2 Aralık 2023 Cumartesi
MENÜ
SON YAZILAR

HÛD SÛRESİ

11/69 HÛD SÛRESİ

(Sûre adını 50nci-60ncı âyetlerde geçen Hûd’un (a.s.) kıssasından almış olup, Mekke döneminde nazil olmuştur. Mushafda 11nci sırada, inişte 69ncu sıradadır ve 123 âyetten müteşekkildir.)

E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.

Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1.Elif-Lâm-Râ! Bu; âyetleri muhkem kılınmış, sonra Hakîm/hikmet sahibi ve Hâbir/her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmış olan bir Kitaptır.

2.Bu, Allah’tan başkasına kulluk yapmamanız içindir. Şüphesiz Ben de O’nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

3.Rabbinizden bağışlanma dileyin sonra O’na tevbe edin ki belirlenmiş eceliniz gelinceye kadar sizi güzel bir şekilde yaşatsın, lütuf sahiplerine de lütuflarının karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, korkarım ki o Büyük Günün/Mahşer Günü’nün azabına uğratılırsınız!

4.Dönüşünüz yalnız Allah’adır. O, her şeye Kadîr’dir/gücü yetendir!

5.İyi bilin ki onlar, O’ndan gizlenmek için göğüslerini çeviriyorlar. İyi bilin ki, onlar örtülerine büründüklerinde bile, O onların neyi gizlediklerini ve neyi açığa vurduklarını bilir. Çünkü O, göğüslerde olanı en iyi bilendir.

6.Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldığı yeri de emanet oldukları yeri de bilir. Bunların hepsi apaçık bir Kitaptadır.

7.Allah’ın arşı/hükümranlığı suyun üzerindeyken gökleri ve yeri altı günde/aşamada yarattı. Bunu, sizi zorlu bir imtihandan geçirmek ve hanginizin daha iyi davranacağınızı belirlemek için yaptı. Eğer kâfirlere öldükten sonra tekrar dirileceksiniz desen: Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir! derler.

8.Eğer onlardan bazıları için azabı belli bir süre ertelesek: Onu engelleyen nedir ki? derler. İyi bilin ki, azabın geldiği gün ondan kurtulmaları mümkün değildir. Alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatacaktır.

9.Eğer insana bir rahmet tattırsak ve sonra onu geri alsak, şüphesiz o  ümitsizliğe kapılıp nankörlük/kâfirlik eder.

10.Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırsak: Kötülükler benden gitti! der. Şüphesiz o kibirli ve şımarıktır.

11.Ancak sabredenler ve salih amel işleyenler başka. Onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

12.(Kâfirlerin): Ona bir hazine indirilseydi veya onunla birlikte bir melek gelseydi! demeleri senin göğsünü daralttığı için sana gelen vahiyden bir kısmını tebliğ etmeyecek misin? (Halbuki) Sen sadece bir uyarıcısın. Her şeye vekil/kefil olan Allah’tır..

13.Yoksa: Onu/Kur’an’ı kendisi uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer doğru söylüyorsanız Allah’ın peşi sıra çağırabileceğiniz herkesi çağırın da ona benzer/dengi on sûre getirin!

14.Eğer onlar size cevap veremezlerse, bilin ki bu yalnızca Allah’ın ilmiyle indirilmiştir. O’ndan başka ilâh yoktur. Artık müslüman olacak mısınız?

15.Kim dünya hayatını ve onun ziynetini/zenginliğini isterse onlara yaptıklarının karşılığını burada tam olarak veririz. Onlara hiçbir haksızlık yapılmaz.

16.İşte bu kimselere ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Burada yaptıkları şeyler yok olmuştur. Zaten yaptıkları bütün işler bâtıldır/boştur.

17.Rabbinden apaçık bir belgeye/delile dayanan kimse ile böyle olmayan kimse bir olur mu? Rabbinden bir şahit ve daha önce rehber ve rahmet olarak Musa’nın Kitabı bunu desteklemektedir. İşte bunlar ona iman ederler. O’nu inkâr eden hiziplerin varacakları yer ateştir, bundan şüphen olmasın. Muhakkak ki o Rabbinden gelen bir haktır/gerçektir. Fakat insanların çoğu iman etmezler.

18.Allah’a yalan iftira edenden daha zâlim kim olabilir? Onlar Rablerinin huzuruna çıkarılacak ve şahitler: Rablerine iftira edenler işte bunlardır! diyecekler. İyi bilin ki: Allah’ın lâneti/dışlaması zâlimlerin üzerinedir.

19.Onlar Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve o yolu eğri göstermeye çalışırlar, onlar âhireti de inkâr ederler.

20.Onlar, yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakamazlar. Allah’ın peşi sıra onları evliyâ/koruyacak kimse de bulamayacaklar. Onlar gerçeği işitmedikleri ve görmedikleri için azapları katlanacaktır.  

21.İşte onlar kendilerine yazık edenlerdir, (ilâh diye) uydurdukları şeyler de kaybolup gitmiştir.

22.Şüphe yok ki onlar âhirette en çok ziyana uğrayanlardır.

23.İman edip sâlih amel işleyen ve Rablerine gönülden boyun eğenlere gelince, onlar cennet ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.

24.Bu iki fırkanın/grubun durumu; kör ve sağır ile gören ve işitenin durumuna benzer. Bunlar hiç birbirlerine eşit/denk olabilir mi? Hâlâ ibret almayacak mısınız?

25.Andolsun ki Nûh’u kendi kavmine gönderdik: Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım! dedi.

26.Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben, sizin için elem verici bir günün azabından korkuyorum! dedi.

27.Kavminin kâfir olan meleleri/ileri gelenleri: Biz seni bizim gibi bir beşer/insan olarak görüyoruz. Sana tabi olanların, içimizdeki en zayıf ve alt seviyede olanlar olduklarını görüyoruz. Sizin bizden üstün bir yanınızı da görmüyoruz. Hatta sizin yalancı olduğunuza inanıyoruz! dediler.

28.Dedi ki: Ey kavmim bir düşünün! Ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorsam, O’nun katından bana bir rahmet verilmiş ve siz de bunu görmüyorsanız? İstemediğiniz halde onu size zorla kabul ettirebilir miyim?  

29.Ey kavmim! Buna (tebliğe) karşılık sizden bir bedel istemiyorum. Benim ecrimi/ücretimi sadece Allah verir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Muhakkak ki onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum! dedi.

30.Ey kavmim! Eğer ben onları kovarsam, Allah’a karşı bana kim yardım edebilir? Hiç düşünmez misiniz?

31.Allah’ın hazineleri benim yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Sizin hor gördüğünüz kimseler için: Allah bunlara hayır vermeyecek de demiyorum. Kalplerinde olanı en iyi bilen Allah’tır. Eğer ben yanlış yaparsam zalimlerden olurum! dedi.

32.Dediler ki: Ey Nûh! Bizimle tartıştın ve tartışmayı da uzattın! Söylediklerine inanıyorsan, tehdit ettiğin şeyi başımıza getir de görelim!

33.(Nûh) Dilediği takdirde onu size sadece Allah getirir ve siz O’na engel olamazsınız! dedi.

34.Eğer Allah (yaptıklarınızın karşılığı) sizi azdırmak isterse, ben size öğüt versem de bunun size faydası olmaz. Sizin Rabbiniz O’dur ve O’na döndürüleceksiniz!  

35.Yoksa onlar: Onu kendi uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer onu ben uydurduysam suçu bana aittir. Ben sizin işlediğiniz suçlardan uzağım/ sorumlu değilim!

36.Nûh’a vahyettik: Şüphesiz kavminden iman etmiş olanlardan başka kimse iman etmeyecek. Onların yaptıklarından dolayı tasalanma!

37.Gözetimimiz altında ve vahye göre gemiyi yap. O zâlimler hakkında Ben’den bir şey isteme, çünkü onlar boğulacaklar!

38.(Nûh) gemiyi yapıyordu. Kavminin ileri gelenleri yanından her geçtiklerinde onunla alay ediyorlardı. Nûh: Bizimle alay edin bakalım! Sizin bizimle alay ettiğiniz gibi biz de sizinle alay edeceğiz! dedi.

39.Alçaltıcı azâbın kime geleceğini ve kalıcı azâbın kime ineceğini yakında öğreneceksiniz! dedi.

40.Nihayet emrimiz gelip ve fârat-tennûr/sular kaynayıp-coşunca: Her türden birer çifti ve daha önce haklarında hüküm verilmiş olanlar dışında kalan aileni ve iman edenleri gemiye al/bindir! dedik. Zaten onunla birlikte iman edenler çok azdı.

41.Nûh dedi ki: Haydi, bismillah diyerek/Allah’ın adını anarak ona binin. Geminin yol alması/gitmesi de demir atması/durması da Allah’ın adıyladır/izniyledir. Muhakkak ki Rabbim Gafûr’dur/bağışlayandır, Rahîm’dir/merhametlidir.

42.Gemi dağlar gibi dalgaların arasında akıp gidiyordu. Nûh bir kenarda duran oğluna: Yavrucuğum! Gel, bizimle beraber gemiye bin. Kâfirlerle beraber olma! diye seslendi.

43.Oğlu: Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım! dedi. Nûh: Bugün, Allah’ın azabından rahmet ettikleri dışında koruyacak kimse yoktur! dedi. Derken aralarına bir dalga girdi, o (oğlu) boğulanlardan oldu.

44.Nihayet: Ey yer, suyunu yut! Ey gök suyunu tut! denildi. Sular çekildi, iş tamamlandı ve gemi Cudi’nin/yüksek dağın üzerine oturdu. Ve zâlimler topluluğu uzak olsun! denildi.

45.Nûh Rabbine yakardı: Rabbim! Oğlum benim ailemdendir. Elbette Sen’in sözün haktır/gerçektir ve Sen hâkimler hâkimisin/en doğru hükmü verensin! dedi.

46.Ey Nûh! O senin ailenden değildir, onun yaptığı salih amel değildir. Hakkında bilğin olmayan şeyi Ben’den isteme! Cahillerden olmaktan seni sakındırıyorum! dedi.

47.Rabbim! Hakkında bilğim olmayan şeyi Sen’den istemekten yine Sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana merhamet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum! dedi.

48.Ey Nûh (gemiden) in! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere selâmet ve bereket olsun. Ama bazı ümmetlere önce nimet vereceğiz, sonra elim bir azap dokunduracağız! denildi.

49.İşte bunlar sana vahiyle bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce bunları ne sen biliyordun ne de kavmin. Sabret, muhakkak ki âkibet/mutlu son muttâkilerindir. 

50.Ad kavmine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka bir ilâhınız yoktur. Siz sadece iftira ediyorsunuz! dedi.

51.Ey kavmim! Bunun için sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükâfatımı beni yaratan verecektir. Aklınızı kullanmayacak mısınız?

52.Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tevbe edin ki gökten size bol bol rahmet yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Mücrimler/günahkârlar olarak yüz çevirmeyin!

53.Dediler ki: Ey Hûd! Bize açık bir delil/belge getirmedin. Senin sözünle ilâhlarımızı bırakacak ve sana inanacak değiliz!

54.Sana şunu söylüyoruz: İlâhlarımızdan bazısı seni fena çarpmış! Hûd: Ben Allah’ı şahit tutuyorum, siz de şahit olun ki ben ortak koştuklarınızdan tamamen uzağım! dedi.

55.O’nun/Allah’ın peşi sıra hep birlikte bana tuzak kurun ve sonra hiç süre vermeyin! 

56.Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a tevekkül ettim/ güvendim. O’nun gözetimi altında olmayan tek bir canlı yoktur. Elbette benim Rabbimin yolu sırat-ı müstakim’dir/dosdoğru yoldur! dedi.

57.Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki size gönderilenleri size tebliğ ettim. Rabbim sizin yerinize başka bir kavmi getirirse siz O’na asla zarar veremezsiniz. Muhakkak ki Rabbim her şeyi koruyup gözetendir!

58.Helâk emrimiz gelince Hûd’u ve onunla birlikte olan mü’minleri rahmetimizle kurtardık ve onları ağır bir azaptan koruduk.

59.İşte bu Ad kavmi, Rablerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler. O’nun Rasûllerine karşı çıktılar ve her inatçı zorbanın emrine uydular.

60.Onlar bu dünyada ve Kıyamet Gününde lânete uğrayacaklar/ dışlanacaklar. Bilin ki Ad kavmi Rablerini inkâr ettiler. Yine bilin ki Hûd’un kavmi Ad yok oldular.

61.Semûd kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. O sizi yerden/topraktan yarattı ve orayı imar etmenizi istedi. O’ndan bağışlanma dileyin sonra O’na tevbe edin. Şüphesiz ki Rabbim kullarına yakındır ve dualara cevap verendir! dedi.

62.Ey Salih! Sen daha önce ümit bağladığımız biriydin. Sen şimdi atalarımızın taptıklarına tapmaktan bizi engellemek mi istiyorsun? Gerçek şu ki, bizi inanmaya çağırdığın konuda şüphe içindeyiz! dediler.

63.Salih: Ey kavmim! Bir düşünsenize: Ya ben Rabbimden gelen açık bir delile dayanıyorsam ve bana rahmet vermişse! Allah’a isyan edersem O’nun azabından beni kim kurtarabilir? Size uyarsam bu benim zararımı artırmak olur! dedi.

64.Ey kavmim! İşte şu Allah’ın devesi sizin için bir âyetdir/mucizedir. Onu bırakın Allah’ın yeryüzünde/arzında otlasın. Ona bir kötülük yapmayın, yoksa yakın bir azap sizi yakalar!

65.Buna rağmen onu boğazladılar. Salih: Yurdunuzda üç gün daha yaşayın (azaba uğrayacaksınız). Bu yalanlanmayacak bir tehdittir! dedi.

66.Emrimiz geldiği zaman, Salih’i ve onunla birlikte iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle o günün zilletinden/rezilliğinden kurtardık. Muhakkak ki Rabbin Kavî’dir/güçlüdür, Azîz’dir/kudretlidir.

67.Zâlimleri ise o korkunç sayha/ses yakaladı, yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar. (Bak. 7.84 Dip Notu H.S.)

68.Sanki orada hiç yaşamamışlardı. İyi bilin ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. İyi bilin ki Semûd kavmi yok olup gitti.

69.Andolsun elçilerimiz İbrahim’e haber vermek için gelip: Selam! dediler. İbrahim de: Selam! dedi ve hemen kızarmış bir buzağı eti getirdi.

70.Fakat ona el sürmediklerini görünce onlardan kuşkulanıp korkuya kapıldı. Onlar: Korkma! Biz Lût kavmine (ceza için) gönderildik! dediler.

71.Ayaktaki karısı (buna) tebessüm etti. Biz de ona İshâk adında bir oğul ve Yakûb adında bir torun müjdeledik!

72.(Sâre) Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı, kocam da bir ihtiyarken çocuk mu doğuracağım? Doğrusu bu şaşılacak bir şey! dedi.

73.Onlar: Allah’ın emrine/takdirine mi şaşıyorsun? Ey ev halkı, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun! O Hamîd’dir/hamde lâyıktır, Mecid’dir/yücedir! dediler. 

74.İbrahim’in korkusu geçip müjdeyi de alınca Lût kavmi hakkında (elçilerimizle) tartışmaya başladı.

75.Çünkü İbrahim yufka yürekli, içli ve gönülden biriydi.

76.Ey İbrahim! Sen bu işten vazgeç! Çünkü Rabbinin emri gelmiştir, onlara gelecek azap artık geri döndürülemez! dediler.

77.Elçilerimiz Lût’un yanına varınca Lût’un canı sıkıldı ve iyice bunaldı, bu zor bir gün olacak! dedi.

78.O çirkin işi yapmakta olan kavmi koşarak Lût’a geldi. (Lût): Ey kavmim! İşte kızlarım. Sizin için temiz ve uygun olan onlardır. Allah’a karşı takvâlı olun ve misafirlerime karşı beni rezil etmeyin. İçinizde aklı başında hiç kimse yok mu? dedi.

79.Onlar: Senin kızlarınla ilgilenmediğimizi iyi bilirsin. Aslında bizim ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun! dediler.

80.Lût: Keşke sizinle baş edecek gücüm olsaydı veya sığınacak sağlam bir yerim/kimsem olsaydı! dedi.

81.Ey Lût! Biz Rabbinin Rasûlüyüz/elçisiyiz. Onlar sana dokunamazlar. Gecenin erken bir vaktinde, karın hariç ailenle yola çık. Hiç kimse geriye dönüp bakmasın/geride kalmasın. Kavmine gelecek olan karına da gelecek. Azapla buluşacakları zaman sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi? dediler.

82.Azap emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine pişmiş çamurdan işaretlenmiş taşları yağdırdık.

83.O taşlar Rabbin tarafından işaretlenmiştir. O taşlar, zalimlerin başından hiç eksik olmaz. (Bak. 7.84 Dip Notu H.S.)

84.Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Ey kavmim! Allah’a kulluk edin, O’ndan başka sizin ilahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben sizin hayır/bolluk içinde yaşadığınız görüyorum. Ve ben sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum! dedi.

85.Ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın. İnsanların hakkını yemeyin. Fesat çıkararak yeryüzünde bozgunculuk yapmayın! dedi.

86.Eğer mü’min kimseler iseniz, sizin için hayırlı olan Allah’ın size bıraktığıdır. Ben sizin üzerinize bekçi/muhafız değilim.

87.Onlar: Ey Şuayb! Atalarımızın taptıklarına tapmayı veya mallarımıza istediğimizi yapmayı terk etmemizi sana e salâtüke/o dinin mi emrediyor? Elbette sen hoşgörülü ve olgun/akıllı birisin! dediler.

88.Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden gelen açık bir delile dayanıyorsam ve O bana kendi rahmetiyle güzel bir rızık vermişse O’na nasıl karşı gelebilirim? Bazı şeylerden sizi men etmekteki maksadım sizi iyiye ve güzele yöneltmek içindir. Başarım ancak Allah’ın yardımıyladır. Ben yalnız O’na güvendim ve yalnız O’na yöneldim! dedi.

89.Ey kavmim! Bana karşı çıkmanız; Nûh kavminin veya Hûd kavminin veya Salih kavminin başına gelen felâketi sizin başınıza da getirmesin? Lût kavmi de size hiç uzak değil! dedi.

90.Rabbinizden bağışlanma dileyin ve sonra tevbe edip O’na yönelin. Muhakkak ki Rabbim Rahîm’dir/merhametlidir, Vedût’tur/sevendir.

91.Ey Şuayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz, senin içimizde güçsüz  olduğunu düşünüyoruz. Akrabaların olmasaydı seni le racemnâke/ recmederek/taşlayarak öldürürdük. Bizim yanımızda senin bir değerin yok! dediler.

92.Ey kavmim! Size göre benim akrabalarım Allah’tan daha mı güçlü ki O’na sırt çeviriyorsunuz? Kuşkusuz Rabbim yaptıklarınızı kuşatmaktadır! dedi.

93.Ey kavmim! Elinizden geleni yapın ben (görevimi) yapacağım. Alçaltıcı azap kime gelecekmiş, yalancı kimmiş yakında öğreneceksiniz. Gözetleyin, sizinle birlikte ben de gözetleyeceğim! dedi.

94.Emrimiz gelince Şuayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri rahmetimizle kurtardık. Zulmedenleri o korkunç ses yakaladı da yurtlarında dizüstü çöküp kaldılar. (Bak. 7.84 Dip Notu H.S.)

95.Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Dikkat edin, Medyen (kavmi) de tıpkı Semûd (kavmi) gibi yok olup gitti.

96.Andolsun ki Musa’yı da âyetlerimizle/mucizelerimizle ve apaçık delillerle/belgelerle gönderdik.

97.Firavun’a ve yöneticilerine gönderdik. Ama onlar Firavun’un emrine tâbi oldular. Oysa Firavun’un emirleri doğru değildi.

98.Kıyamet Günü kavminin önüne düşecek ve onları ateşe götürecektir. Varacakları yer ne kötü bir yerdir.

99.Onlar hem burada/dünyada hem de Kıyamet Günü’nde lânete uğratıldılar. Paylarına düşen ne kötü bir paydır.

100.Sana anlattıklarımız, o beldelerin haberlerinden bir kısmıdır. Onların bazısının izi/ayakta kalmış, diğerleri ise yıkılıp/yok olup gitmiştir.

101.Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince, Allah’ın peşi sıra yalvardıkları ilâhları onlara hiçbir fayda sağlamadı, onların zararlarını daha da artırdı.

102.Rabbin, halkı zalim olan beldeleri yakaladığı zaman işte böyle yakalar. O’nun yakalaması can yakıcı ve şiddetlidir.

103.Muhakkak ki Ahiret azabından korkanlar için bunda âyetler/dersler vardır. O Gün/Mahşer Günü bütün insanların toplanacağı ve her şeyin ortaya döküleceği (açıkça görüleceği) gündür.

104.Süresi belirlenmiş olduğu için, O Günü/Mahşer Günü’nü öne çekmiyoruz.

105.O Gün/Mahşer Günü geldiğinde Allah’ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan bir kısmı bedbaht bir kısmı da mutludur.

106.Bedbaht olanlar ateştedir. Onlar sıkıntı içinde inleyip dururlar.

107.Rabbin aksini dilemedikçe, gökler ve yer durdukça (ebediyyen) onlar orada kalacaklardır. Şüphesiz Rabbin dilediği her şeyi yapandır.

108.Mutlu olanlar ise cennettedirler. Rabbin aksini dilemedikçe gökler ve yer durdukça (ebediyyen) onlar orada kalacaklardır. Bu kesintisiz/bitmez tükenmez bir lütufdur.

109.Onların kulluk ettikleri hakkında şüphen olmasın. Onlar daha önce atalarının kulluk ettikleri gibi kulluk ediyorlar. Biz onların hak ettiklerini (cezayı) eksiksiz olarak vereceğiz!

110.Andolsun Mûsa’ya o Kitabı verdik, fakat onda anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbi’nin daha önce verilmiş sözü olmasaydı aralarında hüküm hemen verilirdi. Muhakkak ki onlar bundan derin bir şüphe içindeler.

111.Rabbin, onların yaptığı şeylerin karşılığını eksiksiz verecektir. Çünkü O, onların yaptıklarından haberdardır.

112.Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Seninle birlikte olup sana uyanlar da (dosdoğru olsun). Aşırılık/taşkınlık yapmayın. Çünkü O yaptıklarınızı görmektedir.

113.Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah’ın peşi sıra evliyânız/koruyucunuz yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.  

114.Gündüzün iki ucunda gecenin gündüze yakın saatlerinde ve ekımıs salâte/o namazı dosdoğru kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir öğüttür.                                                                                 

(NOT: Gündüzün iki ucunda: öğle ve ikindi namazlarının; gecenin gündüze yakın saatlerinde: akşam, yatsı ve sabah namazlarının işaret edilmekte olduğu düşünülmektedir. Bk. İsra 17.78-79 Doğrusunu Allah bilir. H.S.)

115.Sabret! Çünkü Allah, iyilerin/iyiliklerin ödülünü zayi etmez.

116.Sizden önceki nesillerde yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek faziletli kimseler bulunsaydı ya!. Gerçi içlerinden görevlerini yapan çok az kimse vardı. Zulmedenler ise sahip oldukları refaha dalıp günahkâr kimseler oldular.

117.Rabbin, halkları ıslah edici olan beldeleri haksız yere helâk edecek değildir!

118.Eğer Rabbin dileseydi bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Halbuki onlar ihtilaf etmeye devam etmekteler.

119.Ancak Rabbi’nin rahmet ettikleri hariçtir/ihtilaf etmezler, onları bunun için yarattı. Rabbi’nin: Cehennemi cinlerle ve insanlarla tamamen dolduracağım! sözü gerçekleşecektir.

120.Rasûllerin haberlerinden kalbini pekiştirecek olanları sana anlatıyoruz. Bu konuda sana gelenler haktır/gerçektir, mü’minlere de bir öğüt ve ibrettir.

121.İman etmeyenlere de ki: Elinizden ne geliyorsa yapın. Biz de yapacağız!

122.Bekleyin! Biz de bekliyoruz!

123.Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir. Bütün işler O’na döndürülür. Öyleyse O’na kulluk et ve O’na tevekkül et/güven. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir!

(Harun Sorkun-Gözden Geçirme: Haziran 2023)

 

 

X