YÛNUS SÛRESİ
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1.Elif-Lâm-Râ! İşte bunlar, hikmetli Kitab’ın âyetleridir.
2.”İnsanları uyar; iman edenlere Rableri katında yüksek bir makama çıkacakları müjdesini ver!” diye içlerinden birine (sana) vahyetmemiz kâfirlere çok mu tuhaf geldi ki “Bu adam besbelli bir sihirbazdır” diyorlar.
3.Şüphesiz Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde (evrede) yaratan, sonra Arş’a hükümran olan, her şeyi ve her işi yerli yerince yöneten Allah’tır. O izin vermeden hiç kimse şefaat edemez. İşte sizin Rabbiniz olan Allah budur, yalnız O’na kulluk edin. Halâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
4.Hepinizin dönüşü yalnız O’nadır. Bu, Allah’ın mutlaka gerçekleşecek olan vaadidir. Varlıkları ilk baştan yaratan ve yaratmaya devam eden O’dur. (Sonunda dirilterek) İman edip salih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandıracak olan da O’dur. Âyetleri inkârda direnenlere ise kaynar sudan bir içecek ve acıklı bir azap vardır.
5.Güneşi bir ziyâ (ışık kaynağı), Ay’ı da bir nûr (ışığı yansıtıcı) olarak yaratan O’dur. Yılların sayısını ve hesabını bilesiniz diye aya menziller takdir eden de O’dur. Allah, bunları yüce bir hikmetle ve belli bir gaye için yaratmıştır. Allah, âyetlerini bilen bir topluluk için ayrıntılı olarak açıklamaktadır.
6.Gece ve gündüzün birbiri peşi sıra gelişinde, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı her şeyde sorumluluk sahibi toplumlar için elbette deliller vardır.
7.Dünya hayatından hoşlanarak onunla kendilerini avutan ve öldükten sonra huzurumuza çıkacaklarını hesaba katmayarak âyetlerimizden gafil olanlara gelince,
8.İşte onların yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer cehennemdir.
9.İman eden ve salih amel işleyenlere gelince, imanları sayesinde Rableri onları hidayete erdirecek ve zemininde ırmaklar akan ve nimetlerle dolu cennetine koyacaktır.
10.Onlar cennette: “Allahım! Sen her türlü eksiklikten uzaksın!” diye dua ederler, birbirlerine de “Selâm size!” diye seslenirler. Dualarının sonunda ise şöyle derler: “el-hamdu lillahi Rabbi’l-âlemin!” (Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur!)
11.Onların iyiliği (nimetleri) aceleyle istedikleri gibi, Allah da onların hak ettikleri cezayı derhal verseydi, onların işleri çoktan bitirilmiş olurdu. Ama O, huzuruna çıkacaklarını hesaba katmayanları azgınlıkları içinde debelenmeye bırakır.
12.İnsanların başı sıkıştığında; yatarken veya otururken yahut ayaktayken Bize yalvarıp dururlar. Sıkıntısını giderdiğimizde ise, sanki bu sıkıntı yüzünden Bize yalvaran kendisi değilmiş gibi (nankör) davranışlarına devam eder. Zira, aşırı gidenlerin yaptıkları şeyler kendilerine cazip görünmektedir.
13.Sizden önceki nice nesilleri, kendilerine apaçık belgelerle geldikleri halde Rasullere inanmadıkları gibi, bir de ona zulmettikleri için helâk ettik. Kâfirler topluluğunu işte böyle cezalandırırız.
14.Onların ardından, helâk olanların yaşadıkları yere sizi mirasçı kıldık ki nasıl davranacağınızı görelim.
15.Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman, öldükten sonra huzurumuza çıkacaklarını hesaba katmayanlar: “Bize başka bir Kur’an getir veya bunun içeriğini değiştir” derler. Onlara de ki: “Ben onu kendiliğimden değiştiremem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Eğer Rabbime karşı gelecek olursam, o büyük Gün’ün azabına uğramaktan korkarım.”
16.Şöyle de: “Eğer Allah dilemeseydi ben bunu size okuyamazdım, Allah da onu size göndermezdi. Bana vahiy gelmeden önce aranızda bir ömür boyu yaşadım. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?”
17.Allah adına yalan uyduran veya O’nun âyetlerini yalanlayanlardan daha zâlim kim olabilir? Gerçek şu ki, Allah’a iftira edip âyetlerini yalanlayanlar asla kurtuluşa eremezler.
18.Kendilerine faydası ve zararı da olmayacak şeyleri Allah ile aralarına koyarak onlara kulluk ediyorlar ve “bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimiz” diyorlar. De ki: “Allah’a göklerde ve yerde O’nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Allah onların ortak koştuğu şeylerden uzak ve yücedir.“
19.İnsanlar önceleri tek bir ümmetti, sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer daha önce bu konuda Rabbinin verilmiş bir sözü (kanunu) olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verilir, işleri çoktan bitirilirdi.
20.”Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. De ki: “Gaybın bilgisi sadece Allah’a aittir. Onun için bekleyip görelim, ben de sizinle beraber bekliyorum.”
21.O insanlara, çektikleri sıkıntıyı giderip bir rahatlık verdiğimizde âyetlerimizi inkâra yönelik olarak hemen tuzaklar planlarlar. De ki: “Allah, sizin tuzaklarınızı boşa çıkarmada çok daha hızlıdır. Bizim elçilerimiz yaptığınız tuzakları bir bir yazıyorlar.”
22.Sizi karada yürüten, denizde yüzdüren O’dur. Bindikleri yelkenli gemi tatlı bir rüzgârla yolcuları götürürken, onlar kendilerini huzur içinde hissettikleri bir sırada, bir fırtına patlayıp dalgalar kendilerini her yandan sarınca… O zaman sulara gark olup boğulacaklarını anlarlar ve bütün samimiyetleriyle Allah’a yönelerek “Bizi bu felâketten kurtarırsan andolsun ki Sana şükredenlerden olacağız!” diye yalvarıp yakarırlar.
23.Allah onları bu felâketten kurtarınca (şükredeceklerine) yine azgınlık ve taşkınlık yapmaya başlarlar. Ey insanlar! Yaptığınız azgınlık ve taşkınlıklarla sadece kendinize zarar verirsiniz. Geçici bir süre dünya hayatının hazzını sürseniz bile sonunda dönüşünüz Bize’dir ve yaptığınız şeyleri size bir bir haber vereceğiz.
24.Dünya hayatı gökten indirdiğimiz yağmura benzer. İnsanların ve hayvanların yediği bitkiler yağmurun suyuyla boy atıp gürleşir, sonunda yeryüzü süslenip güzelleşir. Ekip-biçenlerin orada kendilerinin egemenlik sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece vakti veya güpe-gündüz emrimiz gelir ve orayı hiç bitki bitmemiş gibi kupkuru yaparız. Düşünen bir topluluğa âyetlerimizi böyle ayrıntılı olarak açıklarız.
25.Allah kullarını huzur ve barış yurduna (cennete) çağırmakta ve yola gelmeyi tercih edeni de doğru yola (cennete) yöneltmektedir.
26.İyi ve yararlı işler yapanlara, ondan daha iyisi ve (kat kat) fazlası vardır. Onların ne yüzleri kararacak ve ne de başları eğilecektir. İşte bunlar cennet ahalisidir ve orada ebedi kalacaklardır.
27.Kötülük yapmış olanlar, yaptıkları kötülüğün misliyle cezalandırılacaklardır. O Gün öyle bir aşağılanmaya mahkûm olurlar ki, Allah’ın gazabından koruyacak kimse de olmadığı için, sanki zifiri bir gecenin karanlığı sıvanmış gibi suratları kapkara kesilir. İşte bunlar cehennem ahalisidir, onlar da orada ebedi kalacaklardır.
28.Herkesi huzurumuzda topladığımızda şirk koşanlara: “Siz, ilâh diye taptıklarınızın yanına geçin!” diyeceğiz ve onları ayıracağız. İlâh diye taptıkları onlara şöyle diyecekler: “Siz bize kulluk etmiyordunuz ki!”
29.Ve: ”Allah şahittir ki, sizin bize kulluk ettiğinizden bizim hiç haberimiz yoktu.”
30.Orada herkes, daha önce yaptığının hesabını verecek ve Rableri olan Allah’ın huzuruna çıkarılacaklar, ilâh diye uydurdukları ise onları yüzüstü bırakıp gidecektir.
31.De ki: “Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Duyma ve görme kabiliyeti veren kimdir? Diriden ölüyü, ölüden diriyi çıkaran kimdir? Kâinatın bütün işlerini yöneten kimdir? Hepsi de “Allah’tır” diyecekler. De ki: “O halde Allah’a ortak koşmaktan sakınmayacak mısınız?”
32.Sizin gerçek Rabbiniz olan Allah işte budur. Hakikatın ötesi sapıklık değil de nedir? O halde nasıl oluyor da sapık yollara sürükleniyorsunuz?
33.İşte böylece yoldan çıkanlar hakkındaki Rabbinin “Onlar artık iman etmezler” hükmü gerçekleşmiş olur.
34.De ki: “İlâh diye taptıklarınız arasında varlıkları yoktan var edecek ve ölümünden sonra onları yeniden diriltecek olan var mı? De ki: “Allah yoktan yaratıp sonra yeniden diriltir. O halde nasıl saptırılıyorsunuz?”
35.De ki: ”İlâh diye taptıklarınız arasında doğru yolu gösterecek birisi var mı?” De ki: “Doğru yolu gösteren Allah’tır. Öyleyse doğru yolu gösterene uymak mı, yoksa kendisine gösterilmedikçe doğru yolu bulamayacak olana uymak mı daha doğrudur? O halde size ne oluyor? Nasıl böyle yanlış bir hüküm veriyorsunuz?
36.Onların çoğu sadece zanna göre hareket ederler. Zan ve tahmin ise, gerçekler karşısında hiçbir şey ifade etmez. Allah elbette onların yaptıklarını bilmektedir.
37.Bu Kur’an, Allah’tan başkası tarafından ortaya konulabilecek bir Kitap değildir. Kendisinden önce indirilen Kitap’ları doğrulayan, Allah’ın hükümlerini açıklayan, kendisinden hiçbir şüphe olmayan ve Âlemlerin Rabbinden gelen bir Kitap’tır.
38.Yoksa “bunu kendisi uydurdu” mu diyorlar? Şöyle de: “Eğer doğru söylüyorsanız, onun bir sûresinin benzerini siz ortaya koyun. Hatta Allah’tan başka yardıma çağırabileceğiniz kim varsa onları da çağırın.”
39.Aslında onlar, (yeterli) bilgi edinmedikleri ve ne olduğunu kavrayamadıkları bir şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de Rasullerini böyle yalanlamışlardı. Ama bak zâlimlerin sonu ne oldu.
40.Onlardan Kur’an’a iman eden de var, iman etmeyen de. Senin Rabbin bozguncuları çok iyi bilir.
41.Seni yalanlamaya kalkarlarsa de ki: “Benim yaptıklarım bana, sizin yaptıklarınız da size aittir. Siz benim yaptıklarımdan sorumlu değilsiniz, ben de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim.”
42.Onlar arasında bazıları da sana (güya) kulak veriyorlar. İyi de, eğer onlar akıllarını kullanmazlarsa, sen sağırlara duyurabilir misin?
43.Yine onlar arasında sana (sanki görürmüş gibi) bakanlar da var. Eğer basiretleri bağlıysa, sen (böyle) körlerin doğru yolu görmesini sağlayabilir misin?
44.Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez (gerçeği işitme ve görme yeteneğini almaz). Fakat insanlar kendi kendilerine zulmediyorlar (küfürde direnerek bu yeteneklerini kaybediyorlar).
45.O Gün (Mahşer Günü) gelip de Allah onları bir araya topladığı zaman, sanki birbirleriyle tanışmalarına yetecek bir an kadar (dünyada) kaldıklarını sanacaklar. Allah’ın huzuruna çıkarılacakları gerçeğini inkâr eden ve doğru yola girmeyenler tam anlamıyla hüsrana uğrayacaklardır.
46.Onların başına geleceğini söylediğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, göstermeden önce seni vefat ettirsek de farketmez, sonunda dönüşleri Bizedir. Allah onların yaptığı her şeye şahittir.
47.Her ümmetin bir Rasulü (elçisi) vardır, elçiler geldikten (ve tebliğ ettikten) sonra aralarında adaletle hükmedilir ve kimseye haksızlık yapılmaz.
48.Bir de, “Eğer doğru söylüyorsanız, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek söyleyin?” diyorlar.
49.De ki: “Allah istemedikçe, ben kendim için bile ne fayda sağlayacak ne de zararı önleyecek bir güce sahibim. Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelmişse bir süreliğine bile erteleyemezler, eğer ecelleri gelmemişse öne de alamazlar.
50.De ki: “Allah’ın azabı, size gece uyurken veya güpegündüz gelse ne yapabilirsiniz? Bu günahkârlar azabın gelmesi için neden acele ediyorlar ki?”
51.Azap vuku bulduğu zaman mı iman edeceksiniz? (O zamanki imanınınız kabul edilmeyecek) ve onlara: “Şimdi mi inandınız? O azabın gelmesini acele istiyordunuz da” denecektir.
52.Sonra da zulmedenlere: “Kalıcı azabı tadın bakalım. Kazandığınızın karşılığından başka bir şey görecek değilsiniz!” denecek.
53.Senden “o azap gerçek mi” diye haber almaya çalışıyorlar. De ki: “Elbette! Rabbime yemin olsun ki gerçektir ve ondan yakanızı kurtaramayacaksınız.”
54.Zulüm yapmış olanlar azabı görünce, yeryüzündeki her şeyin sahibi olsa da onları vererek azaptan kurtulmak isterdi (ancak bu mümkün olmazdı), ve içten içe pişmanlık duyardı. Aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
55.İyi bilin ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır ve Allah’ın verdiği söz gerçektir. Ancak, insanların çoğu bunu bilmezler.
56.Yaşatan da öldüren de O’dur. (Sonunda) hepiniz O’nun huzuruna çıkarılacaksınız.
57.Ey insanlar! Rabbinizden size bir nasihat, gönüllerinize şifa, iman edenlere hidayet ve rahmet olan (Kur’an) gelmiştir.
58.Onlara Allah’ın lütfunu ve rahmetini anlat ki rahatlasınlar. Bu, onların (dünyada) toplamakta oldukları her şeyden değerlidir.
59.De ki: “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden bir kısmını helal, bir kısmını haram saymaktasınız? De ki: “Bunu size Allah mı bildirdi, yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
60.Allah adına yalan uyduranlar Kıyamet Günü’nü ne sanıyorlar? Allah’ın insanlara ikramı boldur ama onların çoğu buna şükretmezler.
61.İster Kur’an okuyun, ister bir işe dalıp gitmiş olun; hangi durumda olursanız olun mutlaka (Biz) size şahit oluruz. Yerde ve gökte zerre kadar bir şey Rabbine gizli kalmaz. Bunların küçüğü de büyüğü de mutlaka Kitab’a kaydedilir.
62.İyi bilin ki, Allah’ın veli kullarına (yakın dostlarına) korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
63.Onlar iman eden (inanıp güvenen) ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır (müttakilerdir).
64.Dünya hayatında da, ahirette de onlara müjdeler vardır. Allah’ın sözlerinde asla değişme olmaz. Büyük kurtuluş işte budur.
65.(Müşriklerin) sözleri seni üzmesin; bütün güç (üstünlük) Allah’a aittir. O işiten ve bilendir.
66.İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah’tan başkasına yalvaranlar (Allah’a şirk) koştukları ortaklara uymuyorlar. Gerçekte onlar sadece kendi zanlarına (kuruntularına) uyuyorlar ve sadece yalan söylüyorlar.
67.Geceyi istirahat etmeniz için (karanlık), gündüzü ise (çalışmanız için) aydınlatıcı kılan O’dur. Dinleyen bir topluluk için bunda apaçık deliller vardır.
68.”Allah çocuk edindi!” dediler. Haşa! O’nun hiçbir şeye ihtiyacı olmaz. Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. Bu konuda elinizde hiçbir delil de yoktur. Allah hakkında bilemeyeceğiniz şeyler mi söylüyorsunuz?
69.De ki: “Allah’a karşı yalan uyduranlar, asla kurtuluşa eremezler.”
70.Dünyada biraz faydalanmanın ardından dönüşleri Bize’dir. Sonra da inkâr etmekte olduklarından dolayı, inkârlarıyla orantılı bir azabı tattıracağız.
71.(Rasulüm!) Onlara Nuh’la ilgili şu haberi anlat. Hani bir gün kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Benim (aranızda) ikametim ve Allah’ın âyetleriyle bilgilendirmem size ağır geliyor olabilir. Bilin ki, ben Allah’a tevekkül ettim (güvenip dayandım). Artık siz ve (Allah’a şirk koştuğunuz) ortaklarınız ne yapacağınıza birlikte karar verin ki, kararınız üzerinize dert olmasın. Sonra da bana yapacağınızı yapın ve bana hiç mühlet vermeyin!”
72.”Eğer bana yüz çevirirseniz çevirin, sizden bir ücret istemedim ki! Benim ücretimi verecek olan yalnız Allah’tır. Ben, O’na tam teslim olmakla emrolundum!”
73.Buna rağmen onu yalanladılar, bunun üzerine onu ve onunla beraber bulunanları gemiyle kurtardık ve diğerlerinin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları ise suda boğduk. Uyarılan (ve uyarılara uymayan) o kimselerin sonunun ne olduğunu bir düşün.
74.Sonra Nuh’un ardından birçok Rasulü kendi kavimlerine gönderdik. Bunlar da onlara apaçık deliller getirdiler. Ama, önceden Rasulü yalanladıkları için daha sonra inanmaya yanaşmadılar. İşte (Biz), haddi aşanların (küfürleri sebebiyle) kalplerini böyle mühürleriz.
75.Sonra onların ardından Musa ve Harun’u âyetlerimizle birlikte Firavun’a ve ileri gelen adamlarına gönderdik. Onlar da büyüklük tasladılar. Zaten hepsi günahkâr bir topluluktu.
76.Katımızdan onlara hakikatı (gösteren mucizeler) gelince, “Bu kesinlikle bir sihirdir” dediler.
77.Musa onlara dedi ki: “Size gerçeğin bilgisi gelince hep böyle mi diyorsunuz? Şimdi bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar asla umduklarına kavuşamazlar.”
78.(İleri gelenler) dediler ki: “Atalarımızdan görüp bildiğimiz yoldan bizi çevirmek ve bu yerin yönetimini ele geçirmek için mi geldiniz? Biz, ikinize de inanmıyoruz.”
79.Firavun: “Bütün usta sihirbazları toplayıp bana getirin” diye emretti.
80.Sihirbazlar gelince Musa onlara: “Bütün marifetlerinizi dökün ortaya!” dedi.
81.Sihirbazlar (ellerindeki ipleri ve değnekleri sıcak kumlara) atınca (yılanlara dönüşen bir gösteri sergilediler), Musa dedi ki: “Bu yaptığınız sihirbazlıktan başka bir şey değil! Allah elbette bunu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuları asla başarıya ulaştırmaz!”
82. “Kâfirler hoşlanmasa da, Allah sözleriyle gerçeği ortaya çıkaracaktır.”
83.Firavun ile yakın çevresinin baskısından korktukları için, Musa’ya kavminin (İsrailoğulları’nın) gençleri dışında iman eden olmadı. Çünkü Firavun orada tam bir hâkimiyet kurmuştu ve zalim birisiydi.
84.Musa dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a iman ediyorsanız (inanıp güveniyorsanız) yalnız O’na teslim olmanız ve dayanmanız gerekir.
85.Bunun üzerine dediler ki: “Yalnızca Allah’a güvenip dayandık. Rabbimiz! Bizi bu zalim kavmin zulmüne muhatap kılma!”
86. “Yardım ve desteğinle bizi bu kâfirler topluluğundan kurtar!”
87.Musa ve kardeşine şöyle vahyettik: “Mısır’da kavminiz için bazı evleri karargâh edinin. Evlerinizi de mescid haline getirerek namazlarınızı eda edin. Müminlere de (Allah’ın yardımını) müjdele!”
88.Musa dedi ki: “Rabbimiz! Sen, Firavun ve ileri gelen adamlarına dünya hayatında büyük bir saltanat ve mallar verdin. Rabbimiz! (Onları) Sen’in yolundan saptırmak için kullanıyorlar. Rabbimiz! Mallarını mahvet, kalplerini sıkıştır, belli ki onlar can yakıcı bir ceza görmedikçe iman etmeyecekler!”
89.(Allah): “İkinizin de duası kabul olunmuştur. Siz doğru yolda sebat gösterin ve kendini bilmezlerin yoluna uymayın!” buyurdu.
90.İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ve ordusu kin ve nefretle onların peşine takıldı. Nihayet boğulacağını anladığında şöyle yakardı: “Ben de İsrailoğulları’nın inandığından başka ilah olmadığına inandım. Ben de O’na tam teslim olanlardanım (Müslümanlardanım).”
91.(Allah buyurdu:) “Ancak şimdi mi (iman ediyorsun)? Oysa sen bu ana kadar isyankârdın ve bozgunculuk yapıyordun.”
92. ”Senden sonra gelenlere ibret olman için senin cesedini koruyacağız. Doğrusu insanların çoğu âyetlerimize ve ibretlik delillerimize karşı ilgisizdir.”
93.Sonunda İsrailoğullarını güzel bir yere yerleştirdik ve onlara temiz rızıklar verdik. Kendilerine ilim (Kitap’tan bilgi) geldikten sonra aralarında ihtilafa düştüler. Rabbin, ayrılığı düştükleri konular hakkında Kıyamet Günü hükmünü elbette verecektir.
94. “Sana bildirdiğimiz (geçmişe ait kıssalar)dan şüphe duyacak olursan, daha önce indirilen kitapları okuyanlara sor. Doğrusu Rabbinden sana hak gelmiştir. Bu bakımdan sakın şüphecilerden olma!”
95.Ve sakın Allah’ın âyetlerini yalanlayanlardan da olma. Yoksa kaybedenlerden olursun.
96. Yoldan çıkanlar hakkındaki Rabbinin “onlar artık iman etmezler” hükmü de gerçekleşmiş olur.
97.Onlara her türlü mucize gelse bile, belli ki onlar can yakıcı bir ceza görmedikçe iman etmeyecekler.
98.Azabı gördükten sonra iman eden ve imanlarının faydasını gören, Yunus’un kavmi dışında hiçbir kavim olmadı! Onlar iman edince, Biz de dünya hayatında kendilerini rezil eden azabı onlardan kaldırdık ve bir süre daha onları dünya nimetlerinden faydalandırdık.
99.Tercihi Rabbin yapsaydı yeryüzünde olan herkes iman ederdi. (Tercihi insanlara bıraktığı halde) insanları iman etmeleri için sen mi zorlayacaksın?
100.Allah’ın onayı olmadan hiç kimse iman etmiş (mümin) sayılmaz. Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır. (6.125)
101.De ki: “Göklerde ve yerde olanlara bakıp gözlemleyin! Ama bütün deliller ve uyarılar iman etmemekte direnenlere bir fayda vermez.”
102.Onlar kendilerinden öncekilerin başlarına gelen felâketlerin benzerini mi bekliyorlar? Şöyle de: “Olacak olanları bekleyin bakalım, ben de sizinle beraber beklemekteyim.”
103.Sonunda, Rasullerimizi ve iman edenleri (ötekilere gelecek felâketlerden) kurtarırız. Zaten iman edenleri kurtarmak Biz’im üzerimize düşen bir borçtur.
104.De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinimden şüphe ediyorsanız, şunu iyi bilin ki Allah ile aranıza koyup kulluk ettiklerinize ben asla kulluk etmem. Ben sadece sizin canınızı alacak olan Allah’a kulluk ederim. Çünkü bana iman edenlerden (inanıp güvenenlerden) olmam emredildi.
105.Bana şunlar da emredildi: “Allah’ın birliğini tanıyarak yüzünü dosdoğru bu dine çevir ve sakın müşriklerden olma!”
106. ”Allah ile arana koyarak, sana yararı da zararı da olmayanları yardıma çağırma (dua etme)!. Eğer bunu yaparsan zâlimlerden olursun.”
107. “Allah sana bir zarar verecek olsa, onu O’ndan başka kimse gideremez. Sana iyilik etmek istese, O’nun ikramına engel olabilecek de yoktur. Allah lütuf ve ikramını, tercih ettiği (hak eden) kullarına verir. O, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.
108.De ki: “Ey insanlar! Rabbinizden size apaçık gerçek gelmiştir. Artık kim doğru yolu tercih ederse, bunu kendi lehine yapmış olur. Kim de doğru yoldan saparsa, bu sapma tercihi kendi aleyhine olacaktır. Ben tercihinize karşı sizin üzerinize bir vekil değilim.
109.Sana vahyedilene uy ve Allah hükmünü verinceye kadar da sabret (sıkıntılara göğüs ger). Çünkü O; en doğru hükümleri verendir.