29 Mart 2024 Cuma
MENÜ
SON YAZILAR

RA'D SÛRESİ

13/58 RA’D SÛRESİ

(Gök gürültüsü anlamına gelen adını 13ncü âyetinde geçen Ra’d kelimesinden almıştır. Sûre, kâinatı bir kitap gibi okumayı ve kâinattaki varlıklardan ibret almayı tavsiye etmektedir. Mekke döneminde nazil olmuştur. Mushaf’da 13ncü, inişte 58nci sıradadır ve 43 âyettir.)

E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1.Elif! Lâm! Mîm! Râ! İşte bunlar Rabbinden sana indirilen o Kitab’ın âyetleridir ve haktır/gerçektir. Lâkin insanların çoğu iman etmezler.

2.Allah, gökleri gördüğünüz bir direk olmadan yükseltti. Sonra arşa istiva etti/eğemen oldu. Güneş’i ve Ay’ı emrine aldı. Her biri belirlenmiş bir ecele/süreye kadar akıp gitmektedir. O, işleri düzenleyip yönetmekte ve âyetleri ayrıntılı olarak açıklamaktadır. Umulur ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınıza inanırsınız. (Bak 31.10)

(NOT: Allah, gökleri gördüğünüz bir direk olmadan yükseltti ifadesinden: a) Direk var ancak siz o direkleri görmezsiniz, b) Allah gökleri direksiz olarak yükseltti. Şeklinde iki farklı manâ verilmiştir. Ben; direk var ancak siz o direkleri göremezsiniz şeklindeki manâ vermenin isabetli olacağını düşünüyorum. Doğrusunu Allah bilir! H.S.)

3.Yeryüzünü yayıp döşeyen, onun üzerine oturaklı dağları ve ırmakları var eden O’dur. Orada meyvelerden çifter-çifter yaratan ve geceyi gündüzün üzerine örten O’dur. Muhakkak ki bunda düşünen bir kavim için âyetler/deliller vardır.

4.Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, çatallı çatalsız hurma ağaçları vardır. Bunlar aynı suyla sulandıkları halde, Biz onların ürünlerini birbirinden farklı kıldık. Akleden bir kavim için bunda âyetler/deliller vardır.

5.Eğer hayret ediyorsan asıl hayret edilecek olan onların: Biz toprak olduktan sonra yeniden dirilecek miyiz? demeleridir. İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir ve onların boyunlarına halkalar vurulacaktır. Onlar ateş ehidir ve orada ebedî kalacaklardır

6.Ve senden iyilikten önce kötülüğü getirmeni isterler. Oysa onlardan önce nice ibretlik olaylar anlatıldı. Gerçekte Rabbin zulümlerine rağmen insanları bağışlayandır. Muhakkak ki Rabbinin azabı çok şiddetlidir.

7.Kâfirler: Ona Rabbinden bir âyet/mucize indirilmesi gerekmez miydi? diyorlar. Sen sadece bir uyarıcısın ve her kavmin bir hidayetçisi/yol göstericisi vardır.

8.Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi eksilttiğini ve neyi artırdığını bilir. O’nun katında her şey bir ölçüye/yasaya bağlıdır.

9.O, gaybı/idraki aşanları da şehadeti/görünenleri de bilir. O, büyüktür, yücedir.

10.Sizden; sözünü gizleyenle açıkça söyleyen, bir işi gece yapanla gündüz yapan O’nun için aynıdır.

11.Allah’ın emriyle; insanları önünden ve arkasından gözetip koruyan melekler vardır. Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe, şüphesiz Allah o kavme verdiklerini değiştirmez. Eğer Allah bir kavme ceza vermek isterse, onu çevirecek hiçbir güç yoktur. O’nun peşi sıra onların bir velisi/bir yardımcıları yoktur.

12.Size, korkutucu şimşeği gösteren ve umut olarak yağmur yüklü bulutları meydana getiren O’dur.

13.Ra’dü/gök gürültüsü hamd ile/övgüyle, melekler de korkuyla O’nu tesbih ederler/yüceltirler. O, yıldırımları gönderir ve dilediğine çarptırır. Buna rağmen onlar Allah hakkında tartışıp duruyorlar. O’nun azabı çok şiddetlidir.

14.Gerçek dua O’na yapılır. O’nun peşi sıra yalvardıkları onlara hiçbir cevap veremezler. Onların hali, elleri suya ulaşamadığı halde ağzına suyun gelmesi için avuçlarını suya uzatan kimse gibidir. Su onun ağzına gelecek değildir. Kâfirlerin duası sadece dalâlettir/sapıklıktır.

15.Göklerde ve yerde olanlar ve onların gölgeleri, isteyerek veya istemeyerek sabah akşam/her daim yescüdü/Allah’a secde ederler.

(NOT: Secde konusunda; Bakara 34ncü âyetin dip notunda bilgi verilmiştir. H.S.)                         

16.De ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? De ki: Allah’tır! De ki: O’nun peşi sıra; kendilerine fayda veya zarar veremeyenleri evliya/desdekçiler  mi edindiniz? Körle gören bir olur mu hiç! Yahut karanlıkla nûr/ışık bir olur mu? Yoksa onlar: Allah’ın yaratması gibi yaratması olan ortaklar buldular da yarattıkları birbirine mi benziyor? De ki: Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O Vâhid’dir/bir tektir, Kahhâr’dır/mutlak otorite sahibidir!

17.(Allah) Gökten su indirir, vadideki sular sel olup taşarlar. Sel, üstünde biriken köpüğü sürükleyip götürür. Ziynet/takı veya eşya yapmak için ateşte eritilen madenlerin üzerinde biriken köpük/curuf da buna benzer. İşte Allah hakk ile bâtılı bu misalle açıklar. Köpük atılıp gider, insanlara faydalı şeyler yeryüzünde kalır. Allah işte böyle misaller verir.

18.Rablerinin davetine/çağrısına uyanlara en güzel karşılık vardır. O’nun davetine/çağrısına uymayanlar ise; yeryüzündekilerin tamamına hatta bir o kadarına daha sahip olsalar, kurtulmak için onun hepsini fidye olarak vermek isterdi. Hesabın en kötüsü onlar içindir. Varacakları yer cehennemdir, orası ne kötü bir yataktır.

19.Rabbinden sana indirilenin hakk/gerçek olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu? Bunu ancak ülül elbâb/selim akıl sahipleri idrak ederler.

20.Onlar, Allah’a verdikleri söze sadık kalırlar ve misakı/antlaşmayı bozmazlar.

21.Ve onlar, Allah’ın uyulmasını emrettiği şeye uyarlar. Rablerine saygı duyarlar ve hesaplarının kötü çıkmasından korkarlar.

22.Ve onlar; Rablerinin rızasını kazanmak için sabrederler ve namazı

dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık infâk ederler/hayra harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. Dünya yurdunun (güzel) sonu onlarındır.

23.Adn cennetlerinde. Orada atalarından/üst soylarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden/alt soylarından sâlih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler her kapıdan yanlarına vardıklarında onlara:

24.Selamün aleyküm! Bu, sabrınızın karşılığıdır! Dünya yurdunun sonu/cennet ne güzeldir! derler.

25.Allah’a kesin söz verdikten sonra onu bozanlar, Allah’ın emrettiği bağı koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlara lânet/dışlanma vardır ve kötü son/cehennem onlar içindir.

26.Allah rızkı dilediğine genişletir, dilediğine daraltır. Onlar dünya hayatı ile şımardılar. Oysa dünya, âhiretin yanında geçici bir yarardan ibarettir.

27.Kâfirler: Rabbinden ona bir âyet/mucize indirilmesi gerekmez miydi? diyorlar. De ki: Şüphesiz ki Allah dileyeni saptırır, Kendisine yönelenleri de hidayete/doğru yola iletir.

28.Onlar, iman edenler ve Allah’ın zikri ile/hatırlanması ile huzura kavuşanlardır. İyi bilin ki; kalpler ancak Allah’ın zikri ile/hatırlanması ile mutmain olur/huzur bulur.

29.Onlar iman edip salih amel işleyenlerdir, ne mutlu onlara! Varacakları yer ne güzeldir.

30.İşte böyle; kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir kavme seni gönderdik ki sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahmân’ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir, O’ndan başka ilâh yoktur. Ben O’na tevekkül ettim/güvendim ve tevbem O’nadır!

31.Kendisiyle dağların yürütüldüğü veya yeryüzünün parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an mı olsayd? Hayır! Bütün emir/işler Allah’a aittir. İman edenler hala anlamadılar mı ki eğer Allah dileseydi insanları toptan hidayete/doğru yola eriştirirdi. Kâfirlerin yaptıkları yüzünden belâ kendi başlarına veya yanı başlarına inecektir. Sonunda Allah’ın vaadi gerçekleşecektir. Muhakkak ki Allah sözünden dönmez.  

32.Andolsun ki; senden önceki Rasûllerle de alay edildi. Ben o kâfirlere önce süre verdim, sonra da onları kıskıvrak yakaladım, böylece Ben’im azabım nasılmış gördüler.

33.Herkesin kazandığının üzerinde hükümrân olan O’ndan başka biri mi var (yok)? Buna rağmen hala Allah’a ortak/şirk koşuyorlar? De ki: Onları yüceltin bakalım. Yoksa siz yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi O’na haber veriyorsunuz, yoksa boş sözlere mi aldanıyorsunuz? Kâfirlerin kurdukları tuzaklar kendilerine güzel görünür de onlar Allah’ın yolunu terk ederler. Allah’ın sapık saydığını doğru yola gelmiş sayacak kimse yoktur.

34.Onlar için dünya hayatında bir azap vardır, ahiretteki azap ise daha şiddetlidir. Onları Allah’tan (azabından) koruyacak kimse de yoktur.

35.Müttâkilere vaad edilen cennet örneği şöyledir: İçinde ırmaklar akar, meyveleri ve gölgeleri süreklidir. İşte bu takvâ sahiplerinin (mutlu) sonudur. Kâfirlerin akibeti/sonu ise ateştir/cehennemdir.

36.Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler sana indirilenle sevinirler. Hiziplerden bazısı sana inenlerden bir kısmını inkâr ederler. De ki: Bana yalnızca Allah’a kul olmam ve O’na şirk koşmamam emredildi. Ve ben yalnız Allah’a davet ederim ve dönüşüm yalnız O’nadır!

37.Ve böylece Biz onu/Kur’an’ı Arapça hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden/bilgiden sonra eğer onların arzularına uyarsan, Allah’a karşı bir veli/destekçi, bir koruyucu bulamazsın.

38.Ve andolsun ki senden önce de Rasûller gönderdik. Onlara da eşler ve evlatlar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir Rasûlün bir âyet/mucize getirmeye gücü yoktur. Her birinin yazıldığı bir ecel/süre vardır.

39.Allah dilediğini yok eder, dilediğini sabit bırakır. Ana kitap O’nun yanındadır.

40.Onları tehdit ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek yahut onu görmeden seni vefat ettirsek de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Hesap sormak Bize aittir.                                                                                   

(NOT: Rasûllerin görevi sadece tebliğ etmektir, hesap sormak sana değil Allah’a aittir. H.S.)

41.Yeryüzünü etrafından Bizim nasıl eksilttiğimizi gelip görmüyorlar mı? Hükmü Allah verir ve O’nun verdiği hükmü bozacak hiç kimse yoktur. O, hesabı çabuk görendir.

42.Ve onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Allah, bütün tuzakları geçersiz kılar. O, herkesin ne yaptığını bilir. Kâfirler bu dünyanın âkibetinin/sonunun kimin olduğunu yakında bilecekler.

43.Ve o kâfirler diyor ki: Sen Rasûl değilsin! De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve Kitabın/Kur’an’ın ilmine/bilgisine sahip olanlar yeter!

(Harun Sorkun-Gözden Geçirme: Aralık 2023)

 

 

 

 

 

 

 

X