21/73 ENBİYÂ SÛRESİ
(Enbiya “Nebiler-Peygamberler” demektir ve sûrede Hz. İbrahim başta olmak üzere onyedi Nebinin (Peygamberin) adı geçmekte ve birçok Nebinin-Peygamberin kıssası anlatılmaktadır. Mekke’de nazil olmuştur, Mushaf’da 21nci, inişte ise 73ncü sıradadır ve 112 âyetten müteşekkildir.)
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.
1.İnsanlar için hesap görme vakti yaklaştığı halde, onlar halâ gaflet içinde bu gerçeğe yüz çeviriyorlar.
2.Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir uyarı gelse, onlar bunu alaya alarak dinliyorlar.
3.Onların aklı-fikri, oyunda-oynaştadır. Zulme dalan bu kimseler, aralarında gizlice fısıldaşarak: “Bu (Muhammed) de sizin gibi bir insan değil mi? O halde göz göre-göre büyüye mi kapılıyorsunuz?” derler.
4.(Rasulüm) onlara de ki: “Rabbim gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir. O, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.”
5.Onlar şöyle derler: “Bu söylenenler karmakarışık hayallerdir. Hayır onu kendisi uydurmuştur, o bir şair olmalı. Öyle değilse daha önceki Rasullerin gösterdikleri gibi bize bir mucize (belge) göstersin.”
6.Geçmişte helâk ettiğimiz toplumlardan hiçbiri (Rasullere) inanmamıştı, şimdi bunlar mı inanacak?
7.Senden önce gönderdiğimiz Rasuller, sadece kendilerine vahyettiğimiz erkeklerdi. Bilmiyorsanız, (geçmiş) vahiylerin mensuplarına sorun.
8.Biz onları, yemek yemeye bile ihtiyaç duymayan varlıklar yapmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.
9.Sonunda onlara (Rasullere) verdiğimiz sözü tuttuk; Onları ve (onlara inanan) dilediğimiz kimseleri kurtardık. Kendilerine zulmedenleri ise helâk ettik.
10.(Ey insanlar!) Biz size akılda tutmanız gereken her şeyi kapsayan bir mesaj (Kitap) indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?
11.Biz, zulümde ısrar eden nice toplumları kırıp-geçirdik de onların yerine başka toplumlar getirdik.
12.Onlar, Bizim şiddetli cezamızın geleceğini hissettikleri zaman orada hızla kaçmaya çalışırlardı.
13.(Onlara) “Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü siz hesaba çekileceksiniz” deildi.
14.Onlar “Yazıklar olsun bize! Biz gerçekten kendimize zulmetmişiz” diyecekler.
15.Onların bu feryatları, Biz onları biçilmiş ekin haline (ya da) sönmüş köze çevirinceye kadar devam edecek.
16.(Bilin ki) Biz, gökleri ve yeri ve bu ikisi arasındakileri bir oyun olsun diye yaratmadık.
17.Eğer Biz bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik, ama böyle bir şeyi yapacak değiliz.
18.Biz, hakkı bâtılın başına çarparız da onu paramparça ederiz, böylece bâtıl yok olup gider. (Ey bâtıla saplananlar!) Yakıştırdığınız sıfatlardan ötürü yazıklar olsun size.
19.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. O’nun tarafında yer alanlar, O’na kulluk etmekten ne kibre kapılırlar ve ne de bıkıp-usanırlar.
20.Gece-gündüz, aralıksız O’na ibadet ederler.
21.Yoksa onlar, yeryüzünden birtakım ilahlar edindiler de (ölüleri) onlar mı diriltecek?
22.Göklerde ve yerde Allah’tan başka ilahlar olsaydı eğer, gökler ve yer kargaşa (kaos) içinde mahvolurdu. İşte bu nedenle O her şeyden yüce olan Allah, O mutlak otorite sahibi onların yakıştırdıkları her şeyden uzaktır, her şeyden yücedir.
23.Allah, yaptıklarından dolayı asla sorguya çekilemez, ama onların hepsi sorgulanacaklardır.
24.Onlar, Allah’ın yanı sıra birtakım ilahlar olduğunu kabul ediyorlar, öyle mi? Onlara de ki: “Bu iddianızı ispat için delil getirin de görelim. İşte bu (Kitap) hem benimle birlikte olanların, hem de benden öncekilerin dile getirdikleri ilahî mesajdır.” Ama hayır, onların çoğu bu gerçeği bilmiyorlar ve bu nedenle ondan yüz çeviriyorlar.
25.Halbuki Biz, senden önce gönderdiğimiz Rasullerin hepsine şu mesajı bildirdik: “Benden başka ilah yoktur, yalnız Bana kulluk edeceksiniz!”
26.Ama onlardan bazıları “Rahman çocuk edindi” dediler. O, yüceler yücesi (ölümlü varlıklara has) bu tanımlamalardan kesin olarak uzaktır. Hayır (çocuk edindi dedikleri) o kimseler, sadece Allah’ın ikram edip seçtiği kullarıdır.
27.Onlar kendi sözlerini O’nun sözünün önüne geçirmezler ve sadece O’nun talimatıyla iş görürler.
28.O, onların bildiklerini de, bilmediklerini de bilir. Zaten onlar, O’nun hoşnut ve razı olduklarından başkasına şefaat edemezler. Onlar, O’nun yüceliği karşısında derin bir saygıyla titrerler.
29.Onlardan biri “Allah’la sizin aranızda ben bir ilahım” derse, onu cehennemle cezalandırırız. Zira Biz, zalimleri böyle cezalandırırız.
30.Kâfirler görmezler mi ki, gökler ve yer başlangıçta bitişikken Biz onları ayırdık ve her canlıyı sudan yarattık. Buna rağmen hala inanmayacaklar mı?
31.Onları sarsmasın diye yeryüzüne sapasağlam dağlar yerleştirdik. Yollarını kolayca bulabilsinler diye orada vadiler açtık.
32.Göğü güvenli bir kubbe, bir çatı olarak yükselttik. Ama onlar göğün bu âyetlerinden (delillerinden) yüz çeviriyorlar.
33.Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Her biri kendi yörüngelerinde yüzmektedir.
34.Senden öncekilerden hiçbir insana da ölümsüzlük vermedik. Sen ölürsen onlar kendilerinin sonsuza kadar yaşayacaklarını mı sanıyorlar?
35.Her canlı ölümü tadacaktır. Biz sizi (hayatın) iyi ve kötü tezahürleriyle sınıyoruz. Sonunda hepiniz hesap vermek üzere Bizim huzurumuza getirileceksiniz.
36.Kâfirler seni gördüklerinde birbirlerine “İlahlarınızı sürekli diline dolayan bu mu?” diyerek seni alaya alırlar. Halbuki kendileri Rahman’ın Kitabını inkâr ediyorlar.
37.İnsan aceleci bir yaratılışa sahiptir, zamanı gelince size mesajımın (gerçek olduğunu) göstereceğim, dolayısıyla acele etmenize gerek yoktur.
38.Buna rağmen onlar: “Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diye soruyorlar.
39.İnkârcılar, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları, kimseden de bir yardım göremeyecekleri o anın dehşetini keşke bir bilselerdi!
40.Ama hayır, o (gün) ansızın gelecek ve onları şaşırtacaktır. Artık ne onu geri çevirebilecekler, ne de kendilerine bir süre tanınacaktır.
41.Doğrusu, senden önceki birçok Rasullerle de alay edilmişti, fakat alay ettikleri şey, alay eden kimselerin başına geldi.
42.De ki: “Gece-gündüz, sizi Rahman’ın azabından kim koruyabilir?” Buna rağmen onlar yine de Rablerinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çeviriyorlar.
43.Yoksa onların Bizim dışımızda kendilerini koruyacak birtakım ilahları mı var? O (sahte ilahların) kendilerine bile faydaları olamaz, Bizden de herhangi bir yardım göremezler.
44.Biz bunlara ve bunların atalarına rahat bir hayat bahşettik. Ama, yurtlarını çevresinden giderek daralttığımızı görmüyorlar mı? Durum böyleyken, bunlar mı Bize galip gelecekler?
45.De ki: “Ben sizi sadece vahiyle uyarıyorum. Ama sağır (kalbi gerçeğe kapalı) olanlar, ne kadar uyarılsalar da bu çağrıyı duymazlar.”
46.Fakat onlara Rabbinin azabından azıcık dokunsa onlar, “Yazıklar olsun bize! Hakkı inkâr etmekle, biz kendimize zulmetmişiz” derler.
47.Kıyamet Günü öyle doğru, öyle hassas teraziler kuracağız ki, kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmayacak. Hardal danesi kadar bile olsa iyi ve kötü, yapılan her şeyi bu terazide tartacağız. Hesap görücü olarak Biz tek başımıza yeteriz.
48.Gerçek şu ki, Biz Musa ile Harun’a Hakkı batıldan ayıran kitabı (Furkânı), muttakiler için bir ışık ve öğüt olarak verdik.
49.Onlar, idrakin ötesinde olmasına rağmen Rablerinin (azabından) korkarlar, Son Saat’ten (Kıyamet Saatinden) dolayı titrerler.
50.İşte bu (Kur’an) Bizim indirdiğimiz bereketli, doğru bilgidir. Şimdi siz bunu inkâr mı ediyorsunuz?
51.Andolsun ki, Biz daha önce İbrahim’e de doğru yolu bulma yeteneğini verdik. Biz, onun buna ehil olduğunu zaten biliyorduk.
52.İbrahim babasına ve kavmine, “Bu tapındığınız heykeller de neyin nesi?” diye sormuştu.
53.Dediler ki: “Biz atalarımızdan böyle gördük. Onlar da bunlara tapıyorlardı.”
54.İbrahim, “Gerçek şu ki, siz de atalarınız da apaçık bir sapıklığın içine sürüklenmişsiniz” dedi.
55.Onlar, “Sen ciddi misin, yoksa bizimle alay edip eğleniyor musun?” dediler.
56.İbrahim, “Ben ciddiyim, sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki bunları O yaratmıştır. Ben de böyle olduğuna tanıklık ediyorum” dedi.
57.(İçinden) “Yemin olsun ki siz gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım” dedi.
58.İbrahim putların hepsini kırıp parçaladı. Bilgisine başvursunlar diye büyük puta dokunmadı.
59.Halk, “Bunu ilahlarımıza kim yaptıysa o gerçekten zalimin biriymiş” dediler.
60.İçlerinden bazıları “İbrahim adında bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.
61.Bunun üzerine bazıları, “İbrahim’i getirip halkın huzuruna çıkarın, belki (bunu yaptığını) gören birisi bulunur” dediler.
62.(İbrahim getirilince) “Ey İbrahim! İlahlarımıza bunu sen mi yaptın?” dediler.
63.İbrahim “Belki şu büyükleri yapmıştır siz onlara sorun, eğer konuşabiliyorlarsa” dedi.
64.Bunun üzerine düşünüp kendi kendilerine “(Putları Allah’a ortak koşmakla) zâlimlik eden galiba bizleriz” dediler.
65.Sonra eski inançlarına dönüp “Ey İbrahim! Sen de biliyorsun ki onlar konuşamaz” dediler.
66.İbrahim şöyle dedi: “O halde, neden Allah’ı bırakıp da size bir faydası veya bir zararı dokunmayan bu şeylere tapıyorsunuz?”
67.”Size de yazıklar olsun, Allah’ı bırakıp tapındığınız şeylere de yazıklar olsun! Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?”
68.Dediler ki “İlahlarınıza yardım edip-sahip çıkmak için bir şey yapmak isterseniz İbrahim’i ateşe atıp-yakın!”
69.Biz de, “Ey ateş! İbrahim’e karşı serinlik ve esenlik kaynağı ol” dedik.
70.Onlar İbrahim’e karşı bir tuzak kurmak istediler, Biz onların tuzaklarını bozup-hüsrana uğrattık.
71.Hem İbrahim’i hem de (yeğeni) Lût’u kurtardık ve bütün insanlar için bereketli kıldığımız topraklara ilettik.
72.İbrahim’e İshak’ı ve torunu Yakup’u bahşettik ve onların hepsini dürüst ve erdemli kimseler yaptık.
73.Onları buyruklarımız doğrultusunda yol gösteren önderler yaptık. Onlara iyi ve faydalı işler yapmayı, Allah’a ibadetin hakkını vererek yapmalarını, arınmak için gerekeni vermeyi vahyettik. Onların hepsi sadece Bize kulluk ederlerdi.
74.Lût’a da hikmet ve ilim verdik. Onu pis işler yapan (homoseksüel) bir kavmin elinden kurtardık. Çünkü onlar günaha batmış berbat kimselerdi.
75.Ve onu (Lût’u) rahmetimizle kuşattık, çünkü o dürüst ve erdemli kimselerdendi.
76.Daha önce Nuh da Bize dua etmişti. Biz de onun duasını kabul etmiş; kendisini, ailesini ve ona inananları bütük sıkıntıdan kurtarmıştık.
77.Âyetlerimizi inkâr eden kavmine karşı, Nuh’a yardım etmiştik. Onlar günaha gömülüp gitmiş bir topluluğa dönüşmüşlerdi, Biz de onların hepsini suda boğduk.
78.Davut ve Süleyman’ı da hatırla. Hani bir kavmin koyunlarının yayılıp tahrip ettiği ekin tarlası hakkında hüküm vermişlerdi. Biz de onların verdiği karara şahit idik.
79.İkisine de ilim ve hikmet verdiğimiz halde, bu konuda Süleyman’a daha derin bir anlayış bahşettik. Davud’a dağları ve kuşları boyun eğdirmiştik, birlikte Allah’ı tesbih ederlerdi. Biz, her zaman istediklerimizi gerçekleştiririz.
80.Darbelere karşı savaşta sizi korusun diye zırhlı elbiseler yapmayı Davud’a öğretmiştik. Artık bütün bunlar için şükretmeyecek misiniz?
81.Süleyman’ın emrine de şiddetli esen rüzgârı verdik. Onun emriyle bereketli kıldığımız topraklara doğru eserdi. Çünkü, her şeyin aslını bilen Biziz.
82.Dalgıçlık yapan ve başka işler de gören dik başlı kişileri de Süleyman’ın emrine verdik. Aslında onları gözetim altında Biz tutuyorduk.
83.Eyyüb’ü de hatırla! Hani o bir zamanlar, “Başıma bir dert geldi, kötü bir hastalığa yakalandım. Sen merhametlilerin en merhametlisisin!” diye Rabbine dua etmişti.
84.Biz de onun duasını kabul etmiş ve ondaki sıkıntıyı gidermiştik. Katımızdan bir rahmet ve gereği gibi kulluk edenlere öğüt olsun diye ailesini ve kaybettiklerini misliyle verdik.
85.İsmail, İdris ve Zülkifl’i de hatırla! Hepsi de sabredenlerdendi.
86.Onları rahmetimizle kuşattık, zira onlar dürüst ve erdemli kimselerdendi.
87.Zünnun’u (balığın yuttuğu Yunus’u) da hatırla! Hani o bir zamanlar kavmine kızarak, Bizim kendisine hesap sormayacağımızı sanarak, verdiğimiz risalet (elçilik) görevinden çekip-gitmişti. Derken karanlıklar içinde (balığın karnında) “Rabbim! Senden başka ilah yoktur. Sen yüceler yücesisin. Ben nefsine zulmedenlerden oldum” diye yakarmıştı.
88.Biz de onun yakarışını kabul ettik ve onu içine düştüğü sıkıntıdan kurtardık. Biz, inanıp-güvenenleri işte böyle kurtarırız.
89.Zekeriya’yı da hatırla! Hani bir zamanlar Rabbine: “Rabbim! En iyi vâris Sensin ama, beni tek başıma bırakma, bana bir evlât ver” diye dua etmişti.
90.Biz de onun duasını kabul ettik ve eşini kendisi için doğum yapabilecek hale getirerek Yahya’yı bağışladık. İşte bunlar hayırda yarışan kimselerdi, bollukta ve darlıkta Bize yalvarırlardı, onlar Bize karşı derin bir saygı duyarlardı.
91.İffetini korumuş olan kadını (Meryem’i) de hatırla. Biz ona ruhumuzdan üflemiş, kendisini ve oğlunu bütün insanlar için bir ibret (mucize) yapmıştık.
92.İşte bu sizin ümmetiniz tek bir ümmettir, Ben de sizin Rabbinizim. O halde sadece Bana kulluk edin.
93.Ama onlar, dinleri konusunda çeşitli gruplara bölündüler. Sonunda hepsi de (hesap vermek üzere) Bize dönecekler.
94.Neticede kim iman etmiş olarak iyi ve yararlı işler yaparsa, onun emeği asla boşa gitmeyecektir. Biz yaptığı her şeyi onun hesabına kaydetmekteyiz.
95.Günahkâr olarak helâk ettiğimiz bir kavmin (tevbe etmek için) dünyaya dönmeleri imkansızdır. Onlar (hesap vermek üzere) Bizim huzurumuza getirileceklerdir.
96.Nihayet Ye’cuc ve Me’cuc, önleri açılıp her tepeden yayılmaya başlayınca. (Not. Ye’cuc ve Me’cuc’un şahıslar değil, ‘yeryüzünde fesat çıkaran, yıkıcı ve tahrip edici güçler’ olduğu tahmin edilmektedir. H.S.)
97.Gerçek vaadin (Kıyamet’in) vakti yaklaştığında kâfirlerin gözleri fal taşı gibi açılacak ve, “Yazıklar olsun bize! Bunun başımıza geleceğinden ne kadar da gafilmişiz. Açıkçası biz kendimize zulmetmişiz” diyeceklerdir.
98.Onlara şöyle denilecek: “Hem siz hem de Allah ile aranıza koyduklarınız şeyler cehennemin yakıtı olacaksınız, hepiniz orayı boylayacaksınız.”
99.Eğer taptıklarınız gerçek ilah olsalardı asla oraya girmezlerdi. Hepsi orada ebedi kalacaklardır.
100.Yapacakları tek şey, cehennemde inim-inim inlemek olacaktır ve bu iniltiden başka hiçbir şey işitmeyeceklerdir.
101.(İman edip salih amel işledikleri için) tarafımızdan kendilerine esenlik ve mutluluk sözü verdiklerimiz ise cehennemden uzak tutulacaklardır.
102.Bu kimseler cehennemin hışırtısını bile duymayacak, canlarının çektiği nimetler içinde ebedi olarak kalacaklardır.
103.Bunları, (Kıyamet Gününün) dehşetli paniği tasalandırmayacak, zira melekler: “Bu size vaad edilen (mutlu) gündür” diyerek karşılayacaklar.
104.Biz o gün göğü, kitap sayfalarını dürer gibi dürüp katlayacağız. Varlıkları başlangıçta yarattığımız gibi tekrar yaratacağız. Bu, mutlaka yerine getireceğimiz verdiğimiz bir sözdür.
105.Gerçek şu ki; uyarıp öğüt verdikten sonra, hikmetlerle dolu bütün Kitaplara şunu yazdık: “(Tekrar yarattığımız) Bu yerin varisleri sâlih kullarım olacak” diye yazdık.
106.Hiç şüphesiz bu (Kur’an) da, Allah’a gereği gibi kulluk edenler için nice mesajlar vardır.
107.(Ey Rasul!) Biz seni alemlere rahmetimizin bir gereği/işareti olarak gönderdik.
108.De ki: “Bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunmaktadır. Artık siz yalnız O’na teslim (Müslüman) olacak mısınız?”
109.Yüz çevirirlerse de ki: “Ben bu daveti, hiçbir ayırım yapmadan hepinize duyurdum. Tehdit edildiğiniz (Hesap Günü’nün) yakın mı, uzak mı olduğunu ise ben bilmem.”
110.Şüphesiz O, açıkça söylediklerinizi de içinizde gizlediklerinizi de bilir.”
111.Ama ben, (cezanın ertelenmesinin) sizin için bir imtihan mı, yoksa size verilen bir fırsat mı olduğunu da bilmem.
112.De ki: “Rabbim! Aramızda hakkaniyetle hüküm ver.” Onlara de ki: “Kendisine yakıştırdığınız tüm iftiralarınıza karşı sığınıp-yardım isteyeceğiniz tek merci, sınırsız merhamet sahibi olan Rabbimizdir.”