetli olanlarının, o Yahudiler ile müşrikler olduğunu göreceksin. İman edenlere insanlardan sevgide daha yakın olanların da: Biz Nasarayız/Hristiyanız diyenler olduğunu göreceksin. Bunun sebebi; onların içinde büyüklük taslamayan keşişlerin ve rahiplerin olmasıdır.                                                                   

83.Bu Rasûle indirileni işittiklerinde gerçekleri hatırlamalarından dolayı gözlerinden yaşların boşaldığını görürsün. Rabbimiz! Biz iman ettik, bizi hakka şahitlik edenlerle birlikte yaz! derler.                                                                                                       84.Rabbimizin bizi sâlih kullar arasına katmasını beklerken, Allah’a ve bize gelen bu gerçeğe biz neden iman etmeyelim ki! derler.                      

85.Böyle söylemelerinden dolayı Allah onları; ebedî kalacakları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Muhsinûn/güzel davrananlara verilen karşılık işte budur.                                                  

86.Âyetlerimizi inkâr edip yalanlayanlar ise, onlar cehennem ahalisidir.                                                                          

87.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram sayarak haddi aşmayın. Muhakkak ki Allah haddi aşanları sevmez.                                                                                     

88.Allah’ın size verdiği rızıkların helâl, temiz ve hoş olanlarından yiyin. İman ettiğiniz Allah’a karşı takvâlı olun.     

89.Allah, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ama maksatlı olarak yaptığınız yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yemini bozmanın keffâreti; ailenize yedirdiğinizin yemeğin ortalamasından on miskini doyurmak veya giydiklerinizin orta hallisiyle onları (on miskini) giydirmek yahut tahrîru rakabeh/bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunları yapamayan kimse (aralıksız) üç gün oruç tutar. Yemini bozmanın keffâreti işte budur. Yeminlerinizi yerine getirin. Allah, şükredesiniz diye âyetlerini size böyle açıklıyor.                  

90.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Hamr (kişiyi uyuşturan veya sarhoş eden maddeler), kumar, putlar/dikili taşlar ve fal okları şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.                 

91.Şeytanın isteği, hamr (kişiyi uyuşturan veya sarhoş eden maddeler) ve kumar yoluyla sizin aranıza düşmanlık ve nefret sokmak, sizi Allah’ın zikrinden/hatırlamaktan ve o namazı kılmaktan alıkoymaktır. Artık onu terkedersiniz değil mi?

92.Allah’a itaat edin, bu Rasûlün getirdiğine itaat edin ve (yasaklardan) sakının. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki Rasûlün görevi sadece apaçık bir tebliğden ibarettir.                                                           

93.Âmenû ve amilus sâlihâti/iman edip salih amel işleyenlere; takvâlı oldukları ve âmenû ve amilus sâlihâti/iman edip salih amel işledikleri ve takvâlı olmaya devam ettikleri sürece, daha önce yiyip içtiklerinden dolayı bir sorumluluk yoktur. Zira Allah muhsinîn/iyilik yapanları sever.                                                                                                        

94.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Allah; ellerinizin ve mızraklarınızın menziline giren bir kısım avı yasaklayarak sizi imtihan eder. Allah, böylece (kişinin) yalnız olduğu bir yerde O’ndan kimin korktuğunu belirler. Bundan sonra kim haddi aşarsa onun için acıklı bir azap vardır.                                                                                                           

95.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! İhramlıyken av hayvanı öldürmeyin. Kim kasten onu öldürürse, içinizden adil iki kişinin kararıyla; öldürdüğüne denk bir hayvanı kurban olarak Kâbe’ye göndermeli veya keffaret olarak miskinleri doyurmalı yahut yaptığının dengi oruç tutmalıdır. Bu yaptığının cezasını çekmesi içindir. Allah, önceden yaptıklarınızı bağışlamıştır. Bundan sonra kim önceki suçu tekrar işlerse Allah ona yaptığının acısını tattırır. Çünkü Allah Azîz’dir/ çok güçlüdür, Züntikâm/hesap sorandır.                                                                                                 

96.Deniz (göl ve nehir) hayvanlarını avlamak ve yemek size helal kılındı, böylece hem siz yararlanın hem de yolcular yararlansın. İhramda olduğunuz sürece kara avı size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız Allah’a karşı takvâlı olun.    

97. Allah; Beytü’l Harâm olan Kâbe’yi, haram ayları, kurbanlık hayvanları ve onlara takılan gerdanlıkları da insanlar için kıyâm/diriliş vesilesi yaptı. Bunlar, Allah’ın göklerde ve yeryüzünde olan her şeyi bildiğini sizin bilmeniz içindir. Allah Alîm’dir/her şeyi bilendir.                                                                                                      

98.Bilin ki Allah’ın cezası şiddetlidir. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur/çok bağışlayandır, Rahîm’dir/çok merhametlidir. 99.Rasûlün görevi sadece tebliğden ibarettir. Allah, açığa vurduğunuzu da gizlediklerinizi de bilir.                              

100.De ki: Kötü ve çirkin olan şeylerle iyi ve güzel olan şeyler aynı değildir. İsterse kötü ve çirkin şeylerin çokluğu seni etkilemiş olsun! Ey ul’ül-elbâb/aklı selim ve sağduyu sahipleri! Allah’a karşı takvâlı olun ki kurtuluşa eresiniz.                 

101.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Açıklandığında sizi zora sokacak şeyleri sormayın. Kur’an indirilirken eğer sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah sizi onlardan muaf tutmuştur. Allah Gafûr’dur/ çok bağışlayandır, Halîm’dir/çok hoş görülüdür.                                            

102.Sizden önce de bazı kavimler böyle sorular sormuşlar, sonra inkâr edenleden olmuşlardı.                              

103.Allah; bahîra, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şeyi meşru kılmadı.  Ama kâfirler kendi yalanlarnı Allah’a mal ediyorlar. Zira onların çoğu aklını kullanmazlar.                                                                                 

104.Onlara: Allah’ın indirdiğine, Rasûlün getirdiğine uyun! dendiğinde onlar: Atalarımızın üzerinde bulduğumuz şey bize yeter! derler. Ya ataları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler idiyseler de mi?                                      

105.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! Siz kendinizden sorumlusunuz, doğru yolda olduğunuz sürece yoldan sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, yapıp ettiğiniz şeyleri size bildirecektir.                           

106.Yâ eyyühellezîne âmenû/Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm belirtisi geldiğinde vasiyette bulunursa aranızdan adil iki kişiyi şahit tutun. Ölüm belirtisi, eğer yolculuk ederken ortaya çıkarsa o zaman sizden olmayan iki kişiyi vasiyetinize şahit tutun. Şahitlerin adil olmalarından şüphelenirseniz, şahitler (kendi inançları gereği) ibadetlerini yaptıktan sonra herkesin huzurunda onlara şöyle yemin ettirin: Allah’a andolsun ki kendi yakınlarımız dahil hiç kimseyi kayırmayacağız. Allah adına ettiğimiz bu yemine sadakat göstereceğiz. Aksi halde elbette günah işlemiş oluruz!                                               

107.Şahitler yemin ettikten sonra günah işledikleri anlaşılırsa; onların yerine mirasçı olanlardan iki kişi geçer: Allah’a andolsun ki bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur. Biz hak ve hakikatın dışına çıkmayız, eğer çıkarsak zalimlerden oluruz! diye Allah’a yemin ettirilir.                                                                                                       

108.Böylesi, şahitliğin gereği gibi yerine getirilmesi ve yeminlerin başka yeminlerle bozulması korkusuna karşı daha uygun olanıdır. Sizler, Allah’a karşı takvâlı olun ve O’nu dinleyin. Allah, fâsık/yoldan çıkan kavmi doğru yola iletmez.           

109.Allah, (Mahşer Günü) Rasûlleri huzurunda toplayacak ve onlara: İnsanlar sizin davetinize ne cevap verdiler? diye soracak, onlar da: Bizim bu konuda bir bilgimiz yoktur, bütün gaybı/idraki aşanları ancak Sen bilirsin! diyecekler.         

110.İşte o zaman Allah: Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Ruh-ul Kudüs ile desteklemiştim; sen beşikteyken ve yetişkin çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab’ı ve Hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, sonra ona üflerdin de yine Benim iznimle kuş olurdu. Doğuştan körleri ve alacalıyı da Benim iznimle iyileştiriyordun. Yine Benim iznimle ölüleri (diri olarak) çıkarıyordun. Seni İsrailoğullarından da kurtarmıştım, çünkü onlara açık mucizelerle geldiğin halde kâfir olanlar: Bu apaçık bir sihirdir! dediler; buyurdu.                                                                                

111.Bir gün havarilere: Bana ve Rasûlüme (İsa’ya) iman edin! diye vahyetmiştim/ilham etmiştim. Onlar da: İman ettik; Sen bizim müslüman olduğumuza şahit ol! demişlerdi.                                                                                   

112.Hani havariler: Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize, mâidetem mines semâi/gökten sofra indirebilir mi? diye sormuşlardı. İsa: Eğer mü’min iseniz Allah’a karşı takvâlı olun! cevabını vermişti.                 

113.Onlar, biz istiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz huzura ersin, bize doğru söylediğini bilelim ve buna şahitler olalım! demişlerdi.

114.Meryem oğlu İsa: Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Mâidetem mines semâi/bize gökten bir sofra indir. Bizim için, gelecek nesillerimiz için bir bayram ve senden bir âyet/mucize olsun. Bize rızık ver, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın! dedi.

115.Allah: Ben onu size indireceğim. Bundan sonra sizden kim inkâr ederse onu bu alemde kimseye vermediğim bir azaba uğratırım! dedi.                                                                                                 

116.Allah: Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, Allah’ın peşi sıra beni ve annemi de ilah edinin mi dedin? diye sorunca, İsa: Rabbim, Sen’i tenzih ederim/yüceler yücesisin. Benim haddim olmayan şeyi söylemem mümkün değil! Eğer ben böyle bir söz söylemiş olsaydım Sen zaten bilirdin. Sen, benim içimden geçenleri bilirsin ama ben Sen’in ilmine vakıf olamam. Bütün gaybı/idraki aşanları bilen sadece Sen’sin! dedi.                                                                                                    

117.Bana ne emrettiysen ben onlara sadece onu söyledim. Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin! dedim. Aralarında olduğum sürece onlara şahittim. Sen beni vefat ettirdikten sonra onlar sadece Sen’in gözlemin altındaydılar. Her şeye şahit olan Sen’sin!

118.Eğer onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin âciz kullarındır. Ama eğer onları bağışlarsan şüphesiz Sen: Azîzül/üstün ve Hakîm/ hikmet sahibi olansın!                                                                                 

119.Allah: Bugün (Mahşer Günü) özü sözü doğru olanlara, doğru olduklarının yarar sağlayacakları gündür. Altlarından ırmaklar akan cennetler onlar içindir. Orada ölümsüz olarak ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. En büyük kurtuluş işte budur!                                                                                                          

120.Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunanların mülkü/ hükümranlığı Allah’a aittir ve O her şeye Kâdir’dir/gücü yetendir.

(Harun Sorkun-GG Mart 2023)

 

 

 

 

 

X