10/70 YÛNUS SÛRESİ
(Sûre adını 98nci âyette geçen: Azabı hak ettikten sonra iman ettikleri için dünyada azaptan kurtulan başka bir kavim olmadı. Ancak Yûnus’un kavmi müstesnadır! ifadesinden almaktadır. Mekke döneminde nazil olmuştur. Mushafda 10ncu sırada, inişte 70nci sırada olup 109 âyetten müteşekkildir.)
E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1.Elif-Lâm-Râ! İşte bunlar, o hikmetli Kitab’ın/Kur’an’ın âyetleridir.
2.İnsanları uyar; iman edenlere Rableri katında yüksek bir makam olduğu müjdesini ver! diye içlerinden birine vahyetmemiz onlara çok mu tuhaf geldi ki o kâfirler: Bu (adam) apaçık bir sihirbazdır! diyorlar.
3.Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde/evrede yaratan, sonra Arş’a istiva eden/hükümran olan, her şeyin yasasını/kuralını koyan Allah’tır. O’nun izni olmadan hiç kimse şefaatçı/aracı olamaz. İşte bu sizin Rabbiniz olan Allah’tır, (yalnız) O’na kulluk edin. Halâ düşünüp öğüt almayacak mısınız? (Bak. Fâtiha 1.4)
4.Allah’ın vaadi haktır/gerçektir, hepinizin dönüşü O’nadır. Muhakkak ki O, ilk önce yaratır sonra onu/yaratmayı tekrarlar. Bu (tekrar yaratma); iman edip salih amel işleyenlere mükâfatlarını adaletle vermek içindir, kâfirlere de inkârlarından dolayı kızgın içecekler ve can yakıcı bir azap vardır.
(NOT: Öldükten sonra yeniden diriltileceğiz ve herkese hak ettiğinin karşılığı mükâfat veya azap olarak mutlaka verilecektir! H.S.)
5.Güneşi bir ziyâ/ışık kaynağı, Ay’ı da bir nûr/ışığı yansıtıcı yapan, yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için menziller belirleyen O’dur. Allah, bunları hakk/hakikat ile yaratmıştır. O bilen bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklamaktadır. (Bak.6.96*10.5*17.12*36.39*41.12*55.5)
6.Gece ve gündüzün birbiri peşi sıra gelişinde, Allah’ın yarattığı göklerde ve yerde takvâ sahibi kavimler için âyetler/deliller vardır.
7.Dünya hayatından hoşlanarak onunla tatmin olan ve huzurumuza çıkacaklarını hesaba katmayarak âyetlerimizden gafil olanlara gelince:
8.İşte onların yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer ateştir.
9.İman edip salih amel işleyenlere gelince, imanları sayesinde Rableri onları hidayete erdirecek ve zemininde ırmaklar akan Naim cennetlerine koyacaktır.
10.Onlar orada: Allahım! Seni tesbih ederiz/her türlü noksanlıktan uzak tutarız! derler, birbirlerine esenlik dilekleri: Selâm size! dir. Duaların sonunda: El-hamdu lillahi Rabbi’l-âlemin!/Hamd (bütün övgüler) âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur! derler.
11.İnsanların hayrı aceleyle istedikleri gibi eğer Allah da onlara şerri acele verseydi onların ecelleri gelmiş olurdu. Bize kavuşmayı (hesaba çekilmeyi) ummayanları kendi hallerine bırakırız, azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar.
12.İnsanlara bir sıkıntı dokunduğunda; yan yatarken veya otururken veya ayaktayken Bize dua ederler. Sıkıntısını giderdiğimizde ise, sanki bu sıkıntı yüzünden Bize yalvaran kendisi değilmiş gibi çekip giderler. İşte böyle, haddi aşanların yaptıkları şeyler kendilerine cazip görünür.
13.Andolsun ki Rasûller kendilerine apaçık belgelerle geldikleri halde iman etmedikleri gibi zulmettikleri için, sizden önceki nice nesilleri helâk ettik. Günahkâr kavmi işte böyle cezalandırırız.
14.Onların ardından nasıl davranacağınızı görmek için sizi yeryüzüne halifeler kıldık.
15.Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman, Bizimle karşılaşmayı ummayanlar: Bize başka bir Kur’an getir veya bunun içeriğini değiştir! derler. Onlara: Ben onu kendiliğimden değiştiremem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Eğer Rabbime karşı gelirsem, Büyük Gün’ün/ Mahşer Günü’nün azabına uğramaktan korkarım! de.
16.Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım, onu size bildirmezdim. Bundan önce aranızda bir ömür boyu yaşadım. Hâlâ akletmeyecek misiniz? de.
17.Yalan uydurarak Allah’a iftira eden veya O’nun âyetlerini yalan sayandan daha zâlim kim olabilir? Muhakkak ki mücrimler/günahkârlar iflah olmazlar.
18.Allah’ın peşi sıra kendilerine faydası ve zararı olmayacak şeylere kulluk ediyorlar ve: Allah katında bunlar bizim şefaatçilerimiz! diyorlar. De ki: Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? O, onların ortak koştuğu şeylerden uzak ve yücedir!
19.İnsanlar önceleri tek bir ümmetti, sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer daha önce bu konuda Rabbinin verilmiş bir sözü/hükmü olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şeylerde hemen hüküm verilirdi.
20.Rabbinden ona bir âyet/mucize indirilseydi ya! diyorlar. De ki: Gaybın bilgisi sadece Allah’a aittir. Öyleyse bekleyin, sizinle birlikte ben de bekliyorum!
21.O insanlara dokunan sıkıntıdan sonra bir rahmet verdiğimiz zaman âyetlerimize karşı hemen plan yapmaya başlarlar. De ki: Allah’ın planı daha hızlıdır. Elçilerimiz/melekler yaptığınız tüm planları yazıyorlar!
22.Sizi karada ve denizde yürüten O’dur. Bindikleri yelkenli gemi tatlı bir rüzgârla yol alırken, yolcular sevinçli oldukları bir sırada, şiddetli bir fırtına çıkar ve dalgalar her yandan onları kuşatır. O zaman sulara gark olup boğulacaklarını anlarlar ve dini Allah’a has kılarak: Bizi bu felâketten kurtarırsan andolsun ki Sana şükredenlerden olacağız! diyerek Allah’a yalvarırlar.
23.Ama onları kurtarınca, yeryüzünde taşkınlık yapmaya başlarlar. Ey insanlar! Dünya hayatının menfaatları için sizin azgınlığınız sadece kendinize zarar verir. Sonunda dönüşünüz Bize’dir ve yaptığınız şeyleri size haber vereceğiz!
24.Dünya hayatı gökten indirdiğimiz yağmurla hayat bulup yeşeren, insanların ve hayvanların yararlandıkları yeryüzü bitkileri gibidir. Yeryüzü yağmurun suyuyla boy atıp gürleşir, sonunda süslenip güzelleşir. Ekip biçenlerin orada egemenlik sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece vakti veya güpegündüz emrimiz gelir ve orayı hiç bitki bitmemiş gibi kupkuru yaparız. Düşünen bir kavme âyetlerimizi böyle ayrıntılı olarak açıklarız!
25.Allah kullarını selam yurduna/cennete çağırıyor ve dileyene/hak edene hidayet ediyor/doğru yola iletiyor.
26.Güzel davrananlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerine kara da zillet de bulaşmaz. Onlar cennet ahalisidir ve orada ebedî kalacaklardır.
27.Kötülük yapanların cezası yaptıkları kötülüğün misli/aynısı kadardır. Onları bir zillet kaplar. Onları Allah’ın gazabından koruyacak hiç kimse yoktur. Yüzlerine zifiri bir gecenin karanlığı sıvanmış gibidir. İşte onlar cehennem ahalisidir ve orada ebedî kalacaklardır.
28.O Gün/Mahşer Günü onların hepsini toplarız. Sonra şirk koşanlara: Siz ve şirk koştuklarınız yerinizde bekleyin! deriz ve onları birbirinden ayırırız. İlâh diye taptıkları onlara: Siz bize kulluk etmiyordunuz ki! derler.
29.Ve: Allah şahittir ki, sizin bize kulluk ettiğinizden bizim hiç haberimiz yoktu! derler.
30.Orada herkes, daha önce yaptıklarını karşısında bulacak ve Mevlâları olan Allah’ın huzuruna çıkarılacaklardır. İlâh diye uydurdukları ise onları yüzüstü bırakıp gidecektir.
31.De ki: Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Duyma ve görme kabiliyeti veren kimdir? Diriden ölüyü, ölüden diriyi çıkaran kimdir? Kâinatın bütün işlerini yöneten kimdir? Hepsi de: Allah’tır! diyecekler. De ki: O halde takvâlı olmayacak mısınız?
32.İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Hakikatın ötesi sapıklık değil de nedir? O halde nasıl döndürülüyorsunuz?
33.Böylece Rabbinin; fâsıklar/yoldan sapmışlar hakkındaki: Onlar artık iman etmezler! hükmü gerçekleşmiş oldu.
34.De ki: Ortak koştuklarınız arasında ilk kez yaratıp sonra tekrar diriltecek olan var mı? De ki: Allah ilk olarak yaratır sonra (tekrar) diriltir. O halde nasıl döndürülüyorsunuz?
35.De ki: ortak koştuklarınız arasında doğruyu gösterecek birisi var mı? De ki: Doğruyu gösteren Allah’tır. O halde; doğruyu gösteren mi uyulmaya lâyıktır, yoksa kendisine gösterilmedikçe onu bulamayan mı uyulmaya lâyıktır? Size ne oluyor? Nasıl böyle hüküm veriyorsunuz?
36.Onların çoğu sadece zanna uyarlar, zan ise hakikatın yerini tutamaz. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını çok iyi bilmektedir.
37.Bu Kur’an Allah’tandır, başkası tarafından uydurulmuş değildir. Kendisinden önceki Kitap’ları tasdik eder, o Kitapları ayrıntılı olarak açıklar, Âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
38.Yoksa: Bunu (Muhammed) kendisi uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer doğru söylüyorsanız Allah’tan başka kim varsa onları da çağırın ve onun benzeri bir sûre getirin!
39.Aslında onlar, bilgi edinmedikleri ve ne olduğunu kavrayamadıkları bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamıştı. Ama bak zâlimlerin sonu ne oldu!
40.İçlerinden ona inanacak olan da var, inanmayacak olan da. Senin Rabbin fesatçıları çok iyi bilir.
41.Eğer seni yalanlarlarsa: Benim yaptıklarım bana, sizin yaptıklarınız da size aittir. Siz benim yaptıklarımdan sorumlu değilsiniz, ben de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim! de.
42.Onlardan seni dinleyenler de var. Şayet onlar akıllarını kullanmazlarsa sen sağırlara duyurabilir misin?
43.Onlardan sana bakanlar da var. Eğer basiretleri yoksa sen körlere doğru yolu gösteremezsin?
44.Şüphesiz ki Allah insanlara asla zulmetmez. Fakat insanlar kendi nefislerine zulmederler.
45.Onları bir araya toplayacağı Gün/Mahşer Günü; sanki birbirleriyle tanışmalarına yetecek kadar, günün az bir vakti kadar dünyada kaldıklarını sanacaklar. Allah ile karşılaşmayı inkâr eden ve doğru yola girmeyenler gerçekten hüsrana uğrayanlardır.
46.Onlara yaptığımız uyarının bir kısmını sana göstersek de seni vefat ettirsek de onların dönüşleri Bizedir. Allah onların yaptığı her şeye şahittir.
47.Her ümmetin bir Rasûlü vardır. Rasûller geldiklerinde aralarında adaletle hükmedilir ve onlara haksızlık yapılmaz.
48.Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaat ne zaman gerçekleşecek? diyorlar.
49.De ki: Allah’ın dilediğinden başka, ben kendime bile fayda sağlama veya zarar verme gücüne sahip değilim. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelmişse bir an bile ertelenmez, gelmemişse bir an bile öne çekilmez.
50.De ki: O’nun azabı, size gece uyurken veya gündüz gelse ne farkeder? Bu günahkârlar neden onu acele istiyorlar?
51.O’na, azap geldikten sonra mı yoksa şimdi mi iman edeceksiniz? Acele istiyordunuz da! denecektir.
52.Sonra zulmedenlere: Kalıcı azabı tadın. Kazandığınızın karşılığından başka ne görecektiniz! denecektir.
53.Sana: Bu gerçek mi? diye soruyorlar. De ki: Evet! Rabbime yemin olsun ki o gerçektir ve siz ona engel olamayacaksınız!
54.Zulümedenler, azabı gördüklerinde içten içe bir pişmanlık duyardı ve yeryüzünde sahip oldukları her şeyi kurtulmak için fidye olarak verirlerdi. Ancak onlara adaletle hükmedilir ve haksızlığa uğratılmazlar.
55.İyi bilin ki göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. İyi bilin ki Allah’ın sözü haktır/gerçektir. Lakin onların çoğu bunu bilmezler.
56.Dirilten de öldüren de O’dur. Ve O’na döndürüleceksiniz.
57.Ey insanlar! Rabbinizden size bir nasihat, gönüllerinize şifa, iman edenlere hidayet ve rahmet gelmiştir.
58.Onlara Allah’ın lütfunu ve rahmetini anlat ki rahatlasınlar. Bu, onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.
59.De ki: Allah’ın size indirdiği rızkın bir kısmını helâl bir kısmını da haram yaptığınızı görmüyor musunuz? De ki: Allah mı bunu size bildirdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?
60.Allah’a karşı yalan uyduranlar Kıyamet Günü’nü ne sanıyorlar? Muhakkak ki Allah’ın insanlara ikramı boldur, ama onların çoğu buna şükretmezler.
61.İster Kur’an okuyun ister bir işe dalıp gitmiş olun; hangi durumda olursanız olun mutlaka size şahit oluruz. Yerde ve gökte zerre kadar bir şey Rabbine gizli kalmaz. Bunların küçüğü de büyüğü de mutlaka apaçık bir kitaptadır.
62.E lâ inne evliyâellâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm muhzenin/ Dikkat edin, Allah’ın tarafında/yanında olanlara korku yoktur, onlar mahzun olmayacaktır.
63.Onlar (evliyâellâh) iman eden ve takvâ sahibi olanlardır.
64.Dünya hayatında da ahirette de onlara/evliyâellâhi müjde vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme olmaz. Büyük kurtuluş işte budur.
65.Onların (kâfirlerin) sözleri seni üzmesin; çünkü izzet/itibar tamamıyla Allah’ındır. O Semî’dir/işitendir, Alîm’dir/bilendir.
66.İyi bilin ki göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ındır. Allah’ın peşi sıra başkasına tâbi olanlar, aslında onlara tâbi olmuyorlar? Gerçekte onlar zanna/kuruntuya tâbi oluyorlar ve onlar saçmalıyorlar.
67.İstirahat etmeniz için geceyi (karanlık), (çalışmanız için) gündüzü aydınlık yapan O’dur. Elbette bunda, işiten bir kavim için âyetler/deliller vardır.
68.Allah çocuk edindi! dediler. O sübhandır/bundan münezzehtir. O zengindir, göklerde ve yerde olanlar O’nundur. Bu konuda elinizde hiçbir delil de yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi söylüyorsunuz?
69.De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler!
70.Dünyada geçici bir faydalanma vardır. Sonra dönüşleri Bize’dir. Sonra da inkâr etmelerine karşılık onlara şiddetli bir azabı tattıracağız.
71.Onlara Nuh’un haberini anlat. Hani o kavmine: Ey kavmim! Benim aranızda durmam ve Allah’ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geliyorsa bilin ki, ben Allah’a tevekkül ettim/güvendim. Artık siz ve ortaklarınız ne yapacağınıza karar verin, sonra da mühlet vermeden bana yapacağınızı yapın! dedi.
72.Eğer yüz çevirirseniz, siz bilirsiniz. Sizden bir ücret istemedim! Benim ücretim ancak Allah’a aittir. Ben, müslümanlardan olmakla emrolundum!
73.Buna rağmen onu yalanladılar, bunun üzerine onu ve onunla beraber gemide olanları kurtardık ve onları yeryüzünün halifeleri yaptık. Âyetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Uyarılan o kimselerin sonunun ne olduğunu bir düşün!
74.Sonra onun ardından Rasûlleri kendi kavimlerine gönderdik. Onlar da onlara apaçık deliller getirdiler. Ama onlar, daha önce yalanladıkları şeylere inanmak istemediler. Haddi aşanların kalplerini işte böyle mühürleriz.
75.Sonra onların ardından Musa ve Harun’u âyetlerimizle Firavun’a ve ileri gelenlerine gönderdik. Onlar büyüklük tasladılar. Zaten onlar günahkâr bir kavimdi.
76.Katımızdan onlara gelen hakka/gerçeğe: Bu apaçık bir sihirdir! dediler.
77.Musa onlara: Size gelen hakk/gerçek için bu sihirdir! mi diyorsunuz? Sihirbazlar iflâh olmazlar! dedi.
78.Onlar: Atalarımızdan gördüğümüz yoldan/dinden bizi çevirmek ve yeryüzünün yönetimini ele geçirmek için mi geldiniz? Biz, ikinize de inanmıyoruz! dediler.
79.Firavun: Bütün usta sihirbazları toplayıp bana getirin! diye emretti.
80.Sihirbazlar gelince Musa onlara: Bütün hünerlerinizi ortaya atın! dedi.
81.Onlar atınca Musa: Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah elbette onu boşa çıkaracaktır. Muhakkak ki Allah bozguncuların işini düzeltmez!
82.Suçlular hoşlanmasa da Allah hakkı/gerçeği ortaya çıkaracaktır! dedi.
83.Firavun ve ileri gelenlerin baskısından korktukları için, kavminden bir kısım insan dışında Musa’ya iman eden olmadı. Çünkü Firavun orada tam bir hâkimiyet kurmuş zalim/azgın biriydi.
84.Musa: Ey kavmim! Allah’a iman ettiyseniz ve müslümansanız O’na tevekkül edin/güvenin! dedi.
85.Onlar: Allah’a tevekkül ettik/güvendik. Rabbimiz! Bizi bu zalim kavmin baskı ve zulmüne uğratma! dediler.
86.Rahmetinle bizi bu kâfir kavimden kurtar! (dediler).
87.Musa ve kardeşine: Mısır’da kavminiz için evler hazırlayın ve evlerinizi kıblegâh edinin ve ekıymus salâh/namazı dosdoğru kılın. Müminlere müjdele! diye vahyettik.
88.Musa: Ey Rabbimiz! Firavun ve ileri gelenlerine dünya hayatında büyük bir saltanat ve mallar verdin. Ey Rabbimiz! Onlar bunu Sen’in yolundan saptırmak için kullanıyorlar. Rabbimiz! Mallarını mahvet, kalplerine sıkıntı ver. Zira onlar can yakıcı azabı görmedikçe iman etmeyecekler! dedi.
89.(Allah): İkinizin duası da kabul olunmuştur. Siz doğru yolunuza devam edin ve kendini bilmezlerin yoluna uymayın! buyurdu.
90.İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu kin ve nefretle onların peşine düştü. Nihayet boğulmak üzereyken: İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka ilâh olmadığına iman ettim. Ben de müslümanım! dedi.
91.(Allah): Şimdi mi? Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun!
92.Senden sonrakilere bir âyet/ibret olman için bugün senin cesedini koruyacağız. Muhakkak ki insanların çoğu âyetlerimizden/delillerimizden gafildir.
93.Gerçekten İsrailoğullarını güvenli bir yere yerleştirdik ve onlara temiz rızıklar verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ihtilafa düşmediler. Rabbin, ihtilafa düştükleri konularda Kıyamet Günü hükmünü elbette verecektir.
94.Eğer sana indirdiklerimizden şüphe edersen, senden önce indirilen Kitapları okuyanlara sor. Doğrusu Rabbinden sana hakk/gerçek gelmiştir. Sakın şüphelenenlerden olma!
95.Ve Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan olma. Yoksa hüsrana uğrayanlardan olursun.
96.Doğrusu, aleyhlerinde Rabbinin sözü/hükmü gerçekleşenler iman etmezler!
97.Onlara her türlü âyet/mucize gelse bile can yakıcı azabı görünceye kadar onlar iman etmezler!
98.Yûnus’un kavmi hariç, azabı gördükten sonra iman eden ve bunun faydasını gören hiçbir kavim olmadı. Onlar (Yûnus’un kavmi) iman edince dünya hayatında onları rezil eden azabı kaldırdık ve bir süre daha dünya nimetlerinden onları faydalandırdık.
99.Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündeki herkes topyekün iman ederdi. O halde, insanları mü’min olmaları için sen zorlayacak mısın?
100.Allah’ın izni olmadan hiç kimse iman edemez. Allah aklını kullanmayanları ricse/pislik/kirlilik içinde bırakır.
101.De ki: Göklerde ve yerde olanlara bakıp ibret alın! Ama o âyetler/ deliller ve uyarılar iman etmeyecek bir kavme fayda vermez. 102.Onlar kendilerinden öncekilerin başlarına gelen felâketlerin benzerini mi bekliyorlar? Onlara: Bekleyin, ben de sizinle birlikte bekliyorum! de.
103.Sonra Rasûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İman edenleri kurtarmak üzerimize bir haktır/borçtur.
104.De ki: Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphe ediyorsanız, şunu bilin ki, Allah’ın peşi sıra sizin kulluk ettiklerinize ben asla kulluk etmem. Ben sadece sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim. Çünkü bana mü’minlerden olmam emredildi!
105.Ve Allah’ın birliğini tanıyarak yüzünü dosdoğru bu dine çevir ve sakın müşriklerden olma (diye emredildi)!
106.Allah’ın peşi sıra sana yararı da zararı da olmayanlara tapma! Eğer böyle yaparsan zâlimlerden olursun.
107.Eğer Allah sana bir zarar verecek olsa, onu O’ndan başka kimse gideremez. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun ikramına engel olabilecek de yoktur. Allah lütuf ve ikramını tercih ettiği/hak eden kullarına verir. O, Gafûr’dur/bağışlayandır, Rahîm’dir/merhametlidir!
108.De ki: Ey insanlar! Rabbinizden size hakk/gerçek gelmiştir. Artık kim doğru yolu tercih ederse bunu kendi lehine yapmış olur. Kim de dalaleti seçerse bu kendi aleyhine olur. Ben sizin üzerinize bir vekil değilim!
109.Sana vahyedilene uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Çünkü O hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
(Harun Sorkun-Gözden Geçirme: Mayıs 2023)