20 Nisan 2024 Cumartesi
MENÜ
SON YAZILAR

KEHF SÛRESİ

18/62 KEHF SÛRESİ 

(Sûre; mağara anlamındaki adını Ashab-ı Kehf/Mağara arkadaşları kıssasından almaktadır. Kur’an’da Elhamdülillâhi/hamd Allah’a mahsustur ifadesiyle başlayan beş sûre vardır ve bunlardan birisi de Kehf sûresidir. Diğerleri: Fatiha, En’âm, Sebe ve Fâtır sûreleridir. Mekke döneminde nazil olmuştur Mushafda 18nci, inişte ise 62nci sıradadır ve 110 âyetten müteşekkildir.)

E’ûzu bi’llâhi min’eş-şeytâni’r-racîm/kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Bismillahirrahmanirrahim/Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1.Hamd/övgüler Allah’a mahsustur. O; içinde hiçbir çelişki olmayan bu Kitabı/Kur’an’ı kuluna (Muhammed’e) indirdi. (Bak.1.1*6.1*18.1*34.1*35.1)

2.Dosdoğru bir söz olarak; katından gelecek bir azap ile (inkârcıları) uyarmak, salih amel işleyen mü’minleri de güzel bir mükafat olarak cennetle müjdelemek içindir.

(Bak 2.62,112*3.15*4.57,122,124-125*5.69*9.121*16.96-97* 17.9*18.2,88* 20.75,112*24.37-38*29.7*39.10,33-35*40.40)

3.Onlar/mü’minler orada ebedi kalacaklardır.

4.Allah çocuk edindi! diyenleri de uyarmak içindir. (Bak. 2.116*18.4)

5.Bunu diyenlerin; kendilerinin de atalarının da bu konuda hiçbir bilgileri/delilleri yoktur. Ağızlarından çıkan söz büyük bir iftira ve düpedüz bir yalandır! (Bak. 2.116*6.100*16.57,62*17.40*18.4-5*

19.88-93*37.149-157*43.15-17,19*52.39* 53.21-22)

6.Onlar bu hadîse/söze (Kur’an’a) inanmıyorlar diye üzülüp kendini harap mı edeceksin? (Bak.10.99*15.97*16.127*18.6*26.3-4*35.8)

7.Biz insanlardan hangisinin daha güzel davranacağını imtihan etmek için yeryüzünde bulunan şeyleri süsledik.

(Bak. 18.7-8*21.35*67.2*76.3)

8.Muhakkak ki Biz onun üzerindeki süsleri kuru bir toprak yapacağız.

(Bak.18.7-8,40-43*10.24*27.60-61*67.30*68.17-20)

9.Yoksa sen, ashâbel kehfî ver rakıymi (mağara arkadaşlarını ve kitabeyi) şaşılacak bir şey mi sandın?

10.Bir gün o gençler mağaraya sığınmış ve şöyle demişlerdi: Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bize işimizde yol göster!

(Bak. 18.10,16*19.49-50)

11.Mağarada yıllarca onların kulaklarına perde vurduk/derin bir uykuya daldırdık.

12.Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap edeceğini öğrenmek için onları uyandırdık.

13.Biz, onların kıssalarını hakk/gerçek olarak sana naklediyoruz. Muhakkak ki onlar, Rablerine iman etmiş gençlerdi. Biz de onların hidayetlerini artırdık.

(Bak. 8.2*9.124*18.13*19.76*22.54*33.22*47.17*48.4)

14.Kalplerine rabıta verdik/sağlamlaştırdık. Onlar ayağa kalkarak dediler ki: Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. O’nun peşi sıra başka bir ilâha yalvarmayız. Yoksa saçmalamış oluruz!

(Bak. 8.11*18.14*28.10)

15.Şu bizim kavmimiz Allah’ın peşi sıra ilâhlar edindiler. Halbuki onların ilâh olduklarını ispatlayan apaçık deliller getirmeleri gerekirdi? Uydurdukları yalanları Allah’a mal edenden daha zalim kim olabilir?

(Bak. 6.21,93,144*7.37*10.17*11.18*18.15*29.68*35.40*39.32*61.7)

16.(Biri dedi ki): Madem ki kavminizden ve onların Allah’tan başka taptıklarından uzaklaştınız, hemen şu mağaraya sığının ki Rabbiniz size rahmetinden bol-bol ihsan etsin ve işinizde size kolaylık sağlasın.

(Bak. 18.10,16*19.49-50)

17.Onlar mağaranın geniş bir yerindeydi. Güneş doğarken mağaranın sağından, batarken mağaranın solundan onları yalayıp/teğet geçiyordu. Bu Allah’ın âyetlerindendir/mucizelerindendir. Allah kime (hak edene) hidayet ederse o hidayete ermiştir. Kimi de sapıtırırsa (müstehak olursa) onu irşat edecek bir veli/yardımcı bulamazsın.

(Bak. 4.88,143*6.125*7.186*13.33*16.37*17.97*18.17*28.56*

39.23,36-37*40.33*42.44,46)

18.Uyurken onları sağa-sola döndürdüğümüzde onların uyanık olduklarını sanırsın. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatıyordu. Sen onların bu hallerini görseydin ürperip-korkarak kaçardın.

19.Nihayet onları uyandırdık/dirilttik. İçlerinden biri: Burada ne kadar kaldık! diye sordu. Diğeri de: Bir gün veya bir günden daha az kaldık herhalde! diye cevap verdi. Öbürleri de: Ne kadar kaldığımızı Rabbimiz bilir! dediler. Şimdi içimizden birini şu gümüş parayla şehre gönderelim, temiz yiyeceklerden alıp gelsin de karnımızı doyuralım. Çok dikkatli davransın, bizim burada olduğumuzu kimseye belli etmesin! dediler. (Bak. 2.168*3.27*6.95*10.31*18.19,21*30.19)

20.Çünkü halk bizi ele geçirecek olursa, ya öldüresiye taşlarlar veya zorla kendi dinlerine döndürmeye çalışırlar, işte o zaman ebediyen umduğumuza kavuşamayız! (Bak. 2.127*7.88-89*18.20*44.20)

21.Böylece, insanların onlardan haberdar olmasını sağladık ki; Allah’ın öldükten sonra dirilmeye dair vaadinin hakk/gerçek olduğunu ve Kıyamet saatinden şüphe edilmeyeceğini bilsinler. Sonra halktan bazıları: Onların anısına bir anıt/bina dikin. Rableri, onların durumunu daha iyi bilir! dediler. Sözleri dinlenenler de: Onların yanına bir mescit yapacağız! dediler.

22.(Bazıları dedi ki): Onlar üç kişidir, dördüncüsü köpekleridir. Kimileri de: Onlar beş kişidir, altıncısı köpekleridir. Kimileri de: Onlar yedi kişidir, sekizincisi köpekleridir! De ki: Onların sayısını en iyi Rabbim bilir! Onları çok az kimse dışında bilen de yoktur! Onun için bu hususta kimseyle tartışma ve kimseden bilgi almaya çalışma!

23.Hiçbir şey hakkında: Ben bu işi yarın mutlaka yapacağım! deme.

24.Ancak: İnşallah/Allah izin verirse (yapacağım)! de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve Rabbim belki beni bundan daha iyisine ulaştırır! de. (Bak.18.24,63*68.17-18,28)

25.Bazıları onların mağarada üç yüz yıl kaldığını söylüyor ve buna dokuz yıl daha ilave ediyor.

26.De ki: Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı/ bilinmeyenleri O’na aittir/bilgisindedir. O’nun görmesi ve duyması mükemmeldir. Onların, Allah’ın peşi sıra bir velisi de/yardımcısı da yoktur. Allah, hakimiyetine kimseyi ortak etmez.

(NOT: Gaybın bilgisi Allah’a aittir.

Bak. 6.59*11.123*16.77*18.26*27.65*35.38* 49.18*52.41*58.1*68.47)

27.Rabbinin Kitabından sana vahyedilenleri tilavet et/oku. O’nun sözlerini değiştirebilecek kimse yoktur. O’ndan başka sığınacak bir yer de yoktur! (Bak. 2.121*5.67*6.34,115*18.27*27.92*29.45)

28.Rablerinin rızasını kazanmak isteyerek sabah-akşam O’na yalvaranlarla birlikte sen de gayret et. Dünya hayatının çekiciliğine kapılarak onlardan yüz çevirme. Gönlünü zikrimize/Kur’an’a karşı ilgisiz bulduğumuz, arzularına uyan ve işi-gücü aşırılık olan kimselere uyma. (Bak. 6.52*7.2*18.28*20.131*33.1*53.29*76.24*80.1-12)

29.De ki: Hakk/doğrular Rabbinizden gelmiştir. Artık dileyen/isteyen iman etsin, dileyen/isteyen inkâr etsin!  Muhakkak ki, zalimler için onları çepeçevre kuşatan bir ateş hazırladık. Yardım istediklerinde, onlara erimiş maden gibi yüzleri haşlayacak bir su veririz. Ne kötü içecektir o ve ne kötü yerdir orası!

(Bak. 2.147*10.32*14.18*18.29*29.61*44.43*47.3*64.2*76.3*80.12)

30.İman edip salih amel işleyenler bilsinler ki, güzel işler yapanların mükâfatını asla zayi etmeyiz.

31.Altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri onlar içindir. Altın bilezikler takınıp süslenirler, ince ve kalın ipekten yapılmış yeşil elbiseler giyerler. Koltuklar üzerine kurulurlar. O ne güzel ödüldür, orası ne güzel bir konaklama yeridir!

(Adn Cennetlerine girecek olanlar:

Bak. 7.170*9.72,120*11.115*12.90*13.23*16.31*18.30-31*20.75-76* 21.94*25.15-16*35.33-35* 36.55-57*38.49-51*39.33-35*40.8*41.30-33* 42.22*43.68-71*44.55-57* 47.15*50.31-35*61.12*72.13*98.7-8)

32.Onlara şu iki adamın hikayesini anlat: Onlardan birine, etrafı hurma ağaçlarıyla çevrili ve aralarında da ekin yetiştirilen iki üzüm bağı vermiştik. (Bak.18.32-42*68.17-33)

33.Bağların ikisi de meyvesini güzelce vermiş. Bağların arasından akıttığımız bir de ırmak/pınar var.

34.Onun başka gelirleri de vardı. Bir gün arkadaşıyla konuşurken şöyle dedi: Benim malım-mülküm seninkinden daha çok, adamlarım da daha fazla!

35.Ve kendine zulmederek bağına girdi, dedi ki: Bu bağın harap olacağını hiç sanmıyorum!

36.Kıyametin kopacağını da sanmıyorum! Eğer Rabbime döndürülürsem bundan daha iyisini bulacağımdan eminim! dedi.

(Bak.18.34-36*23.55-56*41.50*45.32*46.11)

37.Konuştuğu arkadaşı ona dedi ki: Seni önce topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan yaratan ve sonunda insan şekline sokana nankörlük etmiyor musun?

(NOT: Nutfe’nin; meni-sperm-zigot-döllenmiş yumurta gibi kullanımları vardır. Nutfe’nin geçtiği âyetler için: Bak.16.4*18.37*22.5*35.11*36.77*40.67* 53.46*76.2*80.19*86.6)

38.Lakin O Alllah’tır! Benim Rabbimdir! Ben Rabbime kimseyi ortak koşmam.

39.Beni, mal ve evlat yönünden senden daha yoksul görüp küçümseyeceğine, bağına girdiğinde keşke: Maşallah/Allah ne güzel yaratmış, Allah’tan başka kimsenin buna gücü yetmez! deseydin.

40.Belki Rabbim bana senin bağından daha iyisini verir, senin bağına da gökten bir afet gönderir de orası yerle bir olur!

41.Ya da suyu çekilip/kurur da bir daha asla su bulamazsın!                  42.O bağı bir felaket sardı ve çardakların üzerinde boş bir yığın haline döndü. Adam boşa giden emeğine karşılık ellerini ovuşturarak şöyle demeye başladı: Keşke ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım!

43.Zaten Allah ile arasına koyduğu ve ona yardım edecek kimse çıkmadı, bir yerden de yardım görmedi.

(Bak.18.7-8,40-43*10.24*27.60-61*67.30*68.17-20)

44.İşte bu durumda/bugünde velâyet/yardım ve himaye, hakk/gerçek olan Allah’a aittir.  O’nun mükâfatı en hayırlı olandır, sonucu da en hayırlı olandır. (Bak. 18.44*22.62*23.116*24.25*31.30)

45.Onlara dünya hayatının, tıpkı gökten indirdiğimiz suya benzediğini örnek ver. Onunla bitkiler yeryüzünde boy atarak sarmaş-dolaş olurlar. Sonra kururlar ve rüzgârın savurduğu çer-çöpe dönerler. Allah her şeyden üstün bir kudret sahibidir.

(Bak. 10.24*18.45*27.60-61*39.21*57.20*67.30*68.17-20)

46.O mallar ve o çocuklar, dünya hayatının süsüdür. Bâki kalacak o salih ameller ise, Rabbinin katında sevap olarak da umut olarak da daha hayırlıdır. (Bak. 3.14*8.28*18.46*19.76*26.88-89*34.37* 63.9*64.15)

47.Dağları yürüteceğimiz o gün yeri çıplak/bitkisiz ve dümdüz bir halde göreceksin. Bir tek eksik kişi bırakmadan onları (diriltip) bir araya toplamış olacağız. (Bak. 18.47*20.105-107*52.9-10*56.4-6*69.14*  70.9*73.14*77.10,38*78.20*81.3* 101.5)

48.İnsanlar Rablerinin huzuruna saflar/sıralar halinde çıkarılırlar. Onlara denir ki: Andolsun ilk yarattığımız gibi huzura geldiniz. Fakat size yaptığımız vaadin (Hesaba çekilmenin) gerçekleşmeyeceğini sanmıştınız! (Bak. 6.94*7.29,37*10.105*16.38,61,87*18.48,58*            19.94-95*35.45*64.7)

49.Amel Defterleri ortaya konulur. Günahkârların defterde yazılanlardan dehşete düştüklerini görürsün. Ve derler ki: Eyvah bize! Bu nasıl bir defter ki küçük-büyük bırakmadan hepsini yazmış! Yaptıkları her şeyi kayda alınmış olarak hazır bulurlar. Zira, senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez!

(Bak.4.40*17.13-14,71*18.49*25.13-14*36.12*45.28-29*56.27*              69.18-29*75.13*78.40*82.10-13*84.7-12*99.6-8)   

50. Bir gün meleklere: Fe secedû li âdem/Âdem’e secde (hürmet) edin! dedik. İblis’in dışında hepsi secde ettiler. Halbuki o da cinlerden biriydi ama Rabbinin emrinden çıktı. Bu şeytan sizin düşmanınız olduğu halde, Benim’le sizin aranıza onu ve soyunu, velileriniz/yardımcılar olarak mı koyuyorsunuz? Zalimler için bu ne kötü bir tercihtir!

(NOT: Secde konusunda; Bakara 34ncü âyetin dip notunda bilgi verilmiştir.)

51.Ben onları, göklerin ve yerin yaratılışına da kendilerinin yaratılışına da tanık etmedim. Ben yoldan çıkanları yardımcı yapmam/yanıma yaklaştırmam. 

52.O gün/Mahşer Günü, Bana ortak koştuklarınızı çağırın! diyeceğiz, onlar çağıracaklar ama çağırdıkları onlara karşılık veremeyecekler. Çünkü aralarına aşılamaz bir uçurum koyacağız! (Bak. 2.166-167*7.193,197-198*13.14* 17.56* 18.52*19.82*25.3*28.62-64*29.25*35.14*36.74-75*46.5)

53.O gün/Mahşer Günü günahkârlar cehennem ateşini görünce oraya atılacaklarını anlarlar ama oradan kaçıp kurtulma imkânı bulamazlar. (Bak.6.27*18.53*19.38*32.12)

54.Biz bu Kur’an’da, insanlar için her örneği değişik şekillerde açıkladık. Fakat insanoğlu tartışmaya ne kadar da çok düşkün. (Bak. 2.26*6.109*16.68-69*17.41,89*18.54*22.73*25.50*29.41-43*  30.58*38.29*39.27)

55.Kendilerine doğru yolu gösteren bir Rasûl geldiğinde, insanları iman etmekten ve Rablerinden bağışlanma dilemekten alıkoyan şey nedir? Önceki toplumların başına gelen musibetlerin kendilerine de gelmesini veya ahiret azabını karşılarında görmeyi mi bekliyorlar?                                                              (Bak. 8.32*18.55*26.185-187)

56.Biz Rasûlleri, haber verici ve uyarıcı olarak göndeririz. İnkârcılar ise âyetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alay konusu yaparlar. Hakkı/hakikatı batılla/yanlışla ortadan kaldırmaya çalışırlar.

(Bak.2.119*4.165*6.48*9.64-66*17.105*18.56*32.21*33.45-46*34.28* 45.9*47.3*48.8)                                                                                       

57.Rabbinin âyetleri anlatıldığında onlardan yüz çevirenden ve işlediği kötülükleri umursamayan kimseden daha zalim kim olabilir? Biz onu anlamalarını önlemek için kalplerinin üzerine örtüler/perdeler çektik, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da onlar asla doğru yola gelmezler.                                                                    

(NOT: Kalplerini ve kulaklarını (anlamalarını ve duymalarını) Allah’ın mühürlediği/kapattığı kimseler şunlardır:                           

(Bak. 2.6-7,101,114*4.155*7.101,193,198*9.87,93*10.74*16.106-108*

17.46*18.57,101*30.58-59*32.22*40.35*41.5*47.16*63.3)

58.Ama Rabbin bağışlayandır, merhametlidir. Onları işledikleri günâhlar yüzünden cezalandıracak olsaydık onlara azap hemen gelirdi. Fakat onlar için belirlenmiş bir zaman vardır. O’nun peşi sıra sığınacak başka birini bulamazlar.

(Bak. 6.94*7.29,37*10.105*16.38,61,87*18.48,58*19.94-95* 35.45*64.7)

59.Yaptıkları zulümler yüzünden helâk ettiğimiz kentler işte burada. Biz onların helâk edilmeleri için bir süre/zaman tayin etmiştik.                      (Bak.11.100-102*18.59*27.52*28.58)                                                       

60.Musa bir gün genç arkadaşına dedi ki: Bu benim yıllarımı alsa da iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım yahut senelerce gideceğim! 61.İki denizin birleştiği yere vardıklarında balıklarını unuttular, balık da denizde biryol bulup gitti.                                                                 

62.Oradan biraz uzaklaştıklarında Musa genç arkadaşına dedi ki: Azığımızı çıkar da yiyelim, gerçekten bu yolculuk bir hayli yordu!                                     63.O dedi ki: Bak şu işe, hani dibinde dinlendiğimiz kaya vardı ya, işte orada balığı unuttum. Onu bana unutturan şeytandan başkası olamaz! O da denizde bir yol bulmuş. (Bak.18.24,63*68.17-18,28)                                 

64.Musa dedi ki: İşte aradığımız yer orasıydı! İzlerini takip ederek gerisin-geriye döndüler.                                                                                 

65.Orada, kendisine katımızdan bir rahmet verdiğimiz ve bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.                                                                   

66.Musa dedi ki: Sana öğretilen ilimden bana öğretmen için seninle birlikte gelebilir miyim?                                                                                 

67.O dedi ki: Doğrusu sen benimle birlikte olmaya sabredemezsin!          

68.İç yüzünü bilmediğin şeylere nasıl katlanacaksın?                           

69.Musa dedi ki: İnşallah beni sabreden bulacaksın ve senin hiçbir işine karışmayacağım!                                                                                                   

70.O dedi ki: Eğer benimle geleceksen, sana bilgi verinceye kadar bana hiçbir şey sormayacaksın!                                                                                              71.Bunun üzerine ikisi birlikte yola koyuldular ve bir gemiye bindiler. O bilge kul gemiyi delince Musa dedi ki: İçindekileri suda boğmak için mi gemiyi deldin? Doğrusu çok kötü bir şey yaptın!                                                            

72. O bilge kul dedi ki: Sana, benimle birlikte olmaya dayanamazsın demedim mi?

73.Musa dedi ki: Unuttuğum için beni azarlama ve sendeki bilgileri öğrenmem için bana güçlük çıkarma!                                                                    74.Sonra tekrar yola koyuldular ve bir delikanlıya rast geldiler. O bilge kul, hemen o   delikanlıyı öldürdü. Musa dedi ki: Bir cana karşılık olmadan suçsuz birinin canına kıydın ha? Doğrusu sen çok kötü bir iş yaptın!

(Bak.2.178-179*4.9293*5.32,45*6.151*17.33*18.74*25.68*          

75. O bilge kul: Sana, benimle birlikte olmaya dayanamazsın demedim mi? diye cevap verdi.                                                                                            

76.Musa dedi ki: Bir daha bir şey soracak olursam benimle yol arkadaşlığını bitir, artık mazeret bildirme hakkım kalmadı!                                         

77.Tekrar yola koyuldular. Bir beldeye varıp halkından yiyecek istediler, fakat oranın halkı bunları misafir etmek istemedi. Sonra orada yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler, o bilge kul duvarı hemen doğrultuverdi. Musa dedi ki: Eğer dileseydin doğrultman karşılığında bir ücret alabilirdin (onunla karnımızı doyururduk)!                                                                      

78.O dedi ki: İşte bu benimle senin ayrılmana yeterlidir. Ama dayanamayıp sorduğun şeylerin bi te’vîli/yorumunu sana açıklayacağım!                    

79.O gemi denizcilikten geçimini sağlayan miskinlere aitti. Yollarının üstünde sağlam gemilere el koyan zorba birisi vardı, onu delerek hasarlı hale getirdim ki gemiye el koymasın!

80.Delikanlıya gelince, onun ana-babası mü’min kimselerdi. Fakat onun, ana-babasını küfre ve isyana sürüklemekte olmasını uygun görmedik!      

81.Sonra da Rablerinin onun yerine ondan daha hayırlısını ve daha merhametlisini versin istedik!

82.Duvara gelince, şehirde oturan iki yetim oğlan çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine saklıydı. Onu bırakan babaları da salih bir kuldu. Rabbin bir rahmet olarak, o yetimlerin ergenlik çağına geldiklerinde bu hazineyi bulup-çıkarmalarını diledi. Ben onu kendi görüşümle yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin te’vîli/yorumu budur!

83.Sana Zülkarneyn’i soruyorlar, de ki: Size ondan bazı bilgileri anlatacağım!

84.Şüphesiz ki ona yeryüzünde iktidar verdik ve ona her şey için bilgiler verdik.

85.Bir amaçla yola koyuldu.

86.Güneşin battığı yere vardığında, güneşi kara balçıklı bir suda batarken gördü. Orada yerleşik bir topluluğa rastladı. Dedik ki: Ey Zülkarneyn! İstersen onları cezalandırırsın yahut onlara iyilik edersin.  

87.Dedi ki: Kim zulmederse ona azap ederiz, Sonra Rabbine döndürülür. Böylece ona daha şiddetli bir azap edilir!  

88.Kim iman edip salih amel işlerse ona en güzel karşılık vardır. Biz onlara her türlü kolaylığı da göstereceğiz!

(NOT: CENNET YOLCULARINA SELAM OLSUN:

Bak 2.25,62,112*3.15*4.57,122,124-125*5.69*7.170*9.72,120-121* 11.115*12.90*13.23*16.31,96-97*17.9, 23-24*18.2,30-31,88,107-108* 20.75-76,112*21.94*24.37-38*25.15-16*29.7*35.33-35*36.55-57*

38.49-51*39.10,33-35*40.8,40*41.30-33* 42.22*43.68-71*44.55-57* 47.15*50.31-35*61.12*72.13*98.7-8)

89.Sonra başka bir yola daha koyuldu.

90.Güneşin doğduğu yere vardığında, güneşin kendilerini güneşe karşı bir örtüyle koruyamayan bir kavmin üzerine doğduğunu gördü.

91.İşte böyle. Bizim onunla ilgili her şeyden bilgimiz vardı

92.Zulkarneyn sonra yine başka bir yola daha koyuldu.

93.O iki dağ arasına ulaştığında, dağların eteğinde söylenen sözü çok az anlayan bir kavme rastladı.

94.Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Şüphesiz ki Ye’cûc ile Me’cûc yeryüzünde fesat çıkarıyorlar. Onlarla bizim aramıza bir set yapman/çekmen için sana ücretini versek ne dersin? (Bak. 18.94-98*21.96*27.36)

95.Dedi ki: Rabbimin bana sağladığı imkân daha hayırlıdır. Siz bana sadece emeğinizle/iş gücünüzle yardım edin, onlarla sizin aranıza aşılmaz bir set yapayım!

96.Bana demir kütükleri getirin! Demir kütükleri yığıp iki dağın arasını doldurunca: Ateşi körükleyin! dedi. Nihayet demir iyice kor haline gelince, bana erimiş bakır getirin (demirin) üzerine dökeyim! dedi.

97.(Set inşa edilince) Ye’cûc ve Me’cûc artık bu seti aşamazlar ve gedik de açamazlar/delemezler! dedi.

98.Dedi ki: Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaat ettiği gün gelince bunu/seddi de yerle bir edecektir. Rabbimin vaadi mutlaka hakk/gerçek olacaktır!

99.O Gün/Mahşer Günü onları bırakırız, birbirlerinin arasına karışırlar. Sûra üflenince hepsini bir arada toplarız.

100.O Gün/Mahşer Günü, kâfirlerin önüne cehennemi koyarız.                     

101.Onlar; Benim zikrime/Kur’an’a karşı gözleri perdeli olan, işitmeye de tahammül edemeyenlerdir.

(NOT: 18.57 Notunda bilgi verilmiştir.)

102.Kâfirler, Benim peşim sıra kullarımdan bazılarını evliya/destekçi edineceklerini mi sanıyorlar? Biz cehennemi o kâfirlere konaklama yeri yaptık.

103.De ki: İşledikleri amelleri boşa gidenleri size haber vereyim mi?

104.Onlar, dünya hayatında iyi iş yaptıklarını zannettikleri halde yaptıkları boşa giden kimselerdir.

(Bak. 2.217*6.10*7.30*43.37*7.147*9.63-70*14.18*18.29,102,104-106* 21.36*24.39*25.23*28.78*29.23*45.7-10*54.43-48*55.40-45*56.41-57)

105.Onlar, Rablerinin âyetlerini ve O’nun huzuruna çıkmayı inkâr edenlerdir/kâfirlerdir. Bu yüzden onların yaptıkları bütün işler boşa gitmiştir. Mahşer Günü onlara hiçbir değer vermeyiz.

106.Âyetlerimi inkâr etmeleri ve Rasûllerimi alaya almaları sebebiyle onların cezası cehennemdir.

107.İman edip salih amel işleyenlere gelince, onların konaklayacakları yer Firdevs cennetleri olacaktır.

108.Onlar orada ebedi kalacaklar ve oradan hiç ayrılmayacaklardır. 

109.De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsaydı, ona bir o kadarını daha katsaydık Rabbimin sözleri bitmeden denizler tükenirdi!

110.De ki: Ben de tıpkı sizin gibi ölümlü bir insanım. Bana ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolundu. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa; Rabbine kullukta hiçbir şeyi O’na ortak koşmasın ve salih amel işlesin! 

(Gözden Geçirme-Şubat 2024)

 

 

 

 

 

X