13/87 RA’D SÛRESİ
(“Gök gürültüsü” manasına gelen adını 13ncü âyette geçen “ra’d” kelimesinden almıştır. Sûre, kâinattaki varlıklardan ibret almayı ve evreni bir kitap gibi okumayı tavsiye etmektedir. Mekke döneminin sonlarında inmiş olup, Mushaf’da 13ncü, inişte 87nci sıradadır ve 43 âyettir.)
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1.Elif, Lâm, Mîm, Râ. İşte bunlar Kitab’ın âyetleridir ve Rabbinden sana indirilen bu Kitap hakikatın tam da kendisidir. Buna rağmen insanların çoğu iman etmezler.
2.Allah gökleri, gördüğünüz üzere direksiz olarak yükseltmiş, sonra da yarattığı her şeyi bir kanuna bağlamış ve hepsi üzerinde egemenliğini kurmuştur (Arşın üzerine kurulmuştur). Güneş’i ve Ay’ı emrine baş eğdirmiştir. Her biri belirli bir zamana kadar yörüngesinde hareket edecektir. Bütün işleri düzenleyip yöneten O’dur. Bunları düşünerek Rabbinizin huzuruna çıkacağınıza kesin olarak iman etmeniz için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar.
3.Yeryüzünü yayıp-döşeyen, onun üzerine dağları yerleştiren ve orada ırmaklar akıtan O’dur. Orada her türlü meyveyi ve ürünü çifter-çifter (erkekli-dişili) yetiştirir, geceyi gündüzün üzerine örter. Elbette bütün bunlarda düşünen bir topluluk için Allah’ın varlığına ve kudretine işaret eden deliller ve dersler vardır.
4.Yeryüzünde birbirine komşu ama farklı özelliklerde toprak parçaları vardır. Buralarda üzüm bağları, ekin tarlaları, tek ve sıralar halinde çatallı-çatalsız hurma ağaçları vardır. Bunlar aynı suyla sulandıkları halde, Biz onların meyvelerini ve ürünlerini farklı renklerde ve farklı tatlarda yaratırız. İşte bunlarda, aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır.
5.Bütün bu delillere rağmen, onların gerçeklerden yüz çevirmelerine şaşıyorsan bil ki asıl şaşılacak olan; onların “Biz çürüyüp toprak olduktan sonra yeniden dirilecek miyiz?” demeleridir. İşte onlar, Rablerini inkârda direnenlerdir, onlar boyunlarından zincire vurularak cehenneme atılacaklar ve ebedi olarak orada kalacaklardır.
6.Onlar, iyilikten önce (tehdit edildikleri) kötülüğün bir an önce gelmesini isterler. Oysa onlardan öncekilerin başına gelen nice ibretlik olaylar (Bu Kitap’ta) anlatıldı. Rabbin, bütün zalimliklerine rağmen insanları bağışlayandır. Bununla birlikte Rabbin, suça orantılı olan bir ceza uygular.
7.Kâfirler “Ona Rabbinden bir mucize indirilmesi gerekmez miydi?” derler. Sen sadece bir uyarıcısın ve her kavmin bir hidayet edicisi (yol göstericisi) zaten vardır. (6.8-11.12-10.20-13.27-29.50-6.111-2.119-10.47)
8.Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin neyi erken bırakacağını ve neyi bekleteceğini bilir. O’nun katında her şeyin bir ölçüsü ve gayesi vardır.
9.O, gayb âlemindekileri de şehadet âlemindekileri de bilir. O, ulu ve yüceler yücesidir.
10.İçinizden birinin niyetini ve sözünü gizlemesi veya açıklamasında, aynı şekilde bir işi gece gizli-saklı yapmasıyla gündüz açıkça yapması arasında hiçbir fark yoktur, O hepsini bilir.
11.Kullarını önünden ve arkasından takip eden ve Allah’ın emriyle yaptıklarını kaydeden melekler vardır. Bir topluluk kendi durumunu değiştirmezse (bozmazsa), Allah da onlara azap etmez. Ancak (cezayı hak edenlere) ceza vermek isterse, onu çevirecek hiçbir güç de yoktur. O zaman, Allah ile aralarına girecek bir dost ve yardımcıları olmayacaktır.
12.O, hem bir korku ve hem de (yağmur için) bir ümit olarak size şimşeği gösteren ve yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.
13.Gök gürültüsü Allah’a hamd ederek O’nun yüceliğini dile getirir. Melekler de saygıyla O’na boyun eğerler. O, yıldırımları gönderir ve dilediğine isabet ettirir. Hal böyleyken kâfirler hâlâ Allah hakkında birbirleriyle tartışıp duruyorlar. Halbuki Allah, suçla ceza arasında sıkı bir bağ kurar.
14.Gerçek dua ve ibadet sadece Allah’a yapılır. Onların, Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları (ilahlar) onlara hiçbir karşılık veremezler. Onların hali tıpkı, ellerini suya doğru uzatıp da ağzına suyun gelmesini bekleyen kimsenin durumu gibidir, bu şekilde su asla onun ağzına ulaşmaz. Kâfirlerin duası işte böyle beyhude ve boştur.
15.Gökteki ve yerdeki varlıkların hepsi ve onların gölgeleri, ister-istemez sabah-akşam Allah’a secde ederler.
16.”Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” diye sor ve “Allah’tır” diye cevap ver. De ki: “Kendilerine bile fayda veya zarar veremeyecek olanları dost diye Allah ile aranıza mı koyuyorsunuz?” “Körle gören bir olur mu? Karanlıkla aydınlık aynı olur mu?” diye onlara sor. Yoksa onlar; “Allah gibi yaratan ve (bu nedenle) yarattıkları varlıkların Allah’ın yarattıkları gibi aralarında benzerlik (ahenk) olan ortaklar mı bulmuşlar?” De ki “Her varlığın yaratıcısı Allah’tır. O bir tektir ve her şey O’nun hakimiyeti altındadır.”
17.Allah gökten su indirir, dereler kendi hacimlerine göre akarlar. O akan suyun üzerinde bir köpük ve tortu oluşur. Süs veya eşya yapmak için ateşte erittiğiniz madenlerin üzerinde de buna benzer bir köpük, cüruf oluşur. İşte Allah, hak ile batılı böyle benzetmeyle anlatır. Çünkü köpük kaybolup gider, insanlara faydalı olan cevher kısmı ise yerinde kalır. İşte Allah (hak ile batılın anlaşılması için) böyle misaller verir.
18.Rablerinin emrine uyanlara mükâfatın daha güzeli vardır. O’nun emrine uymayanlar ise; yeryüzündeki her şeye hatta bir o kadarına daha sahip olsalar hepsini fidye olarak verip (azaptan) kurtulmak isterler. Hesabın en kötüsü onları beklemektedir. Varıp-kalacakları yer cehennemdir ve orası ne fena bir yerdir.
19.Rabbinden sana indirilen (vahyin) gerçek olduğunu bilerek buna inanan kimse, (inkâr ederek) ona karşı körlük eden kimse gibi olur mu? Ancak akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alırlar.
20.Bunlar, Allah’a verdikleri sözü (kulluğu) yerine getiren ve fıtrat sözleşmesini bozmayan kimselerdir.
21.Bunlar, Allah’ın kurulmasını istediği bağı kuran, Rablerinden korkan ve verecekleri hesabın kötü olmasından endişe duyanlardır.
22.Yine bunlar, Rablerinin rızasını kazanmak için her sıkıntıya sabreden, namazı özenle ve sürekli kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli-açık infak eden ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. Dünyanın sonundaki ahiret yurdu işte bunlarındır.
23.Onlar Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte olacaklar. Melekler her kapıdan yanlarına varıp onlara şöyle der: (40.8-9.72-16.31-18.31-19.61-35.33-61.12-98.8-39.73)
24.”Selamün aleyküm (selam size)! Bu, sabrınızın ve dünya hayatının en güzel karşılığıdır!”
25.Ancak; Allah’a kesin söz verdikten sonra cayan, Allah’ın kurulmasını istediği bağı koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar, işte lânet (dışlanma) bunlar içindir, en kötü yurt olan cehennem de bunlar içindir.
26.Allah rızkı, dilediğine bolca verir, dilediğine de sınırlı ölçüde. Fakat inkârcılar bu gerçeğin farkında olmadıkları için dünya hayatı ile sevinip-şımarırlar. Halbuki dünya hayatı ahiretin yanında gelip-geçici bir yararlanmadan ibarettir.
27.Kâfirler “Rabbinden ona bir mucize indirilmesi gerekmez miydi?” derler. Şöyle de: “Allah, tercih edeni/tercih ettiğini saptırır, Kendine yöneleni de hidayete erdirir.” (29.69-13.7-17.59-2.26)
28.O’na yönelenler, iman eden ve Allah’ın zikriyle huzura kavuşan kimselerdir. İyi bilin ki; kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.
29.İman edip salih amel işleyenlere ne mutlu! Varacakları yer de ne güzeldir.
30.Sana vahiy ettiklerimizi onlara açıklaman için, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip-geçtiği bir topluma seni (rasul) gönderdik. Çünkü onlar Rahman olan Allah’ı inkâr ediyorlar. De ki: “O benim Rabbimdir. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na güvenip-dayandım ve tevbem de O’nadır.”
31.(Sana verilen bu Kur’an yerine) Dağların yerinden oynadığı, yeryüzünün yarılıp-parçalandığı veya ölülerin diriltilip-konuşturulduğu bir Kur’an verilmiş olsaydı onlar yine de inanmazlardı. Halbuki her şeyi yapmak sadece Allah’ın elindedir. İman edenler bilmiyorlar mı ki, eğer tercihi Allah yapsaydı, bütün insanları doğru yola getirirdi. Fakat yaptıkları kötülükler yüzünden; ağır felâketler o kâfirlerin başlarına veya yurtlarının yakınlarına gelecektir. Allah’ın sözü gerçekleşinceye kadar da bu böyle devam edecektir. Allah verdiği sözden asla caymaz.
32.Andolsun ki; senden önceki Rasullerle de alay etmişlerdi. Ben, kâfirlere belli bir süre verdim, zamanı gelince de onları kıskıvrak yakalayıverdim, böylece Ben’im cezamın nasıl olduğunu gördüler.
33.İnkâr edenler, herkesin yaptığını görüp-gözeten Allah’la, bunları asla yapamayanları O’na ortak mı koşuyorlar? Onlara de ki: “O ilahları yüceltin bakalım? Yoksa Allah’ın yeryüzünde bilmediği bir ortağı var da O’na siz mi haber veriyorsunuz? Bilin ki siz sadece boş sözlerle oyalanıyorsunuz?” İnkâr edenlerin kurdukları düzenler kendilerine güzel görünür de Allah’ın yolundan çıkarlar. Allah’ın sapık dediğini yola gelmiş sayacak da yoktur.
34.Onlar için dünya hayatında bir azap vardır, ahiretteki azap ise daha sıkıntılıdır. Allah’a karşı onları koruyacak kimse de yoktur.
35. Takva sahiplerine vaad edilen cennet; içinde ırmaklar akan, ağaçlarının meyveleri de gölgeleri de sürekli olan (bitip-tükenmeyen) bir cennettir. Müttakilerin sonunda varacakları yer işte orasıdır. Kâfirlerin varacakları yer ise cehennem ateşidir.
36.Kendilerine kitap verdiklerimizden bazıları sana indirilen Kur’an’dan mutluluk duyar ve ona inanırlar. İçlerinden öyleleri de vardır ki sana inen âyetlerin bir kısmından hoşlanmazlar, inkâr ederler. De ki: “(Siz hoşlansanız da, hoşlanmasanız da) Bana, yalnız Allah’a kul olmam ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamam emredildi. Ben insanları yalnız Allah’a (iman etmeye) çağırıyorum ve sonunda dönüşüm de O’nadır.”
37.Böylece Biz, Kur’an’ı Arapça hüküm kaynağı olarak indirdik. Bu bilgi sana geldikten sonra eğer onların arzularına uyarsan, Allah’ın azabına karşı senin ne bir dostun ve ne de bir yardımcın olur.
38.Senden önce de rasuller gönderdik. Onlara eşler ve evlatlar vermiştik. Allah’ın izni olmadan hiçbir rasulün bir mucize göstermesi söz konusu olamaz. Bilin ki her devrin kendine göre bir mucizesi (hükmü) vardır.
39.Allah tercih ettiğini yok eder, tercih ettiğini de sağlamlaştırır. Zaten mesajın kaynağı da O’nun katındadır.
40.Onları tehdit ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek yahut seni onu görmeden vefat ettirsek de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Hesabını sormak Bizim işimizdir.
41.Onlar görmüyorlar mı ki, Biz yeryüzünü etrafından eksiltiyoruz. Hükmü Allah verir, O’nun hükmünü bozacak kimse yoktur. Üstelik O, hesabını çok çabuk görür.
42.Onlardan öncekiler de tuzaklar kurdular. İyi bilin ki Allah, bütün tuzakları boşa çıkardığı gibi, kendi hükmünü ve planlarını hâkim kılar. O, kimin ne kazandığını bilir. Kâfirler de dünyanın sonundaki güzel hayatın kimin olacağını bileceklerdir.
43.İnkâr edenler: “ Sen rasul olarak gönderilmiş değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ile Kitap’ın bilgisine sahip olanlar yeter!”