17/50 İSRÂ SÛRESİ
(“Gece yürüyüşü” anlamındaki adını ilk âyetindeki “esrâ” kelimesinden almaktadır. Mekke döneminin 11nci yılında nazil olmuştur ve 111 âyetten müteşekkildir.)
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1.Kulu (Muhammed’i), bir kısım âyetlerimizi (delillerimizi) göstermek için bir gece Mescid-i Haram’dan alıp, çevresini bereketli kıldığımız mescid-i aksa’ya (en uzak mescide) götüren Rabbin eksik sıfatlardan münezzehtir. O, her şeyi işiten ve her şeyi görendir.
2.Musa’ya Kitabı verdik ve onu İsrailoğulları’na yol gösterici kılarak (demiştik ki): “Benimle aranıza bir vekil edinmeyin!”
3.Ey Nuh ile birlikte (gemide) taşıdıklarımızın evlatları! Unutmayın ki o, görevini yapan, şükreden bir kuldu.
4.İsrailoğulları’na bildirdik ki: “Siz yeryüzünde iki defa fesat (bozgunculuk) çıkaracak ve küstahça böbürlenip büyüklük taslayacaksınız!”
5.Birincisinin vakti geldiğinde, savaş gücü yüksek olan kullarımızı üzerlerine saldık, onlar da köşe-bucak her yeri arayıp-taradılar. Böylece bozgunculuk yapanlar için konulan yasa uygulanmış oldu.
6.Daha sonra; hem mal ve hem de oğullar vererek askeri yönden düşmanlarınıza karşı sizi güçlendirdik.
7. (Ve bildirdik ki): ”Eğer iyilik ederseniz sadece kendinize iyilik etmiş olursunuz, yok eğer kötülük ederseniz bunun da sonucuna katlanırsınız.” Nihayet ikinci uyarının da vakti geldiğinde (kullarımızı tekrar üzerinize saldık) yüzünüzü yere sürttüler, mabedinize (destursuz) girip, her şeyi talan ettiler.
8.(Tevbe ederseniz) Rabbinizin size yine merhametiyle muamele etmesini umabilirsiniz; ama eğer siz (küfre) dönerseniz Biz de (cezalandırmaya) döneriz. Zira Biz kâfirlere zindan olarak cehennemi hazırladık.
9.Bu Kur’an, en doğru yola yöneltmekte, erdemli ve güzel işler yapan müminlere muhteşem bir mükâfat verileceğini müjdelemektedir.
10.Âhirete inanmayan kimseler için de acıklı bir azap hazırladığımızı haber verir!
11.İnsan, hayrı istermiş gibi şerri ister; zira insan çok acelecidir.
12.Geceyi ve gündüzü iki âyet (delil) yaptık. Gecenin âyetini giderir, (onun yerine) gündüzün âyetini aydınlatıcı yaparız. Böylece hem Rabbinizin nimetlerini kazanma ve hem de yılların sayısını ve hesabını bilme imkânı bulursunuz. Biz, her şeyi açık ve ayrıntılı olarak işte böyle anlatıyoruz.
13.Her insanın yaptıklarını kaydeden sicilini onun boynuna asarız. Kıyamet Günü yaptıklarını kayıtlı bulacağı sicili onun önüne koyarız.
14.Ona şöyle diyeceğiz: “Oku sicilini! Bugün kendi hesabını kendin göreceksin!”
15.Kim doğru yola yönelirse, iyi bilsin ki kendi lehine yönelmiş olacaktır. Kim de yoldan saparsa, sadece kendi aleyhine sapmış olacaktır. Hiç kimse bir başkasının günahını yüklenmez. Biz, Rasul göndermediğimiz bir topluma azap etmeyiz.
16.Biz, gönderdiğimiz Rasulleri yalanlayan belde halkının ileri gelenlerini uyarırız. Buna rağmen onlar, isyan ve azgınlığa devam ederlerse artık cezayı hak ederler. Bunun üzerine o beldeyi yerle bir ederiz.
17.Nuh’tan sonraki dönemlerde de nice beldeleri böyle helâk ettik. Kullarının günahları sebebiyle (hesaba çekmek için) her şeyden haberdar olan ve her şeyi gören Rabbin kâfidir.
18.Kim sadece geçici dünya nimetlerini isterse; dilediğimiz kimseye istediğimiz kadar nimet veririz. Fakat sonra onu cehenneme yollarız, kınanmış ve Allah’ın rahmetinden uzaklaşmış olarak oraya gider.
19.Kim de inanmış olarak âhireti ister ve orası için gereği gibi çalışırsa, işte bunların emeğinin karşılığını en güzel şekilde veririz.
20.Sadece bu dünya nimetlerini isteyenlere de, âhireti isteyenlere de Rabbinin nimetlerinden veririz, zira Rabbinin nimetleri kimseden esirgenmez (herkes çalışmasının karşılığını alır).
21.İnsanların bir kısmını diğerlerine nasıl üstün kıldığımıza bak. Ancak unutma ki, âhiretteki dereceler ve üstünlükler daha belirgin ve daha değerlidir.
22.Allah’ın yanında sakın başka bir ilah edinme; eğer böyle yaparsan kınanmış ve tek başına bırakılmış olursun.
23.Rabbin; yalnız O’na kulluk etmenizi ve ana-babaya iyilikte bulunmanızı emretmektedir. Onlardan birisi veya her ikisi de yanında ihtiyarlayacak olursa onlara “Öf” bile deme ve onları azarlama, onlara güzel ve hoş sözler söyle.
24.Onlara tevazu kanatlarını ger ve “Rabbim! Küçükken onların bana sevgi ve şevkat gösterdikleri gibi, Sen de onlara şevkat ve merhamet göster!” diye dua et.
25.Rabbin, (onlara karşı) sizin içinizde olanı (niyetinizi) en iyi bilendir. Samimi davranırsanız, Allah hatalarına karşı tevbe edenleri bağışlayandır.
26.Akrabaya, yoksullara ve yolda kalmışlara hakkını ver (yardım yap) ama malını da saçıp-savurma. 27.Mallarını saçıp-savuranlar şeytanların yoldaşlarıdır. Unutma ki şeytan, Rabbine karşı çok nankördür.
28.Eğer sen, Rabbinin yardımını bekler durumda olduğun için onlara bir şey veremezsen, hiç olmazsa onlara güzel sözler söyle.
29.Eli sıkı (cimri) olma, büsbütün de saçıp-savurma. Yoksa kınanır ve pişman olursun.
30.Rabbin, dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de daraltır. Çünkü O, kullarının yapıp-ettiklerini bilir ve onları görür.
31.Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onların rızkını da, sizin rızkınızı da Biz veriyoruz. Şüphesiz onları öldürmek büyük bir günahtır.
32.Sakın zinaya yaklaşmayın, çünkü o çirkin bir iş ve çok kötü bir yoldur.
33.Haklı sebepler olmadıkça, Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı öldürmeyin. Kim haksız yere öldürülürse onun velisine kısas (adil karşılık) yetkisi verdik. O da katili öldürme işinde aşırılığa kaçmasın, çünkü o (kısas hakkı verilerek) zaten yardım görmüştür.
34.Onlar reşit oluncaya kadar yetimlerin mallarına niyetlerin en güzeliyle (korumak ve çoğaltmak dışında) yaklaşmayın. Verdiğiniz sözü de yerine getirin, çünkü verilen sözlerden sorguya çekileceksiniz.
35.Ölçerken, ölçüyü tam yapın ve doğru teraziyle tartın. Böylesi, hayırlı ve sonu güzel olandır. (6.152)
36.Hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyin peşine düşme! Çünkü; kulak, göz ve kalp (gönül), peşine düştüklerinden sorumlu tutulacaktır.
37.Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne de dağlarla boy ölçüşebilirsin.
38.Bu anlatılanların kötü ve yasaklanmış olanı, Rabbinin katında hoş olmayan ve uygunsuz olanlardır.
39.(Rasulüm!) Bunlar; Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdir (doğru hükümlerdir). (Ey insan!) Allah’ın yanında başka bir ilah edinme, yoksa kınanmış ve Allah’ın rahmetinden dışlanmış olarak cehenneme atılırsın!
40.(Ey müşrikler!) Rabbiniz oğulları size ayırdı da kendisine meleklerden kızlar edindi öyle mi? Siz vebali çok büyük bir söz söylüyorsunuz?
41.Biz bu Kur’an’da (hakikatı) tüm boyutlarıyla açıkladık ki düşünüp ders alabilsinler, fakat (inatları yüzünden) bu onların nefret edip uzaklaşmalarına yol açtı.
42.De ki: “Eğer onların iddia ettikleri gibi, O’nunla birlikte başka ilahlar olsaydı, onlar; Allah’a (yakın olmak veya O’na galip gelmek için) bir yol bulmaya çalışırlardı.”
43. “O, bunların söylediklerin uzaktır, yüceler-yücesidir.”
44. Yedi kat gök, yeryüzü ve bunların içindeki her şey Allah’a boyun eğerler (tesbih ederler). Her şeyi güzel yapmasına karşılık O’na boyun eğmeyen (tesbih etmeyen) hiçbir varlık yoktur ama, siz bunu kavrayamazsınız. Buna rağmen O, cezalandırmada acele etmez ve eşsiz bir bağışlayandır.
45,46. Kur’an okuduğun zaman seninle, ahirete inanmamakta ısrar edenlerin arasına (sanki) görünmez bir perde çekeriz. (Sanki) Kalplerinin üzerine bir örtü, kulaklarına da bir tıkaç yerleştiririz. Bu yüzden sen ne zaman Rabbini birleyerek Kur’an okusan, onlar nefretle gerisin-geri dönüp giderler.
47.Seni dinledikleri sırada, aslında onların ne maksatla dinlediklerini de iyi biliriz. Aralarında gizli-kapaklı konuşmalarında da bu zalimlerin: “Peşinden gittiğiniz büyülenmiş bir adamdan başkası değildir” dediklerini de çok iyi biliriz.
48.Onların seni (Şair, sihirbaz, kâhin, deli gibi) neye benzettiklerine bir bak! Sonunda öyle bir sapıttılar ki, doğru yolu bulacak (muhakeme) gücüne de asla sahip olamayacaklar.
49.Bir de: “Biz, kemiklerimiz un-ufak olup, toza-toprağa karıştıktan sonra yeniden diriltileceğiz öyle mi?” diye alay ediyorlar.
50,51. De ki: “ister taşa, ister demire dönüşün. İsterse içinizde tasarladığınız başka bir yaratık haline gelin!” Diyecekler ki: “Kim bizi yeniden diriltecek olan?” De ki: “Sizi ilk defa yaratmış olan!”. Şaşkın bir halde “Peki ne zaman?” olacak diyecekler. De ki: “Belki de çok yakında!”
52.O sizi çağırdığı zaman; “Allah’ım ne iyi yaptın!” diyerek çağrıya icabet edeceksiniz, üstelik (dünyada/kabirde) çok kısa bir süre kaldığınızı zannedeceksiniz.
53. (Mümin) Kullarıma söyle, birbirlerine karşı sözü en güzel bir biçimde söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozmak ister ve şeytan insanın apaçık düşmanıdır.
54.Rabbiniz sizin kim ve ne olduğunuzu iyi bilmektedir; rahmetini hak edene rahmet eder, azabını hak edene de azap eder. (Rasulüm!) Biz, seni onlara zorla inanç dayatan bir otorite olarak göndermedik.
55.Göklerde ve yerde olan her varlığı en iyi Rabbin bilmektedir. Biz, Nebilerden her birine diğerinden farklı olarak üstün nitelikler verdik ve Davud’a da (hükümdarlıkla birlikte) hikmet yüklü sayfalar (Zebur’u) verdik.
56.De ki: “Allah ile aranıza koymuş olduğunuz ilahları çağırın da görün, onlar başınızdaki sıkıntıyı ne giderebilir, ne de değiştirebilirler.”
57.Onların (ilah diye) yalvardıklarının hepsi, kendilerini Rablerine daha yakın kılacak yolların peşine düşerler. O’nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü, Rabbinin azabı kaçınılması gereken bir şeydir.
58.Halkı küfürde direnen bir beldeyi, Kıyamet Gününden önce ya helâk ederiz veya şiddetli bir azapla cezalandırırız. İşte bunlar, kayıt altına alınmış ilahi bir yasanın gereğidir.
59.Sana mucizeleri göndermekten Bize engel olan şey, önceki halkların mucizeleri yalanlamış olmalarıdır. Nitekim Semud kavmine de, açık bir mucize olarak dişi deveyi verdik ama (onu öldürdüler) ve zalim oldular. Halbuki mucizeleri, (şiddetli bir azaba karşı) sizi uyarmak için göndeririz.
60.Bir gün sana: “Rabbin insanları ilmi ve kudretiyle çepeçevre kuşatmıştır” demiştik. Sana gösterdiğimiz o rüyayı ve Kur’an’da lanetlenmiş ağacı (Zakkum) da sırf fitne (insanları ayrıştırmak) için imtihan vesilesi yaptık. Biz onları uyarıyoruz ama bu onların azgınlıklarını daha da artırıyor.
61.Bir gün meleklere: “Adem’e secde edin” demiştik, İblis dışında tümü secde etmişti. İblis: “Şimdi ben, çamurdan yarattığın birine secde edeceğim öyle mi?” dedi.
62.Sonra dedi ki: “Bana tercih ettiğin varlık bu mu? Kıyamet Gününe kadar bana mühlet verirsen, pek azı dışında onun bütün soyunu kontrolüme alacağım” dedi.
63.Allah buyurdu ki: “Buradan defol git! Onlardan kim sana uyarsa hepinizin cezası, yaptıklarınızın tam karşılığı olarak cehennem olacaktır!”
64.”Onlardan gücünün yettiğini vesvesenle (sesinle) yoldan çıkar, süvarilerinle ve piyadelerinle (var gücünle) onların üzerine yüklen. Onların mallarıyla ve çocuklarıyla (günahlarına) ortak ol, onlara (yalan yere) vaatlerde bulun.” Zaten şeytanın bütün vaadleri sadece bir aldatmacadan ibarettir.
65.”Benim (muttaki) kullarım üzerinde senin hiçbir etkin olmayacaktır. Onlara vekil olarak Rabbin yeter!”
66. Nimetlerinden yararlanmanız için denizde gemileri yüzdüren O’dur. Sonsuz bir merhametle sizi kollayan da O’dur.
67.Denizde bir tehlikeyle karşılaştığınızda, tapındığınız o varlıkların hepsi sizi yüzüstü bırakır da, Allah’la baş-başa kalırsınız. Fakat, Allah sizi kurtarıp karaya çıkarınca (bu defa) siz yüz çevirirsiniz, zira insanoğlu pek nankördür.
68.Peki; O’nun sizi karada yerin dibine batırmayacağından veya üzerinize taşlar yağdırmayacağından emin misiniz? Sonra kendinize O’ndan başka bir vekil (koruyucu) de bulamazsınız.
69.Yahut sizi bir defa daha denize döndürerek, inkâr etmeniz sebebiyle bu defa üzerinize bir kasırga yollayarak sizi suda boğmayacağından emin mi siniz? Sonra Bize karşı size arka çıkacak birini de bulamazsınız.
70.Biz, Ademoğullarını (akıl ve bilgiyle donatarak) değerli kıldık, karada ve denizde onların ulaşımını sağladık, temiz ve güzel nimetler verdik. Onları yarattıklarımızın birçoğundan da üstün kıldık.
71.Kıyamet Günü, bütün insanları amel defterleriyle birlikte huzurumuza çağıracağız. Amel defteri sağ tarafından verilenler onu sevinçle okuyacaklar ve onlara zerre kadar bir haksızlık yapılmayacaktır.
72.Bu dünyada hakikat karşısında kör olan, öteki dünyada da kör olacak, cennet yüzü göremeyecektir, yol bulma hususunda körden de kötü bir halde olacaktır.
73.(Rasulüm!) Müşrikler, neredeyse seni vahyettiğimizden başka şeyler uydurarak üzerimize atan iftiracı konumuna düşüreceklerdi. Eğer onlara uymuş olsaydın, seni kendilerine güya dost edineceklerdi.
74.Biz seni korumasaydık, neredeyse onlara meyledecek ve önerilerinin bir kısmını kabul edecektin!
75.İşte o zaman, Biz sana dünyayı zindan eder, ahirette de kat-kat ceza verirdik. Bu durumda da sana yardım edecek kimseyi de bulamazdın.
76.Müşrikler seni yurdundan çıkarmak için neredeyse dünyayı başına yıkacaklar. Bu takdirde bilsinler ki, senden sonra onlar da burada fazla kalamayacaklar.
77.Zira, senden önce Rasullere uyguladığımız sünnetimiz budur. Bizim sünnetimizde asla bir değişiklik bulamazsın.
78.Güneşin zevalinden gecenin kararmasına kadar namazı gereği gibi kıl. Ayrıca, şafak ışıklarının kümeleştiği sırada namazı gereği gibi kıl, çünkü şafak ışıklarının kümeleşmesi gözle görülür.
79.Sana mahsus nafile olarak gecenin bir kısmında teheccüd namazı kıl. Belki Rabbin seni pek güzel bir makama (Medine’ye) yöneltir.
80.De ki: “Rabbim! Beni takdir ettiğin yere dürüstçe girmemi sağla, çıkacağım yerden dürüstçe ve salimen çıkar. Bana kendi katından yardımcı bir güç ver.”
81.De ki: “Hak (gerçek) geldi, batıl (uydurma) yok oldu. Çünkü batıl yok olup gitmeye mahkumdur.
82.Kur’an’dan indirdiğimiz âyetler, inanıp-güvenenler için bir şifa ve bir rahmettir. Bunlar zalimlerin sadece zararını (yıkımını) artırır.
83.İnsana ne zaman nimet versek yüz çevirir ve yan çizer. Başına bir kötülük gelince de umutsuzluğa kapılır.
84.De ki: “Herkes hedefine (niyetine) göre davranır. Sonra kimin yolunun daha doğru olduğunu en iyi Rabbin bilir.”
85.Sana ruhu soruyorlar. De ki: “Ruh Rabbimizin (akıl-sır ermez) işlerindendir.” O bilgiden size verilen pek azdır.
86.Eğer isteseydik, sana vahyettiğimizi geri alırdık da Bize karşı seni koruyacak bir vekil bulamazdın.
87.Geri alınmaması sadece Rabbinin rahmetidir. O’nun sana lütfu her daim büyüktür.
88.De ki: “Bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek için insanlar ve cinler toplansalar benzerini getiremezler. Bütün güçlerini birleştirseler bile yapamazlar.”
89.Kur’an’da insanlara her örneği değişik şekillerde açıkladık. Ama insanların çoğu, nankörlük ederek her şeye direnirler.
90.Kâfirler dediler ki: “Bize bu topraklardan akıp-giden bir pınar fışkırtana kadar sana inanacak değiliz.”
91.”Veya hurma ve üzüm bahçelerin olmalı ve ırmakları da onların arasından akıtmalısın.”
92.”Ya da gökyüzünü üstümüze parça-parça düşürmelisin veya Allah’ı ve melekleri söylediğine şahit getirmelisin.”
93.”Ya altından yapılmış bir köşkün olmalı yahut gökyüzüne çıkmış olmalısın? Bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbime boyun eğerim, ben Rasul olan bir beşerden başkası değilim!
94.Kendilerine doğru yolu gösteren Rasul gelince bu insanları inanmaktan alıkoyan sözleri şudur: “Allah Rasul olarak bir adamı mı gönderdi?”
95.De ki: “Yeryüzünde eğer melekler yaşamakta olsaydı, onlara Rasul olarak gökten bir melek gönderirdik.”
96.De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Allah kullarının içini bilir ve onların yaptıklarını görür.”
97.Allah kimi yoluna kabul ederse doğru yolda olan odur. Kimi de sapık sayarsa Allah ile arasına koyacağı (onu yola gelmiş sayacak) dost bulamazlar. Onları, Kıyamet Günü yüzleri yerde; kör, dilsiz ve sağırlar olarak toplayacağız. Varacakları yer cehennemdir, ateşi azaldığında alevini tekrar artırırız.
98.Ayetlerimizi inkâr etmelerine ve “Kemikler haline gelmiş ve paramparça olmuşken mi? Yani o haldeyken biz yeni bir yaratılışla ayağa mı kalkacağız?” demelerine karşılık olarak bu onlara verilen cezadır.
99.Bunlar hiç görmediler mi ki gökleri ve yeri yaratan Allah, kendileri gibi insanları yaratmanın ölçüsünü koymuş ve şüpheye yer olmayacak şekilde onlara ecel belirlemiştir. Bu zalimler inkârlarında ısrar ediyorlar.
100.De ki: “Rabbimin ikram edeceği hazineler elinizde olsa, tükenir korkusuyla kimseye vermezsiniz.” Bu insanlar çok cimridir.
101.Musa’ya Rasullüğünü ispatlayan dokuz belge (mucize) verdik. İsrailoğullarına sor; o belgelerle geldiğinde Firavun ona demişti ki “Ben senin büyülenmiş biri olduğuna kanaat getirdim.”
102.Musa dedi ki “Çok iyi bilirsin ki bunları birer ibret olarak indiren, göklerin ve yerin Rabbinden başkası değildir. Bak Firavun, bana göre sen davanı kaybetmişsin.”
103.Firavun hemen onları oradan sürüp-çıkarmak istedi. Biz de onu ve onunla birlikte olanların hepsini suda boğduk.
104.Sonra İsrailoğullarına dedik ki “Bu topraklara siz yerleşin. Ahiretin zamanı gelince sizi de derleyip bir araya getireceğiz.”
105.Biz Kur’an’ı tümüyle hak olarak indirdik. O, bütün hakikatleri içinde toplayarak indi. Seni de sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.
106.Biz onu Kur’anlar (kümeler) halinde ayırdık ve parça-parça indirdik ki insanlara sindire-sindire okuyup-öğretmen için.
107.De ki “Siz ona ister inanın, ister inanmayın. Daha önce kendilerine bu konuda bilgi verilmiş olanlara Kur’an okunduğu zaman onlar yüzüstüne kapanıp secde ederler.
108.Derler ki “Rabbimize boyun eğeriz, Rabbimizin verdiği söz gerçekmiş.”
109.Ağlayarak yüzüstüne kapanıp secde ederler. Bu onların saygısını artırır.
110.De ki: “İster Allah diye dua edin, ister Rahman diye. Hangisiyle dua ederseniz edin en güzel isimler (sıfatlar) Allah’a aittir. Yalvarıp-yakarırken sesini yükseltme, sesini çok da kısma, ikisinin arasında bir yol tut.”
111.De ki: “Yaptığını en güzel yapmak Allah’a mahsustur. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde ortağı yoktur. Bir yardımcıya ihtiyacı da yoktur. Tekbir getirerek O’nu yücelttikçe yücelt.”